• tichborne'un ağıt'ı!
    (idamından önceki gece londra kulesi'nde yazmıştır)

    gençliğimin baharında dert ve tasayla buz kestim,
    hayat şölenim bir tabak acıdan ibaret;
    tarlamın ürünü ise ayrık otları;
    tek varlığım nafile umutlar, boş kazançlar
    onca gün geçti, güneş yüzü görmedim;
    şimdi yaşıyorum ama yarın öleceğim.

    hikayem duyuldu, fakat anlatılmadı;
    meyvem dalından düşmek üzere ne ki yeşil yapraklarım
    gençliğim harcandı, ihtiyarlamadan;
    dünyayı gördüm ama görülmedim;
    ipliğim kesildi, ama kimse eğirmedi;
    şimdi yaşıyorum ama yarın öleceğim.

    ölümü aradım, içimde buldum;
    hayatı aradım, meğer bir gölgeymiş;
    toprağı işledim, mezarım olduğunu bilerek;
    sonunda ölüyorum oysa daha yeni olgunlaşmıştım;
    bardağım doluydu, ama şimdi kırık,
    şimdi yaşıyorum ama yarın öleceğim.

    chidiock tichborne, suikastçi, şair,
    1558-86
  • hüsnü arkan'ın 1991 yılı bir yalnızlık ezgisi albümündeki mükemmel şarkısı.

    günü gelir dağa çıkar
    yıldızlardan şiir çeker
    kanımızı siler yıkar
    suların en durusunda

    https://open.spotify.com/…si=tuhmbnmgtlytidpuqv8psw
  • bir yılmaz güney filmi. çobanoğlu'nun; son kaçakçının hikayesi. gene konuşturmuş karizmasını. hafif western tarzı vuruşmalar koymuşlar.
  • kırmızı gül'ün yapraklarının ardından tutuluşu
    boğazından tutuluşu,
    ölümüdür dedim.
    içime ağır ağır birikti , göl oldu sanki
    arkasından gitmeye çabalasam da,
    nafile..
    ellerinde bir adamın bilekleri vardı şimdi
    onu da boğacak mıydı, kırmızı gül gibi
    unuttum, kırmızı gül' ü de o almıştı kadına.
    nafile,
    o kendi ağıdını bıraktı şimdi denize
    kulaklarını denize dayasa
    duyardı eminim yankılarını
    ya da uzaktan bakardı,
    ellerindeki beyaz kağıdı boğan,
    yalancı kadına
    şimdi onları yaratacak, kadın
    bir ayna kırılsaydı önünde
    toparlanıp giderdi bu banktan
    gidişini soracak olursan
    bir hiç derdi.
  • bir cenazeden dönmekteyim. ölen kişiyi hiç görmedim, tanımıyorum da. gidecek birisine eşlik ettim sadece.
    ölen adam 40lı yaşlarında. ingilterede yalnız yaşıyor. duşa giriyor, şofben kaynaklı elektirik kaçağından hayatını hemen oracıkta kaybediyor.
    10 yıldır hiç dönmemiş turkiyeye. konyanın kulu ilçesine bağlı bir kürt köyünden hayat standartlarını yükseltmek için bin bir eziyet ile gitmiş ingiltereye.
    hayat standartlarını iyileştirme ne büyük ironi. zannediyorum ki köyde kacak elektrik kullanan hane sayısı fazla. malum kürtlüğün şanındandır. burada çarpmayan elektrik seni taa nerelerde buluyor.
    kaçıyorsun daha iyiye güzele, arkanda bırakarak her şeyi. fakat arkandan kadınların senkronize ağıt yaktığı, dizlerini dövdüğü ev bu köy.
    hey hey.
    fe eyne tezhabun ?
  • belki koşuyor yıldızlara,

    ya da kutsanmış mağaralarda.

    kaydı ellerimden.
  • yönetmenliği ve senaryosu yılmaz güney'e ait, 1971 yılında çekilmiş bir türk filmidir.

    konusu: ürgüp tarafında kaçakçı grubu olan beyaz donlular çetesinin reisi çobanoğlu’nun hikâyesini anlatır. kaçakçılık yapan çobanoğlu, yörede efsaneleşmiştir. ekibiyle birlikte dağlarda hem ölümle hem de yoklukla baş etmeye çalışır. ramazan efendi ve sarı veli yeni bir iş bahanesiyle çobanoğlu’nu oyuna getirirler. bu oyundan kurtulmayı başaran çobanoğlu, pusuyu kuranların peşine düşer. ancak başına ödül konan çobanoğlu’nu köyde zor bir süreç beklemektedir.
  • "karayelin yuvarladığı öfkeli kaya
    sofu ellerin altında durmayacak
    insan kötülüklerine benzerliğini yoklaya yoklaya
    sanki uğursuz örneklerini kutsayacak" (mallarme)
  • fazıl hüsnü dağlarca’nın sait faik abasıyanığın ölümü üzerine yazdığı şiir.
    sanırım türk edebiyatında gördüğüm en güzel ağıt şiiri.

