• paul krugman'ın kendisi hakkında zaman zaman kullandığı bir paragraf vardır. krugman bunu nerede okuduğunu hatırlamadığını belirttiğinden ve ben de aramalarla ulaşamadığımdan asıl yazarı belirtemiyorum. haklı bulduğum ifade şu:

    there’s an age when boys read one of two books. either they read ayn rand or they read tolkien’s lord of the rings. one of these books leaves you with no grasp on reality and a deeply warped sense of fantasy in place of real life. the other one is about hobbits and orcs

    erkek çocukların iki kitaptan birini okuduğu bir yaş vardır. ya ayn rand okurlar ya da tolkien'in yüzüklerin efendisi'ni. bu kitaplardan biri gerçekliğe dair tüm anlayışınızı yok eder ve sizi gercek hayat yerine tuhaf bir fanteziye gömülmüş halde bırakır. digeri orklar ve hobbitler hakkındadır
  • ayn rand enstitüsü, bu korona virüs salgını sırasında abd hükumetinin işten çıkarmaları bir süre de olsa durdurmak için sağladığı çalışan maaş ödeme desteğine başvurmuş. 35 çalışanı için. her türlü devlet desteği, sübvansiyon, hatta sosyal güvenlik, kamu sağlık hizmetini (çalışkan bireyci bağımsız insanların gelirine el koyup parazit loser tembellere veren) komünist diktatörlük falan diye ilan eden bir sağcı propaganda için normal bir iki yüzlülük (edit: tamam iki yüzlülük demeyelim de ironik bir durum diyelim).
    zaten hanfendinin kendisi de son yıllarında sosyal hizmetler ve sağlık sisteminden faydalanmayı bilmiş.

    https://www.reuters.com/…ppp-ayn-rand-iduskbn248026

    http://www.openculture.com/…-security-medicare.html
  • sigaranın zararlı olduğuna yığınla kanıta rağmen "inanmadığı" için akciğer kanseri olmuş, kitaplarından kazandığı para sağlık masraflarını karşılayamamış, tedaviyi devlete ödetmiştir. üstelik "bu ne pehriz bu ne lahana turşusu" tepkileri alacağını bildiğinden yardım aldığını gizlemek için kocasının soyadını kullanmıştır.
    hayat bazen böyle ironik lezzetler barındırır.
  • mccarthy bülbülü yazar. mccarthy soruşturmaları sırasındaki güzel ötüşüyle de haklı bir ün sağlamıştır. rusya'da geçen bir filmle ilgili bilgisine başvurulan yazar "filmde gülen insanlar var komünist bir ülkede gülen insan gösterilmesi komünizm propagandası yapmaktır" şeklinde ifade vererek birçok hoolywood çalışanının hayatını karartmıştır.

    (bkz: joseph mccarthy)
    (bkz: mccarthysm)
  • standart yillarca rusya'daki komunist devrimin etkileri altinda ezilmis, lumpen sinifa dusmeyi hazmedemeyen bir cocukluk gecirmis ve bunu kisiligine yansitmis, bati hayranligi icinde kendi kimligi kaybetmis ve sonunda gocettigi amerika'nin zenginliginin getirdigi luks hayat sonucu kapitalizm'in ve bireyselciligin yilmaz savunucusu olmus yahudi rus asilli amerikali yazar. akilli oldugu iddia edilse de degildir. kendini bilmez, evlere senlik ve o kadar da sig bir egoizm tanimi yapmis ve icat ettigi objektivist dusunceyi bu temeller ustune oturtmayi becermistir. altruizm gibi guzel bir konsepti algilamadan tumden karsi cikmistir. friedrich nietzsche'in guzide kavramlarina onceden etkilendigi halde sonradan anlamsiz bir sekilde karsi cikmis inkar etmistir. bireyselci kadin kismi tarafindan oldukca tutulan romanlarindaki karakterler de realiteden oldukca uzak zengin, snob tiplemelerdir. gercek hayati yansitmaz. demek ki bir insan ezikligini bu kadar desteksizce disavurabiliyor.
  • kunye
    film adi: objectivistlerin tanrisi
    oyuncu: ayn rand
    yonetmen: sinan cetin
    reklam ve halka ilişki: serdar erener
    konusu: her koyun kendi bacagindan asilir.
    oynadigi yerler: 80 sonrasi turkiye, bilimum kapitalist ortam

