• paranın insanların ailenize bakış açısını, tavrını nasıl değiştirdiğini size gösterir. kıskanç akrabalar, çekemeyen tanıdıklar hepsi içten içe sevinir hatta arkanızdan konuşurlar. aile içerisinde tartışmalar, depresyona giren baba ev adeta dert dergahına döner.

    postacı iki günde bir kapıyı çalar babanın adını sorar, yoksa ben oğluyum dersin imzanı atarsın ve açarsın mektubu. ya icra dairesindendir ya bir mahkemeden ya bir bankadan. akşam eve düşünceli yorgun bir şekilde gelen sıkıntılı babana bu haberi nasıl vereceğini düşünürsün.

    bir anda boşlukta hissedersin kendini. yıllarca biriktirilen paralar, mülkler hepsinin toz olup havaya karısısını izlersin. bu dönemde babaya sahip çıkmak, teselli etmek en önemlisi. çünkü böyle bir şeyi yaşayan insanlar kendilerini değersiz ve yalnız hisseder bir de üstüne kendilerini suçlarlar.

    para gider ve gelir.
  • babam sinema işletmecisiydi.

    film sektöründe bir çok bilinen isimle çok iyi dosttu hatta teklifler bile almıştı. ama babam çok iyi kazanıyordu. anlattıklarına göre o kadar iyi zamanları olmuş ki bir dönem kaç para değil de kaç çuval para çıktı diye gelir hesabı yaparlarmış. zaten bu cümlede bir sorun var. o da esaslı bir finans danışmanının olmaması.

    neyse o kadar iyilermiş ki babamın bütün kardeşleri ve hemşehrileri istanbula gelince babamda kalır ve büyük bir misafirperverlikle karşılanırmış. hala anlatırlar. kardeşleri ise babamı öyle sömürürlermiş ki babamın verdiği büyük paralar yüzünden şimdinin 40 bin bile etmeyen hissesini vermiş amcalarımdan biri babama. ilerleyen yıllarda parasını almasına rağmen babam hastalanınca geri isteyeceği hissesini..iyi adamların sonunu bilirsiniz.

    bir gün annemin anlatmasına göre bir rüya görmüş ve sabah uyandığında gülmeye başlamış. annem sebebini sorunca rüyasını anlatmış :
    "rüyamda araba sürüyordum. ama birden yavaşladım. sonra sırayla at, eşek, köpek, kaplumbağa gibi hayvanlar beni geçmeye başladı. çok komikti."

    hayır, hiç komik değildi. birden işleri bozuldu ve yardım ettikleri dahil atlar, eşekler, köpekler hatta kaplumbağa bile geçmeye başladı. babama sonsuz saygı gösteren herkes akıl vermeye ve onu küçük görmeye başladı. çünkü elde kalan sermayesiyle yaptığı bütün işlerde başarısızlığa uğradı hiç beklenmeyen faktörler yüzünden..

    kardeşleri babamı baskı altına aldı. hastalığına yaklaştığında böyle saygın bir adama hakaret falan etmeye ve küstahça davranmaya başladı. sudan sebeple kavga çıkarmaya falan.. hiçbiri onun mutsuzluğunu, hastalığa doğru bayır aşağı gittiğini görmek istemedi biz haykırsak da.

    bir dönem yurt dışına gitmek istedi son çare. hatta davetiyeyi aldığı gün iş bitmiş zannederek bize coşkuyla sıkıca sarılmıştı hiç unutmuyorum.

    tabi o da olmadı.. belki de yurt dışında yaşama takıntımın arkasında bu yatıyor bilemiyorum. büyük hayalkırıklıklarımız..

    sonunda işte iş buldu. şirketin ürünlerini arabaya yüklüyor sonra teslim edip orada da taşıyordu ama çökmeye başladığı için çoğu zaman okuldan sonra gidip yardım ediyorduk.
    ve bir kaç yıl sonra emekli oldu. o da ayrı bir eziyetti ama neyse.

