• dedi çomarland sakini.

    yıl 2012.
    üniversitedeki ilk yılım. bir üniversite topluluğunun kitap kampanyasında görevliyim. kitap okuma etkinliğe çağırıyoruz insanları.
    fakültenin hademesi de bir yandan binanın girişini temizliyor bir yandan da göz ucuyla bizi kontrol ediyor. birkaç dakika sonra yanımıza geldi. yüzünü ekşiterek ve çok bilmiş bir tavırla, "gençler" dedi, "artık kitap mı kaldı? ne öğrenmek istiyorsanız internetten öğrenin. böyle kitaplarla zaman kaybetmeyin. hem zaman hem kağıt israfı"
    şöyle bir adama baktım, kendinden acayip emin. sonra dedim ki,
    "senin ben internete bağlandığın modemi * * kodumun beyinsiz mahlukatı."

    bu başlığı görünce, anılarım depreşti.
  • (bkz: sinema da bir tiyatrodur)

    canlı performans başarılıysa eşsiz heyecan ve keyif verir.

    sanatçı kelimesinin anlam bulduğu gerçek yer tiyatrolardır.
  • görsel sanatlar, işitsel sanatlar, kinestetik sanatlar, uzamsal sanatlar vb. bir ayrım yapılırsa hepsi ayrı duyuya hitap ettiğinden olsa gerek kişilere bu zeka alanı gelişmişse hoş geldiğini ya da gelmediğini düşünürüm.

    sözel zeka - edebiyat, tiyatro,
    uzamsal zeka - resim, heykel, mimari(yapı)
    görsel zeka - resim,
    kinestetik zeka- tiyatro(oynamak için), dans
    müziksel/ritmik zeka - müzik, edebiyat
    matematiksel/mantıksal zeka- mimari, tiyatro, sinema (neden sonuç ilişkisi vs. olduğu için edebiyat)
    ...

    aslında bunu yazarken fark ettim, sanat çok yönlü gelişim isteyen bir şey yani sadece sözel zekanız var diye bir edebi eseri beğenmezsiniz aynı zamanda onu görsel zekanızla imgeler, mantıksal zekanızla irdelersiniz.

    tiyatroya gelince kinestetik dallar (yani dans ve tiyatro) daha çok hareket unsuru üzerine kurulu olduğundan göze estetik gelmesi için alıcı gözün sağlıklı bir ilgisi olmalı. merak uyandırmalı, olaylar birbirini izleyen ve birbiriyle ilişkili olmalı yani bütünsellik taşımalı. ritmik olmalı yani kulağı tırmalamamalı, görsel olmalı oyuncu/sahne vb. göze hitap etmeli, bir şeyler anlatmalı, anlattığı anlaşılmalı ki değerine ulaşmalı.

    tiyatro edebiyattan bile önce ortaya çıkan bir dal tabi şimdiki haliyle değil ama sanat olmayı sonuna kadar hak eden bir yapısı var. sinema ise tiyatrodan kopalı beri kinestetik unsuru kaybetti, uzamsal unsurunu kaybetti. tiyatroya laf eden insan acaba sinemaya da bu şekilde mi bakıyor merak etmiyor değilim?
  • heyy genç !!

    sen gitme boşver.. ben ve benim nesilim gidiyor. benden sonraki nesil gitmese de olur.
    ama sen hiç gittin mi bilmiyorum. kaliteli bir tiyatroya bence git atmosferi içine çek..

    yok olmadan dene..

    edit: imla
  • insanlar bu başlıklar altına yorum yaptığı sürece bu tarz dikkat çekmek için, aldığı tepkiyi dahi “ilgi” olarak gören boş beleş argümanlar oluşturan tipler olacaktır.
    diğer taraftan platform gereği yorum yapma gereği de duymuyor değil insan.
    ne diyelim, umarız bir gün insanlar daha az konuşup daha çok düşünürler.
  • tiyatro, tüm sanat dallarını içinde barındıran sanatın zirve noktasıdır.

    (bkz: sen gelme ulan ayi)
  • çomar beyanı.
    sanat anlayışı görsel efekt olan birinden ne beklersin ki.
  • maalesef genelleme yapmak çok yanlış. gerçek olan
    %60 başarısız gösteri, %40 başarılı gösteri.
  • katılmayanların katılanlara ''çomar'' , ''ayı'' ,''mal'' gibi ithamlarda bulunduğu önerme. gerçekten tiyatro seven insanlar çok medeni imiş. gerçekten tiyatro size çok şey katmış. kendi fikrini bile savunmaktan aciz, küfür etmekten başka çaresi olmayan zavallı insancıklar. benim fikrime gelecek olursak, tiyatro boş beleş bir sanat değildir lakin yaşadığımız döneme göre eskimiş bir sanattır. tiyatro zamanında dayanışmayı öğretti, topluma sorgulamayı öğretti vs bir çok şey kattı eyvallah, ama yıl 2018. sizce de yerini sinema almadı mı? geçmiyor mu etkisi?
hesabın var mı? giriş yap