• afazi, beynin sol yarı küresinin hasara uğraması (inme, şiddetli kafa travması vb.) sonucu ortaya çıkan bir dil bozukluğudur. sol yarı küre dil merkezleri olarak adlandırılan broca ve wernicke alanlarını içerir. broca'nın hasar aldığı durumlarda tutuk (broca) afazisi, wernicke'nin hasar aldığı durumlarda ise akıcı (wernicke) afazisi görülür. tutuk afazide sözcük seçememe, sözcük üretememe, dilbilgisel yapıları kullanamama gibi bozukluklar görülürken akıcı afazide bağlam dışı sözcük kullanımı, anlamsız sözcük öbekleri ve konuşulanı anlamama gibi bozukluklar ön planda olur. her iki bölgenin hasar almasıyla ise global (total) afazi ortaya çıkar bu tipteki bir afazi hastasında dil işlevi tamamen sıfırlanır (unutmayalım ki dil işlevleri sadece konuşmak değildir). bu 3 temel tip dışında anomik, transkortikal, subkortikal, kondüksiyon gibi pek çok afazi tipi vardır.

    dizartri gibi konuşma bozuklukları ise afaziye eşlik edebilir, ancak afazi bir konuşma değil dil bozukluğudur. terapiler bu hastalığın tamamen veya kısmen iyileştirilmesinde çok yardımcı olur, ancak hem hastanın yakınları hem de hastanın kendisi için çok sabır gerektiren bir iştir.
  • alev alatlı'nın schrödinger'in kedisi'nde anlattıklarından once george orwell 1984'de anlatmıs zaten:

    --- spoiler ---

    "sözcükleri yok etmek çok güzel bir olay. elbette, asıl bozgun, yüklemeler ve sıfatlarda, ama atılması gereken yüzlerce isim de var. iş yalnız eşanlamlı sözcüklerle bitmiyor, karşıt anlamlılar da var. bir başka sözcüğün karşıtı olan bir sözcüğün yararı ne olabilir? her sözcük, zaten karşıtını kendi içinde taşır. örneğin, 'iyi* gibi bir sözcük varken, 'kötü' sözcüğüne neden gereksinimimiz olsun? 'iyi değil' işimizi daha iyi görür. çünkü bu, ilk sözcüğün tam tamına karşıtı, ötekiyse değildir. ya da örneğin, 'iyi'den daha kuvvetli bir sözcüğü ele alalım; harika, olağanüstü ve benzerleri gibi, bir sürü saçmasapan sözcüğe ne gerek var, 'artı iyi' aynı anlamı verir ya da 'çift artı iyi', daha kuvvetli bir sözcük istiyorsak eğer. bu sözcükleri zaten kullanıyoruz, ama yenidil son biçimini aldığında, iyi ve kötü kavramları yalnızca altı sözcükle, gerçekte tek bir sözcükle anlatılacak. buradaki güzelliği anlayabiliyor musun winston? elbetteki tüm bunlar en başından büyük biraderin düşüncesiydi," diye ekledi son söz olarak...

    büyük biraderin adı söylenince, winston'ın yüzünden düzmece bir coşku dalgası geçti, ama syme ondaki şevk eksikliğini hemen fark etmişti.

    hüzünlü bir sesle, "yenidilin değerini anlayamıyorsun winston," dedi. "yazarken bile, hâlâ eski dilde düşünüyorsun. arada sırada times'da yazdıklarını okuyorum. oldukça iyi yazılar yazmana karşın, hepsi çeviri. tüm belirsizliklerine ve yararsız anlam gölgelerine karşın, gönlünde eski yatıyor senin. sözcükleri yok etmenin güzelliğini kavrayamıyorsun. yenidilin dünyada her yıl sözcük hazinesi ufalan tek dil olduğunu bilmiyor muydun?"

    winston elbette ki bunu biliyordu. konuşmaya cesaret edemeyerek, gülümsedi. syme kara ekmekten bir parça daha ısırarak, kısa sürede çiğnedi ve yuttu; konuşmasını sürdürdü.