    sonra da bütün yaşadıkları gittikçe ağır gelmeye başladı. alzheimera yakalandı. bilirsiniz bu hastalıkta mutlu son yok. eriyerek bittiğin bir süreç. uzattığımı biliyorum kusura bakmayın hala alışmaya çalışıyorum.

    keşke bu hikaye babam küllerinden doğarak bitseydi ama mutlu son olmuyor işte. cehenneme giden yolların iyi niyet taşları ile örülü olduğunu da babamın cenazesinde öğrendim.

    iyilik yaptığı adamların ona kötü davrandığı için pişman olmak yerine sudan sebeplerle bu kez pençelerini bize geçirmeye çalıştıklarında..

    o pençelerini bir bir kırdım tabi. kırıyorum da..ben babam kadar iyi niyetli değilim. özellikle olmamaya çalışıyorum. ama yaşadığım üzüntüyü azaltmıyor malesef.
  • müthiş bir tecrübedir. sonradan bu duruma düşmek üzere olanlar gelir akıl ister. gülmeye gelmez, alaya gelmez. yaşım çok değil ama kısa sürede gülenleri bile aynı durumdan beter şekilde çok gördüm.

    hukuken verilen savaşları öğrenirsiniz. hukukî mucizeleri ve saçmalıkları görür, avukatları tanırsınız.

    oturduğunuz yerden benim evim, arabam 100 lira eder diye düşündükten sonra satmaya kalktığınızda arabanızın 70 lira zor ettiğini, varsayımlar ile satış olmayacağını çok iyi anlarsınız. unutmayın, paraya ihtiyacınız olduğunda o mal aklınızdaki paraya zor satılır. o anki ödeme telaşı panik vb acele durumlar işinizi hep zora sokar. paranız cebinize girmeden hesap yapılmayacağını öğrenirsiniz.

    bankaların aslında nasıl yerler olduğunu, kredinin aslında ne olduğunu, kredi kartının ne kadar vahim birşey olduğunu öğrenirsiniz.

    çek - senet nedir, nasıl kullanılır çok iyi öğrenirsiniz.

    evrak takibi, fatura-fis-tahsilat dekontu gibi önemsiz ayrıntıların önemini, dava için gelen tebligatın tarihinin önemini çok iyi öğrenirsiniz.

    zaten akrabalık ilişkilerinin boka sarması sonucu ekseriyetle bu hale düşülür. bu sebeple boktan akrabalarinizin aslında bir miktar para karşılığı (genelde para çalarak) hayatinizindan gittiğini görürsünüz.

    bu bir nevi diyettir. ama üzülmeyin. o para tekrar kazanılır ama (inşallah) o akraba geri gelmez. çoluk çocuğunuzu kanserli bir hucreden kurtardiginizi düşünün. müthiş bir pozitif durum.

    aynı şekilde toksik ilişkileriniz direkt yok oluyor. para için yanınızda duran arkadaş eş dost çalışandan anında kurtuluyorsunuz. bu da ödediğiniz diyetin bonusu.

    burada sağlık aşırı önemli. kimse özellikle babanız bu duruma bile isteye gelmiş olamaz. bir takım hatalar, eksiklikler , hatalı güven ilişkisi veya elde olmayan durumlar konuyu buraya getiriyor.

