• en erken aşıyı yemek, hayvanlardan korkmaya hakkın yok gibi hissetmektir.
  • bir çocuğun başına gelebilecek en özel şeylerdendir.

    bir veteriner hekim çocuğuyum, bir veteriner hekim torunu ve aynı zamanda da bir veteriner hekim adayı kardeşe sahibim. kendimi kutsanmış hissediyorum.

    benim hiç kediye köpeğe pistir o öpme, elleme diyen bir anne babam olmadı mesela. dilediğim gibi sarıldım karşıma çıkan tüm hayvanlara.

    asla sadece 'sevmek' olmadı hayvanlara karşı durduğum yer, hiçbir sorumluluktan kaçmadım konu hayvanlara geldiğinde. gebe ineğin doğumuna yardım etmek için halatla buzağısını çekmeye yardım etmeyi de bilirim, bebeğin başında bekler gibi kuluçka makinesinden erken çıkan ve yaşaması mümkün olmayan ama göbeği sırf ben üzülmeyeyim diye dikilen bir civcivin başında beklemeyi de.

    bileğe kadar bok dolu ahırlara da girdim babamın peşinden, en steril ameliyathanelere de.

    gecenin kaçı olursa olsun, ''kızım hadi kalk doğum varmış.'' lafını duyup sıcacık yataktan çıkıp soğukta, km'lerce köy yollarında eşlik ederdim babama ilkokullu ufacık halimle. bilirdim eğer ölü doğarsa, ağlamaktan uyuyamayacağım. ama ikiz olma umudu var ya, işte o umutla sırf, kalkar giderdim. bir de belki buzağıya yakın olurum da sahibi olan amca izin verir serçe parmağımı buzağıya emdirmeme diye.

    yaz tatillerinde babam araba kullanırken gece, uyumaz da arkada en ortada durur, yoldan geçen tilki filan olursa göreyim diye beklerdim. hep de uykudan gözlerimin kapandığı zamanlara denk gelirdi, kaçırırdım.

    eğer bir de mart-nisan gibiyse ve yollardaysak, kesin denk gelirdik oğlaklara. asla yola devam etmez, hemen arabayı kenara çekiverirdi babam. severdim, koşardım peşlerinden. hele sahibi de yakınlardaysa, kesin evine misafir olunur, babam hayvan sahibiyle sohbeti koyulaştırmışken bana ahırda vakit geçirecek fazladan zaman sağlanırdı.

    sonrasında üzerime sinen kokuyu sevmezdim ama asla düşünmezdim o buzağılara sarılıp da oğlakları kucaklarken. zaten babaydı öyle kokularla eve giren her gece, babanın kokusunu sevmediğini yüksek sesle söyleyebilir mi insan?

    çarpım tablosunda daha 7'leri ezberlemeden önce arabayla giderken gördüğümüz ineklerin cinslerini tahmin edebiliyordum; ki bu kendimi virajlarda arka koltukta oraya buraya atmaktan ve vosvosları saymaktan sonraki en eğlenceli yol oyunuydu.

    suni tohumlama tankının kapağı gereğinden uzun açık kaldığında, sıvı azotun tanktan taşarak ayakkabılarımın üzerinden geçmesi, bulutların üzerinde yürümek gibiydi.

    kaç insan öss'ye sitenin bahçesine çıkarttığı ördeklerini gözetlemek için bahçedeki bir ağacın dibinde tarih soruları çözerek vak vak sesleri eşliğinde hazırlanmıştır?

    ülkeye kaçak olarak minnacık bir çantanın içinde sokulmaya çalışılan 4 köpek yavrusu mesai sonrası olduğu ve baba kıyamadığı için kaç kişinin evine girmiştir de, o sevinçle karışık hüzün yaşanmıştır?

    kendine bakmayı öğrenmeden önce, bir hayvana bakmayı kaç kişi öğrenebilmiştir?

    bir fotoğrafım var, iki yaşında varım. oturmuşum divanda, yanımda boyum kadar şişme oyuncak bebekler, kafamın tepesinde ve öne uzattığım iki elimin içinde de civcivler. toplamda üç tane.
    sonra başka bir fotoğraf, oturmuşum balkona, elimde bir parça yeşillik iki yetişkin tavşanıma uzatıyorum.
    sonra yine bir balkon, yaz vakti, kırmızı geniş bir leğen, içinde kırmızı ufak plastik sandalyede oturan ben, ve leğenin içindeki suda yüzen yavru bir pekin ördeği.

    ve bu. böyle bir fotoğraf ve keçinin yüzüne bakarken çocuktaki mutluluk, bu bir çocuğa verilen en güzel hediye değil de nedir?
  • hayatımdaki detaylardan en mutluluk verici olandır.

    hem annem, hem de babam veteriner hekim. haftasonu ebeveynlerle vakit geçirmek benim için köylerde hayvanları görmekti. annem veya babam ahırda bir hayvanı tedavi ederken benim ufak tefek şeylere yardım etmem ve diğer hayvanları sevmemdi. insanlar ahırların önünden geçerken bile kokudan kaçarken o kokuyu yadırgamamaktı, o kokunun içinde büyümüştüm çünkü. en güzel yanı da ortalama bir hastalık geçiren kendi hayvanlarıma tedaviyi kendim yapabiliyorum. artık o kadar benimsemişim ki veteriner hekimlik camiasını kendi aralarında yaptıkları mesleki şakaları bile anlayabiliyorum.
hesabın var mı? giriş yap