• ing. verim eğrisi kontrolü

    + basitçe: bir merkez bankasının, devlet tahvillerinin (genelde belirli vadelerine) ilişkin belirli bir hedef ilan etmesi ve buna uygun işlemler yapmasıdır. örnek olarak "10-30 yıl vadelerin %2'yi geçmesini istemiyorum" diyebilir. veya "5 yıllık tahvil %0.50-%1.00 bandında kalmalı" diyip gerekirse tahvil alım-satımı yapabilir.

    + ismi yer yer "yield cap" veya "interest rate peg" diye de geçer.

    +bilinen ilk versiyonu 1942-1951 arasında fed tarafından kullanılmış, yakın tarihte ise japonya'da yaygınlaşmıştır. https://www.federalreserve.gov/…c20030618memo01.pdf

    + forward guidance'ın ileri versiyonudur.

    + zirp ile beraber uygulanması kuvvetle ihtimaldir. https://www.federalreserve.gov/…c20081212memo22.pdf

    + quantitative easing ile benzer ancak q.e. miktar hedefliyken, y.c.c. fiyat hedeflidir.

    + negatif faiz uygulamanın muhtemelen bir alternatifi olarak düşünülebilir.

    + hatalı kullanımında enflasyon ve varlık balonu riskleri barındırır.

    + olası bir eleştirisi: "bir mb piyasa fiyatlamasına bu kadar direkt karışmamalı ve piyasaları çarpıklaştırmamalıdır" olabilir.

    + genellemek gerekirse: standart versiyonu (uzun vadeleri çıpalamak) banka sektörü için biraz negatif, inşaat sektörü için olumlu yansımaları olacağı varsayılır.
  • verim değil de getiri eğrisi kontrolü daha uygun bir çeviri olur.

    bir merkez bankasının özellikle uzun vadeli devlet tahvillerinin* getirilerini* kontrol etmek için kullandığı bir araçtır aslında.

    quantitative easing (qe) bir bazukaysa, yield curve control (ycc) bir sniper olarak düşünülebilir. ycc'yi anlamak için merkez bankalarının likiditeyi ve dolaylı olarak da faizi (faizleri) nasıl kontrol ettiğini anlamakta fayda var.

    modern bir merkez bankası**, piyasadaki likiditeyi* kontrol ederek faizleri de kontrol etmeye çalışır. bir merkez bankası faizleri düşürmek istiyorsa, piyasaya daha çok para enjekte eder. örneğin fed bunu yapmak için çalıştığı bankaların elinden devlet tahvillerini satın alır*. bankaların elindeki para miktarı arttığı için bankalar arası borçlanma faizleri düşer. bunun temelinde yine arz ve talep yatar. eğer bir bankanın elindeki para miktarı artarsa, bunu bir başka bankaya borç olarak verirken düşük maliyetle vermeye başlayacaktır.

    peki 1, 2, 5, 10, 30 yıllık gibi faizler? bu faizleri merkez bankaları doğrudan kontrol etmez. beklenti bankalar arası faizler düştüğü için dolaylı yoldan bu faizlerin de düşmesi yönünde olur. uzun dönem faizlere bir de risk premiumu eklenir (zaman, enflasyon, vs.), örneğin 2 yıllıkların 10 yıllıklardan daha düşük olması gibi. yani kısa dönem, 1, 2, 5, 10, 30 yıllık getirileri bir grafik üstünde göstermek istesek vade süresi uzadıkça getiri oranlarının da arttığı doğru orantılı bir grafik görürüz. buna getiri eğrisi yani yield curve denir.

    ama bu grafik her zaman doğru orantılı artmayabilir *. örneğin şu sıralar 2 yıllık faizler, 10 yıllık faizlerin üzerinde. bunun sebebi ise piyasanın resesyon beklentisi. yani piyasa diyor ki birkaç seneye resesyon olacak, fed istemese de faiz düşürüp ekonomiyi canlandırmaya çalışacak, o yüzden sana 10 yıllık faizleri 2 yıllık faizlerden daha yükseğe veremem. 10 yıllık faizler çoğu zaman ev ve araba kredileri için referans alındığı için ayrıca bir öneme de sahiptir. merkez bankasının uzun vadeli faizleri bazen kontrol edememesinin bir benzerini de türkiye'de gördük aslında: tcmb faiz düşürürken, bankaların "enflasyon var aga, 15% kurtarmaz. 50%'den alıyorsan al almıyorsan kasımpaşa çıkışı şu yönde" şeklinde kredi faizlerini yükseltmesi.

    buraya kadar bir merkez bankasının likiditeyi yöneterek faizleri nasıl kontrol ettiğini gördük. ek olarak bazen de kısa ve uzun dönem faizlerin üzerinde merkez bankalarının nasıl etkisiz kaldığını örnekledik.

    merkez bankamız artık faizleri 0-0.25% bandına çekti ama ekonomiyi hala istediği gibi canlandıramadı. negatif faizlere de alerjisi var. e o zaman ne yapabilir?

    1. quantitative easing: bir merkez bankasının görünürde ne var ne yok satın almasıdır *. bunun için devlet tahvilleri, hazine bonoları, mortgage backed securities, hatta bazen şirket bonoları da satın alır. bu işlem merkez bankasının belirlediği para miktarı kadar olur (örneğin $100 billion varlık alımı). beklenti yine piyasayı paraya boğarak uzun vadeli faizleri aşağıya çekmektir. para her zaman piyasaya girmeyebilir ve beklenen etkiyi de göstermeyebilir *.

    2. yield curve control: bir merkez bankasının "şu 10-yıllıkları (ya da başka vade) biraz daha aşağıya çekeyim, böyle güzel durmadı" diyerek piyasadan* spesifik olarak 10-yıllık devlet tahvillerini satın almasıdır. bu eylemi de vadeler merkez bankasının istediği seviyeye gelene kadar yapar (örneğin 10-yıllıkları 2%'nin altına indirmek). bir bond’a talep varsa bond’un fiyatı artar, getirisi de azalır.
hesabın var mı? giriş yap