aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • atiye, kadim öğretileri kendi yarattığı mitoloji etrafında harmanlayarak dünya, insan, varlık, birlik, eril-dişil enerjiler, asıl doğamız, anlam arayışı, aydınlanma gibi mevzular hakkında bir söz söylemek isteyen bir dizi.
    niyeti temiz, fikri parlak, ancak istidadı kısıtlı olunca da ortaya böyle, ağızda tanımsız bir tat bırakan bir iş çıkıyor.
    ilk sezonu izledikten sonra ilk gözüme çarpan okuma psikolojik olmuştu.
    (bkz: atiye (dizi)/@agirroman)
    kurgusal hikayenin kişisel iç yolculuğu betimlemek için oluşturulduğunu düşünmüştüm.
    ikinci sezonu aynı beklentiyle izlerken bir türlü aradığımı bulamayışım bu yüzden oldu. sıkıldım, gerisini getirmekte zorlandım, bir oturuşta bitireceğimi sandığım diziyi günlerce sündürdüm.
    çok fazla boşluk barındıran, iyi kotarılmamış bir hikaye anlatımı var dizide. özensiz denecek kadar çok hata ve delik var.
    bütün bir sezonda görmeyi tercih edeceğim anlamlı kısımlar ise son bölüme sıkıştırılmış.
    bir ekibin elinde bu konularla ilgili söyleyecek bunca söz olup da nasıl çarçur eder, izlemiş oldum.

    --- spoiler ---

    atiye ilk sezonda çile dolduran derviş, dharma yoluna düşen bir rahip. ızdırabının köküne inip asıl doğasıyla tanışan, varoluş amacını anlayan, ve bu amaçla kavga etmeyi, yok saymayı bırakıp onun hizmetine giren aydınlanmış kişi.
    bütün dünya onu durdurmaya çalışırken gerçeğin kalbine koşan vahşi kadın arketipi.
    ikinci sezonda uyanmış haliyle önce eril gücü, erhan'ı uyandıracak, sonra beraber dünyayı bu aslını unutmuş, karanlığın hükmü altında şirazesi kaymış halden kurtarıp öze dönüş sağlayacaklar.
    dünyayı, insanlığı, başlangıç zihnine, zene döndürecekler. bu da ancak eril ve dişil enerjilerin, yin yangın dengeye girip meyvesini vermesiyle olacak.
    son bölümde karanlık güçlerin kötü adamı serdar neden ölmesine izin vermediğini sorduğunda atiye "senle ben aynıyız. sana zarar vermek kendime zarar vermek olurdu." der. işte bütün hikayenin vermek istediği mesaj bu.
    evrendeki her şey birdir, aslından kopan, özünden uzaklaşıp bunu unutan, kibire, bencilliğe, öfkeye, hırsa kapılan varlığa ve birliğe zarar verir. birliğe zarar veren kendine de ihanet etmiş olacağından, kendim için bir şey yapıyorum zannederek yakıp yıktığı her an aslında kendini de bitirir.
    serdar "beni neden bağışlıyorsun?" diye sorduğunda atiye, "belki senin de vardır bağışlamak istediğin biri, baban mesela?" diyerek yine bireysel anlamdaki yıkıcılığın arka planına referans verir. herkes başlangıçta tertemiz birer çocuktu, ancak hayatın getirdikleri onları bugün oldukları kişi olmaya mecbur bıraktı. çünkü başka türlü nasıl baş edilir bilmiyorlardı.
    kötülüğün zincirlemeliği...
    son düzlüğe girildiğinde dizi, önermelerini atiye'nin ağzından dosdoğru söyleyerek ilerliyor. kadın ve erkeğin birbirinden farklı iki canlı gibi ayrıştırılmasının dünyanın dengesini bozduğundan, başlangıç zihnine dönülmezse her şeyin sonunun geleceğine...
    ancak ben bunları son bölüme sıkıştırılmış diyaloglar, serpiştirilmiş tiradlar yerine bütün sezona yayılmış, daha incelikle ve ustalıkla işlenmiş ögeler olarak görmek isterdim. bu konulara aşina olmayanlar için pek de bir ışık yakacak gibi durmuyor. derdini ne konuşarak ne de göstererek net ifade edebilen bir atiye, tat vermiyor.

    --- spoiler ---
  • 2'inci sezon daha ne kadar vasat olurdu bilemiyorum
  • - lanet olsun atiye çık oradan!
    - dikkat et atiye!! omg!
    - ha siktir ne yaptın sen erhan her şeyi mahvettin.

    diziyi tam izlemedim ama aklıma buna benzer replikler geliyor ki tam da hatırlamıyorum. bi memur kızına göre çok konforlu bir hayat değil mi ya o. hadi onu da geçtim çok fransız o evler. bu kadar fransız olmamalıydı o mimari ya da her neyse.
  • ikinci sezonda bu kadarı da olmaz ki dedirten bir hata yakaladım:

    serap'ın başta yıldız olan soyadı birden altın'a dönüşüverdi.

    cidden inanılmaz.
  • herşeye bir kenara bırakıp, bir çok kişi atiyenin ne yiyip içtiğini merak etmiş, atiyenin lokanta camlarına ekmek bandığı bir iki sahne eksik, film ekibi bunu ciddiye almalı
  • on beş yıldır kadınların doğum yapamadığı bir evren ama karakterlerin tek tepkisi aman hamile kalma ölürsün. ulan çocuk doğmuyor, bildiğin distopya ortamı, neden kaos yok? diğer milyon tane mantık hatasından bahsetmeye bile gerek yok zaten.

    tanım: fantastik türü çok yanlış anlayan dizi.
  • ikinci sezonunun tamamen zaman kaybı olduğu dizi. bu kadar basit ve saçma beklemiyordum.
    bu diziye (bkz: demet evgar) ne yakışırdı (bkz: beyza'nın kadınları) filmini izleyen demet evgar'ın bu role ne kadar yakışacağını bilirdi. duman ederdi diziyi. beren saat yanlış tercih bence. ikinci sezonda da bangır bangır bağırdı bence yerimi yadırgadım diye.
  • buket uzuner'in intihal davası açtığını belirttiği dizidir.

    https://twitter.com/…tatus/1308007416416661510?s=19
  • 2. sezonunda tonla mantık hatası barındıran yine de türk fantastik dizileri arasında en iyisi.
  • nasıl herkes kapı komşusuna gider gibi istanbul'dan urfa'ya gidiyor anlamıyorum.

    zaman doğrusal değildir, her şey aynı anda olur ama biz böyle algılamayız olayı değildir umarım. çünkü öyle de saçma.

    elif, ozan, anneanne, anne, ve ozan'ın annesini canlandıran oyuncuların performansları güzel.

    mehmet g. ve beren s. yerine melisa ş. ve ozanı oynayan oyuncu, metin akdülgermiş bilgilendirildim, başrol olsaymış daha iyi olurmuş.
hesabın var mı? giriş yap