    "yenidilin tüm amacının, düşünme sınırlarını daraltmak olduğunu görmüyor musun? sonunda düşünce suçunu olanaksızlaştıracağız, çünkü en sonunda, onu anlatacak sözcükler kalmayacak. gerek duyulan her kavram tüm eşdeğer sözcüklerinden sıyrılarak, anlamı kemikleştirilmiş tek bir sözcükle anlatılacak. şimdiden on birinci baskıda bu noktaya, az çok ulaştık, ama bu işlem, sen, ben öldükten çok sonra da sürecek. sözcük sayısı her yıl biraz daha azalacak ve bilincin alanı her yıl biraz daha daralacak. şimdi bile, düşünce suçu işlemek için ne bir neden, ne bir özür var. tüm iş, kendini biçimlendirmek ve gerçeği denetleyebilmek. ama sonunda, buna da gerek kalmayacak. dil yetkinliğe ulaştığı zaman devrim tamamlanmış olacak. yenidil, ingsos'tur, ingsos (ingiliz sosyalizm) da, yenidil," diye ekledi, mistik bir duyumla "winston, 2050 yılında bizim şu konuşmamızı anlayabilecek tek bir insanın kalmayacağını hiç düşündün mü?" "yalnız," diye kaygıyla söze başladı winston ve sustu.

    "yalnız proleterler olacak," demek gelmişti dilinin ucuna, ama bu sözün politik bağlılığa ters düşeceğini düşündü. syme onun ne söylemek üzere olduğunu tahmin etmişti.

    umursamaz bir tavırla, "proleterler insan sayılmaz," dedi. "2050'de -belki de daha önce eski dil tümüyle yitmiş, geçmişteki tüm yazın dünyası yok edilmiş olacak. shakespeare, chaucer, milton, byron yalnızca yenidilde var olacaklar, değişmekle kalmayıp eski biçimlerinin tam karşıtına çevrilmiş olacaklar. parti yazını bile değişecek. hatta, sloganlar bile değişecek. özgürlük kavramı ortadan kalkınca, 'özgürlük köleliktir' diye bir slogan nasıl olabilir? düşünce ortamı, tümüyle değişecek. daha doğrusu, bugün anladığımız anlamda bir düşünce olmayacak. partiye bağlılık, düşünmemek, düşünce gereksinimi duymamaktır. partiye bağlılık, bilinçsizlik demektir."
    --- spoiler ---
  • düşme ya da emboli vb durumlarında beynin sol tarafının aldığı hasar sonucu konuşma merkezinin de zarar görmesiyle oluşan durumdur.

    babamın başına gelen versiyonunda söylenenleri büyük ölçüde anlıyor ancak kendisini ifade etmek istediğinde ağzından sadece 'evet' kelimesi çıkıyor. örneğin, "su istiyorum" derken ağzından "evet evet" kelimeleri çıkıyor. o bunun farkında değil, sesler kulağına söylemek istediği gibi gidiyor ama ağzından sadece evet olarak dökülüyorlar.

    şu an bir süredir konuşma terapisi alıyor ama işi çok zor. üstelik herhangi bir ilaç ya da tedavi yönteminin kesin sonuç verip vermeyeceği de belli değil. iyileşir mi, iyileşemez mi, ne oranda iyileşir sorularının hepsi muamma. bütün doktorların söylediği gibi işin içine beyin girince kesin bir şeyler söylemek imkansız.
  • afazi, kafa travması sonucu beynin dil ve konuşmadan sorumlu bölgelerindeki fiziksel hasardan, felçten, enfeksiyondan ve beyin tümöründen dolayı ortaya çıkan, edinilmiş dil bozukluğudur. afazili bireyler; konuşma, konuşulanı anlama, tekrarlama, okuma ve yazma gibi becerilerini kısmen ya da tamamen kaybederler.