    fark etmeseniz de en büyük acıyı o çekiyor. destek olup yola devam etmeyi çözmek önemli. para bir şekilde tekrar bulunur. 10 olmaz da 5 olur ama hayat devam eder. allah sağlıkla sınamasın. acı hatıralar yaşanıyor. acımasız mücadeleler oluyor ama para geliyor gidiyor. rabbim sağlık aratmasın.
  • babam ben kendimi bildim bileli patrondu. gümrük işiyle uğraşıyordu. gümrükçülükle uğraşan herkes için istisnasız haram para kazanıyor derler. iş buna müsaittir çünkü ama herkes bilirdi ki babam işini dürüstçe yapar, haramı sokmazdı evimize. yanında çalışan herkes çok severdi babamı. kimsenin hakkını yemezdi, kimseyi zor durumda bırakmazdı. her bayram birer çeyrek altın dağıtırdı tüm çalışanlarına. yılbaşında sepetler yaptırırdı. içine en pahalı ürünleri koydururdu. içkisinden kuruyemişine etinden sütüne herşey olurdu o sepetlerde. kimseye hak ettiğinden az maaş vermezdi vs.
    borcuna çok sadıktı babam. iş için çekilen kredilerin, elden alınan borçların zamanını bir gün dahi geciktirmezdi. uykuları kaçardı borç yapacak olursa. çok korkardı borçtan, aldığı borcu ödeyememekten.
    sonra bir gün bağlı çalıştığı şirket iflas etti. haliyle babam da iflas etti. çok çabuk oldu her şey. bağlı çalıştığı şirket öyle kıytırık bir yer de değildi. dönemin en büyük ve hatrı sayılır gümrük holdinglerinden biriydi.
    ve bütün bunlar, şu anda başımızda olanların yanlış ekonomik politikaları yüzünden oldu. bunu adım gibi biliyorum. dürüstçe işini yapan insanlar bu ekonomik politikaların kurbanı oldu.
    babam bir şekilde döndürmeye çalıştı işini ama yapamadı. borçlar ödenemedi. borç üstüne borç bindi. hayatta en korktuğu şey başına geldi babamın ve kanser oldu. sırf bu yüzden kanser oldu. iktidarın basiretsizliği yüzünden kanser oldu benim babam. ömrünün son günlerinde anlattı bana bir gün dolmuşa binmiş. elini cebine atmış ve 50 kuruşunun eksik olduğunu farketmiş. şoföre “ şuradan geçiyor musun?” demiş bilerek, şoför de yok abi deyince o şekilde inebilmiş. sırf cebinde parası olmadığı farkedilmesin diye böyle bir numaraya başvurmuş. ar yapmış.
    öldü babam. borç diye diye öldü. ağzından kanlar gelirken öldü.
    affetmiyorum kimseyi.
  • ortaokuldayken babası intihar etmiş bir arkadaşım vardı. fabrikatördu iflasa dayanamayıp intihar etmişti babası. bu başlığı görünce aklıma o geldi. arkadaşım nasıl da için için ağlıyordu.
  • baba için en önemli şey evladının onu parasız da sevmesi, saymasıdır.
    onu asla yalnız ve çaresiz hissetirmemenizi tavsiye ederim.
  • iki kere oldu bu. ilkinde çocuktum anlamadım, ikincisinde müthiş hayal kırıklıklarıyla bezeli bir depresyon dönemi yaşadım.
    ama hepsi boşmuş. önemli olan sağlıklı ve beraber olmak.
  • bilal isimli arkadaşımın başına gelmesini umduğum olay.
  • güçlü olmayan, paradan başka değer biçebileceği bir şeyi olmayan, kültürel altyapısı zayıf kimseler için felakettir.

    zira onlar için ya para her şeydir, ya da parasızlık bir hiçtir. parası olmayana insan gözüyle bile bakmazlar. ölümleri bile bir şey ifade etmez parasızların. 2. sınıf bile değillerdir. zira onlar için 2. sınıf, daha az zengin kimselerdir.

    babam iflas sürecine girdiğinde, iflastan sonra onca variyetten sonra her şey uçunca elimizden şimdi emekli hayatı yaşadığında, öncesinde sonrasında ve şimdisinde kendisine bulduğum tek kusur sorumlulukları ile yüzleşememesi idi. benim onu sevmeme nedenim parası varken de, yokken de sorumluluklarına sahip olmaması idi.

