• nijer'deki bu kabile ile ilgili bir belgesel izledim az önce ntv yeşil ekranda. belgesel "insan" başlığında ve 8 bölümden oluşuyormuş, 2. bölümü haftaya pazar 21:00 da imiş. kaçırmamak lazım. neyse konumuza dönelim:

    bu adamlar çölde günlerce aç susuz 80 km den fazla yol katederek kadınlar ile bir araya geliyorlar. kimisi evli, kimisi sevgili, kimisi de öyle yalnızca kısa süreliğine birbiri ile takılan kadınlı-erkekli gruplar var.

    buluşmanın amacı; erkeklerin makyaj yaparak süslenmeleri, pek çok çeşitte aksesuar takmaları, dans etmeleri ve gözlerini belerte belerte dişlerini çıkarta çıkarta şarkı çığırmaları gibi kur içeren davranışlarla 3 seçici kadın tarafından beğenilmeleri ve ister uzun süreli, ister kısa süreli bir birlikteliğe yelken açmaları.

    kadınlarda nasıl tatlı tatlı bakıyolar, böyle "ayy ouuww şu çok yakışıklıymış kııı" diyip sonrada dizlerine vurup kafalarını eğerek utanma pozisyonuna geçiyorlar..

    bu arada seçilmeye hevesli erkeklerin bir kısmı evli, kimisinin çocuğu bilem var, ama seçen kadınlardan da evli olanlar var. yani doğada nadir bulunur özellikteki bu kabilede free takılabiliyorlar insanlar canları isteyince. böyle güzel bir eşitlik söz konusu.

    eşler birbirlerine onay verirse bir tur başkalarıyla takılabiliyor her ikisi de. çok ilginç geldi bana açıkçası. özellikle belgeselin esasoğlanının makyaj yaparkenki kendinden emin hali ve seçilemeyinceki o göt oluşu, içimin yağları eridi vallahi.. karısı ise kameraya “3 erkek beğendim inanır mısın çok feci yakışıklılar” deyip, ardından utanır gibi yapmıyor mu, heheh çok güldüm çook.

    ama belgeselin en eğlendiğim kısmı erkeklerin o dans ederken kendilerinden geçen immatur halleri. böyle “beni seç, beni seeç, yalvarırım beni seeeç, bak dişlerim nassı parlaksarısı, hele gözlerimi nasıl belertiyorum bi bak hele, yalvarırım bi kere ver, ölüyorum bak, ahanda öldüm” diyorlardı özetle.

    bu yaşam tarzları ve cinsiyet rollerindeki naif eşitlik değişik gelip hoşuma gittiyse de erkeklerin bir kadın için ne hallere düşebildikleri çok tanıdık geldi nedense. yazık lan anneeeem….
  • erkeklerin makyaj yaparak süslendiği, kadınlara kendilerini beğendirmeye çalıştığı şöyle bir erkek güzellik yarışmaları vardır
  • wodaabe’ler aramizda yasiyor...
    bu adamlara anıra anıra gülüyoruz ama, yaşadığımız toplumda sırf abazaligindan dolayi bu adamların yaptığı sacma hareketlerin farkli versiyonlarını hergun yasiyoruz aslinda.