    ölmüş sait
    deniz mavisinden erken
    bunca sevgiden sonra
    ölmüş annesini öperken.

    ölmüş, eli ayağı uzak
    camların üstü buğu.
    ölmüş, çocuklar izin vermeden
    yüzünde sarışın çocukluğu

    yıldızlar gitmez, gün doğmaz,
    ölmüş, korkunç uykusu yerde,
    ölmüş hayal meyal
    üşür balıklar hikâyelerde

    ölmüş,
    ağaç bir, gölgesi iki.
    ama neden ölmüş,
    ölmek yaşamaktan iyi mi ki?
  • okan bayülgen'in trafik kazasında hayatını kaybeden arkadaşı boran kaya için yazdığı harikulade şiir.

    dinlemek için

    oğlum sana bu mektubu bizim cehennemden yazıyorum,
    bir yaşıma daha gireceğim neredeyse
    tabi bundan haberin yok senin
    kronometreye erken bastığın için beni hep yakışıklı hatırlıyacaksın...
    bizi bırakıp gittiğin yerde
    eski güzel günleri düşünüp hayıflanacaksın
    ama dur!
    sen hatırlıyor musun beni?
    peki sen herhangi bir şeyi hatırlıyor musun?
    ben yirmiydim tanıştığımızda
    sen beni en son otuz beşimde gördün istanbul'da
    sonra sen kaş'ta öldün
    o akşam aynı anda geldik antalya'ya
    sen beni görmedin, ben sana bakıyorken
    ben sana öyle dikkatli baktım ki oğlum ayrılırken
    sen iyi ki görmedin beni
    yoksa göz göze gelir gülerdik eskisi gibi
    olmadık bir yerde gülerdik ya hani öyle olurdu yine.
    gözlerimizi kaçırırdık, ciddiyeti bozmamak için.
    hani sahnede olduğu gibi
    sen ağlarken bakamazdım ya sana
    sinirimi bozardın, gülerdim.
    çünkü sen her boktan şikayet ederdin oğlum
    öyle çok şikayet ederdin ki sonunda sıkılır gülerdim
    sonra sende sıkılırdın kendinden
    başkası gibi olmak isterdin
    mutlu olan bir başkası gibi, dert etmeyen biri,
    hani benim gibi biri
    bir şey diyeyim mi sana oğlum
    şimdi dönsen buralara
    ne gidilecek bir yol ne uğruna ölünecek bir kadın
    her neyse;
    ama kadınları çok dert ederdin sen
    ama onlar seni severdi oğlum
    ama sen çok ağlardın onlar için
    sevemezdin kendini bir türlü
    onlar seni çok sevse de
    senin gibi olmak istemezdim o zaman
    daha çok sevin beni,daha çok gülün bana,beni daha çok isteyin daha çok...
    ama seni en çok ben...
    bir şey diyeyim mi sana oğlum
    şimdi dönsen buralara
    ne gidilecek bir yol ne uğruna ölünecek bir kadın
    ne de sabahlara kadar konuşarak sana vaadettiklerim.
    kandırdım seni oğlum
    parayı dert etme diye, yok öyle bir şey başarısızlık diye
    illa da bir başkası olmaya çalışma salak diye,
    bir kadın için ölme diye..
    kandırdım.
    artık umurunda değil mi bunlar?
    artık bozulmuyor musun bu işlere?
    aşkın da bir önemi kalmadı mı yoksa?
    o kadın için ölmez misin bir daha?
    ne var bir kere daha ölsen,
    değmez mi o kadın buna?
    hani, hani değerdi!!!
    çıplak ayakları ile yürürken mezarının üstünden
    keyiflenmeyecek misin toprağın beş karış altında?
    öyle de oldu zaten
    vasiyet ettiğin gibi çıplak ayaklı kıza
    bıraktın değil mi oğlum?
    bıraktın gittin..
    peki..
    ama ben buradayım hala, ben devam ediyorum.
    peki sen bakıyor musun bana oradan?
    gülüyor musun bana?
    sanıyor musun ben aynı şarkıyı söylüyorum?
    beni daha çok sevin, bana daha çok gülün
    daha da çok isteyin beni,
    beni daha çok özleyin...
    ama seni, seni en çok ben ben
    hayır ben çok değiştim oğlum
    bir başkası değilim artık
    vazgeçtim maymunların dünyasından.
    bıraktım alkışları,istemiyorum kahkahaları,
    istemiyorum bir aptal gibi yaşlanmak
    işte belki de bu yüzden
    seni en çok ben,
    en çok ben özlüyorum
    benim ölü arkadaşım...

    (bkz: ekşi sözlük yazarlarının en sevdiği şiirler /@lonelycowboy)
hesabın var mı? giriş yap