• bugün [28 ekim cuma] marmara ilahiyat camii'nden ikindi vakti uğurlanan gazeteci, yazar, tutkulu entelektüel. inanması güç öldüğüne, halen. ümraniye kocatepe mezarlığı'na defnedildi. çok sevdiği istanbul'a uzaktan/yakından bakmaya devam edecek. cenazede bir arkadaşımızın dediği gibi, "o burada olsa, burayı da bir yazı meselesi haline getirirdi."

    tulgar, mirim, bunca telaşa lüzum yoktu kanımca.
  • maalesef evinde kalp krizi geçirmiş ve vefat etmiş. abim yakınlığında, ailece görüştüğümüz, çok çok sıcak ilişkilerimizin olduğu ahmet tulgar'ın böyle bir anda aramızdan ayrılmış olması çok ama çok üzücü.

    güler yüzlü, zarif ve nazik bir insandı. yakın zamanda abisini ve sonra annesini kaybetmişti. hassas kalbi bu acılara daha fazla dayanamadı. bilgisi, kalemi ile örnek bir insandı. sevenleri olarak üzgünüz.
  • hayatındaki lükslerden kısmayıp geçinemediğini iddia eden, kendisinin sadece "bakkal" masrafıyla bütün bir ailesini geçindirmeye çalışan insanlarla dalga geçen adam*
  • dünya tatlısı bir insandır ahmet tulgar. zeki, kültürlü, birikimli, canayakındır. sosyal sınıfı ne olursa olsun kimseyi ayırmaz. işini hakkıyla yapan türü tükenme tehlikesi içinde olan gazetecilerdendir. kendini öyle yerlere göklere sığdıramayan çapsız gazeteciler gibi değildir yani. karizmatik bir kişiliği vardır. rüzgarına hemen kapılırsınız. on parmağında on marifet olanlar cemiyetindendir. onunla edebiyattan konuşmak da çok keyiflidir.
  • henüz yeni türkiye'nin adının bile geçmediği zamanlarda...

    üniversiteden mezun olmak üzere olup ne iş yapacağını bilemeyen bir mesleksiz olarak, bir kadıköy- beşiktaş vapurunda denk gelmiştim kendisine.

    vapura adını veren mehmet ali bey'in tabelasının önündeydi. her gün gazete okumayı geçtim, her haftasonu aldığım 3-5 gazetenin (evet o zamanlar gazete vardı) en dikkat çekici ropörtajlarını yapan kişiydi.

    kendisine utangaçlığımdan merhaba diyemediğime dair attığım bir maile şu cevabı vermişti:

    ---on mon, 13 sep 2004 21:39:28 +0000
    ---merhaba. benimle ne zaman istersen görüşebilirsin.
    ---gazetede, taksim'de.
    ---iş telefonum: 505 62 24
    ---sevgiler,
    ---ahmet tulgar

    ben yine çekindiğimden yazamamıştım.

    eski türkiyenin güzel insanlarındandı...
  • bir post express dosyasında mı adı geçiyordu, ekşi'de * mi bahsettiler de öğrendim, ya da bunun şimdi ne önemi var...

    farklı farklı yerlerde yazardı. benim bir tek ekşi'de ve nasıl ulaşırsa elime ulaşan bir kaç rock fanzinde gördüğüm bir dille yazardı. ama bana okuduğum pek çok şeyden daha fazlasını söylerdi yazdıkları. çok, çok azdık. çok azınlıktaydık. aynı beş - on kişinin müdavimi olduğu sosyalist bir partinin * bürosunda, bir şairin evindeki buluşmalarda, bir dostla evden kaçıp birlikte sabahlarken azacıktık.

    radyolarda sevdiğimiz şarkılar çalmaz, sinemalara istediğimiz filmler gelmez, fikirlerimizi duyan, duysa önemseyen, önemsese paylaşan çıkmaz. ama o vardı başka bir ülkede. bir şekilde adını öğrenmiştim ve yazılarını takip ediyordum. seviyordum da. çok seviyordum. çok güzel yazıyordu çünkü. dolu dolu ama gerçek bir sesle, bir yazarı taklit eden herhangi birinin herhangi bir sesi gibi değil. sanki müdavimi olunan bir barda yan masadaymış, ama barın en sağlam masasındaymış gibi. konuşması aniden belli belirsiz bir esin ardından bir şiire, ya da bir şarkıya dönebilirmiş gibi. başka dünyaların varlığını hissettirirdi.