    temelde akıcı ve tutuk olmak üzere iki tip afazi vardır.

    akıcı afazi türleri:
    wernicke afazi, beynin temporal lobunun hasarı sonucu ortaya çıkar. konuşmanın akıcı fakat anlamsız olduğu afazi türüdür. bu kişilerin konuşmalarını takip etmek ve anlamak güçtür. kendileri de diğer kişilerin konuştuklarını anlamada zorluk yaşarlar. hatalarının farkına varmazlar.

    kondüksiyon afazide, tekrarlama problemleri görülür. dili anlamada sorun yaşamazlar ancak konuşmada hatalar gözlemlenir. hatalarının farkındadırlar.

    transkortikal afazi ise, wernicke afazi ile benzerlik gösterir. ancak transkortikal afazide tekrarlama sorunu vardır. okuma, yazma ve anlamaları problemlidir. konuşulanları anlayamazlar.

    tutuk afazi türleri:
    broka afazide; hasta, dili ifade etmekte zorlanır. bu nedenle konuşmaları yavaştır. büyük çabalarla konuşurlar ve konuşmada ritm kaybolmuştur. buna rağmen işitsel anlamada herhangi bir problem görülmeyebilir. yazma ve okuma güçlükleri söz konusudur.

    transkortikal motor afazi, broka afazi ile benzerlikler gösterir. okuma ve tekrarlamada problem olmasa bile, spontane konuşmada ve cümle kurmada problem vardır. işitsel anlama durumları normaldir.

    global afazi, en sık görülen ve en şiddetli afazi türüdür. konuşma, anlama, okuma ve yazma problemleri söz konusudur.

    afazi belirtileri arasında;
    -konuşmada zorluk
    -anlamsız cümleler kurma
    -konuşma dilinde olmayan kelimeler kullanma
    -cümle yapısı bozuk, kısa ve eksik cümlelerle konuşma
    -yazmada, okumada ve anlamada zorluk çekme
    -kelimeleri yanlış hatırlama
    -yazı yazarken anlamsız ya da yanlış yazma görülebilir.

    afazi, nörolog tarafından teşhis edilir. afaziden şüphelenilen durumlarda hasta, dil ve konuşma terapistine yönlendirilir. afaziden şüphelenilen hastaya afazi değerlendirme testleri (gat, eat, add) uygulanır.

    afazinin standart bir tedavisi yoktur. kişinin yaşı, sağlık durumu, cinsiyeti, eğitim düzeyi, afazinin şiddeti, hasar gören beyin alanı ve bu hasarın yaygınlığına göre farklı rehabilitasyon yöntemleri uygulanır. afazinin tipine göre kısmen ya da tam iyileşme sağlanabilir. ilk bir yıl içinde uygulanan terapiler daha iyi sonuç vermektedir.
  • afazi etimolojik olarak konuşma yitimi anlamına gelse de aslında yitirilen sadece konuşma değil, dilin kendisi. yani afazik kişide ifade ve kavrama tamamen veya kısmen kayboluyor.
    örneğin doğuştan sağır olup tüm hayatı boyunca işaret dili kullanmış bir insan afazik olduğunda işaret dilini kullanamaz/anlayamaz hale gelip, konuşan insanların afazisine benzeyen bir işaret afazisi geliştirebiliyor.

    afazi sık görülen bir durum. inmede, kafa travmalarında veya tümör kaynaklı beyin hasarlarından sonra her üç yüz kişiden birinde kalıcı afazi geliştiği tahmin ediliyor. ancak çoğu kişide kısmen iyileşme görülüyor. afazinin migren atağı veya epilepsi nöbeti sırasında ortaya çıkan sadece birkaç dakika süren geçici türleri de var.