    "cok begendim" - bill gates
    "hastasiyiz" - tusiad
  • şu dünyanın görüp görebileceği en büyük sosyalizm düşmanı kadın yazar. özgürlüğe vurgu yaptığı için ahlaki anlamda liberal zannedilir, lakin fikirleri fersah fersah ötededir. bireysellik fetişi fikirleri, okuyanda ilk anda -hele de kendisini ezilmiş hissedenlerde- kıralım zincirleri coşkusu yaratsa da, işin derinine inince karşınıza vicdandan ve ahlaktan yoksun kocaman bir bencillik anıtı çıkar. tabii ki burada bahsi geçen ahlak kantçı ahlaktır. ayn rand'a göre ahlak, bireye faydacı olmalıdır. bu tür bir ahlak amorf değil ama kaypaktır. zira işine gelmeyen durumlarda etik ilkeyi oluşturan vicdan devreye girerse yandım gülüm keten helva, sadece çıkarın zedelenmeyecek, seni güçsüz ve aciz gösterebilecektir ki bu ona göre, bireyin başına gelebilecek en korkunç olaydır.. zaten bu sebeple kant'ı birçok kez suçlamıştır. rand, nietzschenin übermenschinden çok etkilenmiştir. bunun etkisiyle roman kahramanları gerçeklikten tamamen kopuk, tam anlamıyla hatasız-kusursuz, önüne geleni fikirleriyle madara eden, herkesin hayran olduğu süpper insanlardır.

    kapitalizm tutkunu rand'ın özgürlükle ilişkisi de problemlidir. vietnam savaşına karşı olmasının sebebi -belki yeni tanıyanlar için inanması güç olacak ama- neden amerika'nın daha ileri gitmemiş olmasıdır. ona göre özgürlük -aşağılık- vietnamlıların takdirine bırakılmayacak kadar önemli bir konudur. gerekirse zorla özgürleştirilmelidirler. amerikanın onlara kaderlerini kendileri tayin edecekleri bir ortam hazırlığı içinde olduğunu öğrenince, kendini kandırılmış hisseder ve öfkeden deliye döner. bugün yaşasaydı, neo-conları mumla aratacak biçimde ırak işgalinin savunucusu olurdu. çünkü özgür olmayan ülkelerin, özgür olanlar tarafından özgürlük için işgal edilmesi bir görevdir.

    çok uzatmayayım; velhasıl, bir yazar olarak ayn rand, gözlem ve tasvirleri üst düzeyde yetenekli bir yazardır, anlatımı vurucudur. fakat ideologluğuna soyunduğu fikirler ilk başta hoş görünse de, dengede duramayıp aşırı uçlara kaydığından dolayı, vicdan sahibi her insan (daha da önemlisi silkinmeye ve uyanmaya çağırdığı -ezilenler-) için çok tehlikelidir. bunca yıllık varoluş göstermiştir ki birçok zalim -henüz- yokedilmemiş mazlumların arasından çıkmıştır.
  • kitaplarını okuyanlarda en az bir hafta bencilliğe, ukalalığa ve/veya kabalığa neden olur. etkiler bazen kalıcı olabilir. panzehir olarak amartya sen önerilir.
  • hiç mi hiç sevmezdim rahmetliyi. hatta bu sevgisizliğimin, kimi zaman nefret boyutlarına ulaştığı dahi olurdu da dışa vuramazdım.