    utanmadım e-mail attım bir gün. cevap gelmesini de hiç beklemedim, denize şişede mektup atar gibi yolladım email'i. ne dediğim çok aklımda yok. biraz pink floyd'dan bahsettim, bir de istanbul'u sordum, bir iki parça yazı olduğunu sandığım metin gönderdim sanırım. cevap yazdı! koskaca ahmet tulgar 14 yaşındaki bir çocuğu nasıl muhatap aldı, neden muhatap aldı bilemedim. ama, yazdı. bir seneye yakın yazıştık sonra. bir seneye yakın neredeyse her hafta, bazen daha sık. şarkı listeleri gönderdi; yarısı bruce springsteeen. daha dinlemeden "beğenmedim kapağında amerikan bayrağı var" dedim, "bunu bir daha söylersen ben de seni beğenmem" dedi. dinleyince sevdim sonra, onu da çok sevdim...

    heralde yirmi yıl sonra bunu itiraf etmekte de ayıp yoktur: ben ona çok imrendim. o kadar dolu, sahici, ama kibirsiz olmasına. bir akademisyenden çok rock gitaristine benziyor oluşuna, iki kuruşluk bir statü için kendini paralayanların, karşısındakiyle rekabet etmekten kendini tanımaya fırsat bulamayanların, ilgi budalalarının dünyasına hiç prim vermeyip kendi halinde kendi şarkısını mırıldanmasına. ama gene de tutkulu olmasına. çok imrendim. ilk deri ceketimi de gittim onunkine en benzeyeninden seçtim. 14 yaşındaydım ve büyüyünce ahmet tulgar olmak istiyordum. pişman değilim.

    sonra izini kaybettim. bir kaç sene sonra ne onunla konuşurken planladığım gibi istanbul'a, ne lyon'a, başka bir ülkeye ona söylediklerimden farklı şeyler yapmaya gittim. nasıl olsa o bir yerdeydi, galata kulesi'nin, büyüdüğüm evin ya da içimdeki bazı duyguların içimdeki yerinin hiç değişmemesi gibi onun da bir yere gideceği yoktu... izini kaybetmekten hiç korkmadım, ve kaybettim.

    en son bir kaç sene önce 50 yaş üstü erkek olmak konulu bir belgeselde karşıma çıktı. saçları hafif ağarmış, yüzünün çizgileri de daha keskin, bakışlarında eskisinden farklı bir derinlik. ama hala aynı adam. kendi yaşlanma deneyimini anlatıyordu. 'seks eskisi kadar mühim değil, ama gün yüzü görmemiş bir bruce springsteen kaydının ortaya çıkmasını tercih ederrim' diyordu. güldüm. hala aynı şarkıları dinlediğini bilmek güzeldi.

    bir kaç saat önce öğrendim, ölmüş. neden? bilmiyorum. nasıl? onu da bilmiyorum. ölümlü olduğuna pek ihtimal vermemiştim, evet. bunu öğrenmek için ölmesini mi beklemeliydim? galiba. ama en azından bir duygu içine çöküp bütün bir yaşamı geri çağırdığında insan ne yapar biliyorum. bruce springsteen dinler. o öğretmişti...

    https://youtu.be/hk0xsj9gh1w
  • cok guzel gozleri ve disleri olan bay hirs
  • -selam ben be$bin yetele ile gecinemiyorum.
    +ihihihi ne tatlisiniz
    -telefon faturam 950 ytl
    +ne ho$.. cok etkilendim sizden.
    -aylik cd, ni$anta$i, konser falan, gerci konser demeyeyim davetiyeleri geliyor, backstage hem de.. vip de gelebiliyor..
    +a$ik oldum sanirim size..
    -amacim buydu zaten, ha bir de gundem yaratmak, dikkat etti iseniz yan masada benden bahsediyorlar..
    +op beni ahmet..
    -oh..
  • aksam gazetesinin hukumete alternatif olarak mehmet agari destekleme politikasi sonrasi mehmet agar'in guneydogu gezisine tek katilan gazeteci de aksam yazari ahmet tulgar olmustur. dunku yazisi gibi bugunku yazisinda da mehmet agar ne yere sigdirilmaktadir ne goge. dehap disinda bolgede tek alternatifin mehmet agar olabilecegi ise insanin tuylerini diken diken etmektedir.
    http://www.aksam.com.tr/…/yazarlar/yazarlar277.html

    bir sonraki yazisindan soyle bir alinti yapilirsa sasirmamak gerekir:
    "ve cudi dagi'nda asenayi gordum birden. 'agar agar' sehre iniyordu ... belli ki sahlanmis, ankarayi kestirmisti gozune..."
  • tivitırdan

    ''bundan sonra söyleşi ve portre yazılarım maltepe'nin nabzı gazetesinde'' diye tivit atmış.

    nereden nereye.
hesabın var mı? giriş yap