    mesela eksi sozlukte kiz dusurmek ugruna cesit cesit entry kasanlar, evet hepsi aslinda birer wodaabe
  • erkek ve kadınlar birbirinin saçlarını örüyor kabilede. belgesellerini izlerken aynı dünya üzerinde yaşıyor olmamıza hayret ettim. arkaik dönemlerde kalmış gibiler. pagan kültürünü yaşatıyorlar, hayvancılıkla uğraştıkları için sahra çölünde ayın hareketlerine göre sürekli göç halindeler ve kabilede kadınlar dominant. erkekler kadınlar için makyaj yapıyor ve güzellik algıları, müzik zevkleri gerçekten başka dünyadalar gibi. hepsinin de dişleri sapasağlam. en son karpatlardaki kurtlar ve çoban köpekleriyle ilgili bir belgeselde aynı dinginliği ve modern dünyanın kurallarını, anlayışlarını sorgulamıştım. modern dünya hakkında hiçbir şey bilmeyen ama yaşam hakkında bilge olan ne insanlar, ne hayatlar ve ne dünyalar var.
  • trt belgesel kanalında güneşin çocukları adıyla yayınlanan belgeselin kahramanı olan topluluk.
    para lazım olduğu zaman kadınlar uzaklara gidip topladıkları otları ve anlatıcıya göre bazen de cazibelerini satıyorlar. erkekler kampta sürüye ve çocuklara bakıyorlar.
  • biraz önce ben de trtbelgeselde izledim ilgili programı. yalnız belgeselin ismi güneşin çocukları değil güneşin çobanları. belgeselin sonundaki yazılarda geçen yapım ekibinde fransız yönetmen gian piero valentine belgeselin yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlenmiş. yapım ekibi okuduğum kadarıyla ful fransızdı.

    yalnız ne hikmetse belgeselin tamamını hiçbir yerde bulamıyorum. trtde hiçbir yerde belgeseli paylaşmamış. onun haricinde aynı isim ve konuda çekilen 1989 yapımı başka bir belgesel de var. 1989 yılındaki belgeseli alman yönetmen werner herzog çekmişti. internette gerek ingilizce olsun gerek türkçe olsun ful eski belgeselle ilgili bilgi var. artık trt neye göre belgesele isim verdi bilemiyorum.
    bu 1989 belgeseli altyazılı
    bu 1989 belgeseli imdb

    imdbde wodaabeler ile ilgili birkaç tane belgesel var. hiçbirinin ismi de güneşin çobanları diye değil. kimi belgesel hakkında biraz bilgi varken kimi belgesel hakkında herhangi bir bilgi yok.
    burada imdb 2010 yapımı belgesel
    burada imdb 2018 yapımı belgesel
    burada imdb 2006 yapımı belgesel
    burada imdb 2007 yapımı belgesel
    burada imdb 1988 yapımı belgesel

    ayrıca belgeseli trt sık sık yayınlaması sanki algı propagandası yapmayı amaçlamış izlenimi uyandırıyor. ya işte bakın afrika'da insanlar ne kadar kötü şartlar altında yaşıyorlar halinize şükredin der gibiydi kanal. bunun haricinde trt afrika'daki fakirlikle ilgili benzer konularda belgesel yayınları da var.
    bu güneşin çobanları kısa video
    bu benzer konulu zanzibar belgeseli

    ayrıca trt belgeselin geçmişte siyasi amaçlı içerikleri yayınlamışlığı da var.
    (bkz: anadolu'nun afgan çobanları)
    (bkz: trt belgesel çöpten yemek yapma tarifi)
    (bkz: trt'de çöpten toplanan yiyecekler ile yemek tarifi)
    (bkz: trt'nin çöpten yemek nasıl toplanırı öğretmesi)

    belgesele gelecek olursak evet gerçekten iyiydi. göçebe yaşam yaşayan afrikalı woddabelerin hayatlarıbdaki zorluklardan, kuraklıktan dolayı artık bu yaşam biçiminin sürdürülemez olduğu ve bundan ötürü pek çok göçebenin şehir ve kasabalarda yerleşik hayata geçtiği anlatılıyordu. yine belgeselde hayvanların kaybolmaması için nasıl kabilenin imzası üzürlerine yazdıkları, develerle yapılan yarışlar, hayvanların nasıl suya götürüldüğü, göç zamanına yaşlı insanların ay takvimine göre karar verdiği anlatılan konular arasındaydı.

    belgeselde dikkatimi çeken bir diğer hususlar develere davranma biçimleriydi. deve yarışlarında develerin üzerindeki insanlar hayvana acımasızca odunla vurup hızlandırmaya çalışıyordu. hatta yarış sonunda deve yorgunluktan ve de muhtemelen açlığın yanında susuzluktan titrerken üstündeki kişi hayvanı dinlendirmek yerine halen daha üzerinde oturmaya devam ediyordu.
hesabın var mı? giriş yap