    ta ki, gün içinde, onun tam bir "welfare queen" olduğunu öğrenene kadar... oturdum, umudovskys'in de linkini verdiği ilgili haberi türkçeye kazandırdım ki herkesler okusun da ayn rand gibi liboşların gerçek yüzünü daha bir net görsün:

    ~~
    objektivizm'in kurucusu ayn rand, devlet'i kıyasıya eleştiren ve insanların hiçbir şartta hükümete para için el açmaması gerektiğine inanan aşırı sağcı bir liberterdi. ta ki, hastalanıp ortamların bir numaralı "sosyal yardım kraliçesi" haline gelene kadar...

    ayn rand'ı hepimiz tanıyoruz. politika konularında tartışma yaratan figürlerin başında gelen rand, solcuların ve ortayolcuların nefretini kazanırken aşırı sağcılar tarafından saygıyla anılmasını da bilmişti. hayatı süresince yürüttüğü çalışmalarda bireycilik ve hükümet karşıtlığı hissiyle yola çıkıp güçlü bir kendi kendine yeterlilik, zenginlerin diğer herkesi hor kullanabilme hakkına sahip olması ve hükümet parası yiyenlere yönelik nefret gibi merkezi doktrinlere sahip popüler bir felsefi akım olan objektivizm'i yarattı. muhtemelen bu işin nereye varmış olabileceğini tahmin ediyorsunuzdur...

    rand, 1982 yılında, kanserden hayatını kaybetti. hastalığının sebebi, aşırı sigara içme alışkanlığıydı. her ne kadar yaşamı süresince tam anlamıyla popüler olamasa da, '80ler ile '90larda, özellikle çok zengin ve belli bir tür liberter grubu arasında önemli bir figür haline geldi. en çok imrenilen özelliği, hayatı boyunca ilkelerinden asla taviz vermemesiydi... ya da vermiyor gibi görünmesiydi. 2011 yılında, hayatının son sekiz yılı boyunca sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerinden yararlandığı ortaya çıktı. öldüğünde, sahip olduğu servetin değeri 500.000 dolardı (günümüz parasıyla yaklaşık 1.2 milyon dolar). bu servet gösteriyordu ki, rand'i sosyal yardım almak için motive eden akılcılık değil, sürekli nefret ettiğini söyleyip durduğu asalakvari bir açgözlülüktü.

    asıl ilginç olan ise, kendi kendine yeterlilik vaazları veren rand ve takipçilerinin bu gerçeği bir sır olarak saklamaya çalışması. isabel paterson gibi ünlü liberterler, çıkmaza saplandıklarında sosyal güvenlik yardımı almak yerine sefaletten ölmeyi yeğlemişlerdi. rand ise bunu yapmadı. sıkıya geldiği anda, hayatı boyunca arkasında durduğu her şeye ihanet etti ve bu ihaneti neredeyse 10 yıl boyunca sessiz sedasız sürdürdü. umarız, ayn rand'ı, "sosyal yardım kraliçeleri" karşısında örnek bir isim olarak anan politikacılar, gelecek sefer bu gerçekleri de hatırlarlar.
    ~~
  • gazi'den atilla yayla önerdi diye bir kitabını okumuştum. atilla yayla'yı çok sevdiğimden değil, tartışmanın ortasında böyle bir öneride bulunduğu için merak ettim, okudum. atilla yayla şahsen tanıyormuş bu ablayı. hatta bir kitabına da önsöz yazmış. sinan çetin falan da aynı takımda. her neyse uzatmayayım, kitabını okudum ve atilla yayla ile tekrar tartışmanın gereksiz olduğuna karar verdim. kendisi de zaten "benimle tartışmadan önce ayn rand oku." minvalinde laflar etmişti. demek ki "benimle tartışmadan önce ayn rand oku, sonra zaten gerek görmezsin." diye düşünüp cümlesinin sadece ilk bölümünü seslendirmiş.
hesabın var mı? giriş yap