• pek çok ortak yönü olan iki fanatik fenerlinin karşılaştırılması.
  • sene iki bin. bahar ayları. lise son sınıf talebesiyim. sınıfın en güzel kızlarından biri sınıftaki fetullahçıların reisi ile çıkıyor. eleman tipik fetullahçı ikiyüzlülüğüyle dışarıya güleryüzünü gösterirken kızcağıza sürekli bir psikolojik şiddet uyguluyor. kızın babası polis. muhtemelen evde de durumlar pek parlak değil. tüm bu baskılar neticesinde sıcak bir bahar günü kızcağız bayılıp yere yığılıverdi. sınıfın en irisi olarak kızı sırtlayıp taksiye yüklemek bana düştü. istikamet doğruca haydarpaşa numune hastanesi. hasta arkadaşımızı derhal müşahede altına aldılar.

    hastane bahçesine çıktığımda sınıftaki erkeklerin büyük çoğunluğunun orada olduğunu gördüm. hava bunaltıcı, kurbağalıdere bok kokuyor, öss'ye birkaç ay kalmış, dersler çekilmiyor. napsınlar, "belki bir işin ucundan tutarız, arkadaşımız bu durumdayken burada kalamayız" gibi bahanelerle okuldan kaytarma fırsatına tufeyli gibi üşüşmüş çakallar.

    neyse, biz bahçede öylece takılırken okulun lokasyonu nedeniyle sıklıkla gördüğümüz rambo okan çıkageldi içeriden. yanında da iki tane ihlas haber ajansı (iha) elemanı. biri muhabir, diğeri kameraman. rambo'nun hâline bakınca çok sürmüyor mevzuya uyanmamız. kulaklarında sargı, boynunda kan izleri. o yıllarda her türlü vukuata hızlıca intikal etmeleriyle nam salmış iha'cılara olan biteni anlatıyor rambo. birkaç gs'li bunu arabaya atıp kaçırmış. önce biraz dövmüşler. sonra kulaklarının arka tarafını bıçakla kesmişler. en sonunda da atmışlar arabadan aşağı. iha'cılar işin taşağında. "dua et de çükünü götünü kesmemişler" falan diye dalga geçiyorlar rambo'yla. bir yandan da az sonra yapacakları röportaj için ışığı, ortamı falan ayarlıyorlar. bizden de arka planda fenerli ve öfkeli kalabalığı oynamamızı istiyorlar. çoğunluğu gs'li sınıf arkadaşlarım için akşam haberlerine çıkma fırsatı bu. o yıllarda çok önemli böyle şeyler. ropörtaja başlayınca iha muhabiri birden kibarlaşıveriyor: "öncelikle geçmiş olsun okan bey. nasıl gerçekleşti bu elim saldırı?" diye giriyor mevzuya. tipine uygun bir biçimde abuk sabuk, kaba saba bir holigan gibi konuşmasını, hönkürmesini beklediğim rambo gayet olgun, mutedil bir tutum takınıyor. bir cümlesi bugün dahi hatırımda: "3-5 kendini bilmezin yaptığı bu cahilliği koskoca galatasaray camiasına mal etmek doğru olmaz." ropörtajın sonunda muhabir kapanışı yaparken bizim elemanlar başlıyor hep bir ağızdan slogan atmaya: "rambo'ya uzanan eller kırılsın." neyse ki tüm çekiştirmelerine rağmen kadraja girmemeyi, akşam haberlerinde görünmemeyi başarıyorum.

    kulak kesen 3-5 ruh hastası galatasaray holiganı, insani duyarlılıkları mesleki deformasyona kurban gitmiş iha çalışanları, televizyona çıkabilmek uğruna her renge bürünebilen sınıf arkadaşları... böylesine bayağılık ve samimiyetsizlik taşan bir ortamda en kaliteli tavrı sergileyenin rambo okan olmasıydı bu anıyı hafızama kazıyan.

    yaklaşık çeyrek asırlık bir flash forward'la bandı bugüne sarıyorum. rambo okan'ın deyimiyle o "koskoca galatasaray camiası"nı "beka sorunu" olarak tarif eden, o "koskoca camia"nın yöneticisini alenen tehdit eden, kendi kongre üyesinin üzerine yürüyen, kendi taraftarının üstüne atlayan, sudan sebeplerle franco dönemi barcelona'sının dahi tevessül etmediğini yapıp takımını sahadan çeken, velhasıl her hâliyle, tavrıyla aile şerefi'ndeki oktay karakterini anımsatan bir zatın babasının çiftliğine çevirdiği koskoca fenerbahçe "cumhuriyeti"ni egosu her daim yaralı bir diktatör gibi bir felaketten diğerine, bir rezillikten öbürüne sürüklediğini görüyorum.

    o nedenle gecenin bu vakti denk geldiğim bu versus'ta samimi fanatik, içi dışı bir, kesik kulaklarıyla bile itidali elden bırakmayan rambo okan, kendi başarısızlığını örtmek için her türlü kaosu çıkarabilecek potansiyeldeki vizyon başkan'dan fersah fersah üstündür nazarımda.

    edit: rambo okan'ın kulaklarının kesildiği hadiseye dair bir haber.
hesabın var mı? giriş yap