    1960'larda afazi araştırmasının öncüsü sayılan hughlings jackson bu tür hastalarda önermeli konuşmanın bulunmadığını ve iç konuşmayı da yitirdikleri için kendi kendilerine de konuşmadıklarını öne sürüyor. diyor ki "afazikler soyut düşünemez ve bu açıdan bir köpeğe benzerler."
    19. yüzyılın başından beri kaydedilmiş afazik hikayelerine baktığınızda hughlings jackson'ın haklı olduğu örnekler görebiliyorsunuz. ancak tam tersi hikayeler de var. bazı hastalar hiç konuşamasalar, konuşmayı anlayamasalar bile mantıklı ve sistemli düşünmek, plan yapmak, hatırlamak, tahmin etmek gibi düşünsel işlevleri koruyabiliyorlar.

    afazi, bir insanın içsel yaşantısını da dış yaşantısı gibi bitiren nihai bir felaket olarak biliniyor ve hasta diğer insanlar tarafından "fiziksel ölümü bekleyenler" adı altında etiketleniyor. oysa iletişimin bir dolu yolu var ve yıllar içinde de olsa bunu öğrenip sosyal hayata katılabilen hasta hikayelerini okuduğunuzda insan beynine bir kere daha şaşırıyorsunuz.
    afazi hastaları ilk zamanlarda kendilerini yalıtılmış ve dışlanmış hissedebiliyorlar. hastalığın şokuyla hayattan vazgeçebiliyorlar. eğer çevreden de benzer bir tavır görürlerse kaybolup gitmeleri çok kolay oluyor. böyle durumlarda hasta yakınlarının dil gerektirmeyen etkinliklerle, küçük gezilerle hastayı heveslendirmesi ve onu yaşamaya geri çağırması gerekiyor.
  • nörolojide konuşma bozuklukları için kullanılan terim olmasının yanı sıra dildeki bir kelimenin anlamını yitirmesi ya da sözlük anlamından daha dar bir anlamı karşılaması da afazi olarak geçer.

    ahlâk kavramı genel bir anlamda bakılınca genel doğru, iyi ve toplumsal uyumu içerir. hâliyle ahlaksızlık da iyinin/ toplumsal uyumun dışında kalan davranışlardan oluşur. beraberinde getiriyor. hırsızlık ya da yalan söyleme de ahlaksızlığa örnek olabilecekken ahlaksızlık denince akla gelen ilk örnek aldatmak, fuhuş, tecavüz gibi kavramlar olmuş. yalnızca bizim dilimiz ve toplumumuxda değil farklı dillerde ve coğrafyalarda da ahlaksız kelimesi benzer çağrışımla sonuçlanmış ya da insanlar ahlaksızlığı bu kavramlar üzerinden tanımlamış. normalde daha geniş bir kavramı kapsarken kelimenin dildeki yerinin bu şekilde daralması da bir çeşit afazi örneği olabilir.
  • konuşma ve işitme becerisi kusursuz olsa da, görsel sözcükleri işlemesine izin verirken işitsel sözcüklerin işlenmesine engel olan hastalık.

    bu hastalara kağıda "kedi" yazıp gösterirseniz önlerindeki sözcük kartlarından kedi sözcüğünü bulabiliyorlar ama hastaya "kedi" derseniz hayvanın resmini gösteremiyorlar.
  • beynin dil ve konuşmadan sorumlu bölgelerinin tümüne ya da bir kısmına görülen fiziksel hasar veya felç sonucu ortaya çıkan dil ve konuşma bozukluğu.
  • inme veya travma sonucunda ortaya çıkan ve türüne göre konuşmada bozukluk, okuma-yazma becerilerinde yetersiz kalınması, konuşulanı anlamada güçlük* görülen bir rahatsızlık.

    afazi ise yunancada konuşamamazlık anlamına gelir.
  • anlamanın korunduğu ancak konuşma yetisini ileri derecede bozan bir bilişsel bozukluğun neden olduğu konuşma bozukluğudur.
hesabın var mı? giriş yap