    babamın parası çok olduğunda onun parasıyla hava atmadım veya bu parayı kullanarak şaşalı bir yaşam sürmedim hiç. ben yine kenar mahallelerdeki arkadaşlarımla daha mutluydum. otobüslere binmekten vazgeçmemiştim hiç. sokakta yaşayanlarla arkadaşlık etmek onur duyduğum bir şeydi her zaman.

    sokaklarda yaşayan ve izini yıllar önce kaybettiğim arkadaşım şubat'tan öğrendiğim bir şey var ağır ağır kulağımı tırmalayan: "adam dediğin ailesine sahip çıkacak"...

    bunu elinde her şeyi olan birinden duymak hiçbir zaman ilgimi cezbetmemişti. ama sokaklarda yaşayan ve her şeyden bezmiş bir adamdan duyunca bunu ve tek önemsediği şeyin bu olduğunu görünce ilgimi hayli cezbetmişti. o berduş haliyle bile aşık olmuş birine, sırf o kadına layık olabilmek adına hayatını zor da olsa düzeltmeye çalışıyordu. sokaklardan kurtulmaya çalışıyordu.

    babamsa arkasında dimdik ailesi durmasına karşın iflas psikolojisini atlatamadı asla. hayata tutunamadı.

    çevremde birçok zengin adamın iflasını gördüm. en ağır yaşayan adamdı belki de babam gördüklerim arasında. bir insanın karakterinin dip noktalarını gördüm onda. bir insanın ne kadar dibe vuracağını. komadaymış gibi etrafındakilere ne kadar duyarsızlaşabileceğini gördüm babamda.

    bir adamın değil belki ama babanın iflası zor bir olaydır. evin temel ihtiyaçları daha önce varsayılan bir sorun bile değilken, bir anda en önemli gündem maddesi olmuşsa ve sen buna kulak tıkayabiliyorsan, çocuk gibi kaçabiliyorsan; iflas psikolojisinin en diplerine vurmuşsun demektir.

    çok az adam tanıdım iflastan sonra dimdik ayakta durabilen ve yeniden kendini toparlayabilen. kastını ettiğim şey hayatını idame ettirmek değil sadece. aslanlar gibi tekrar dörtnala koşar cinsinden yeni bir hayat kurmayı kastediyorum. bir yeniden doğuştan bahsediyorum. yoktan yaratmayı söylüyorum. böyle adamlar gördüm yakınlarımda.

    velhasıl iflas süreci öyle bir şeydir ki... aynı süreci aynı anda yaşayan iki adam vardı. biri babam, diğeri kirvem. babam hala kendine gelemezken ve kahveden öte bir dünya kuramazken kendine onca şeyden sonra, kirvemin sıfırdan başlayıp eskisinden çok daha zengin olarak vefat ettiğini gördüm. bunu babam da görürken, inancı artması gerektiği yerde daha da yerin dibine girmişti. zira kendisini onunla kıyaslamıştı.

    o sebepledir ki umut denen hadise, herkeste aynı şoklarla can bulmuyor. bunu yaşayarak görenlerdenim.

    bir baba ne kadar aşağılık bile olsa iflas sürecinde destek olunması gerekir. başka sebeplerden dolayı belki ölse üzülmeyeceğim adam, babalık vasfına dair hiçbir zaman gerekli emeği vermemiş ve verememiş adam olan babam, az ya da çok bir şekilde bu hissi yaşıyor diye her zaman benim zayıf noktam olmuştur tüm nefretime rağmen.

    zira onu baba gibi hissedemesem de bilirim ki onun dünyasında o hala bir babadır. ve hangi dilde olursa olsun, hangi alemde olursa olsun, hangi boyutta yaşanırsa yaşansın, bir adamdan ziyade bir babanın iflas etmesi, bu hayatta bir erkeğin başına gelebilecek en zor durumlardan biridir.
  • eve haciz gelecek korkusunu tetikleyen olaydır.
hesabın var mı? giriş yap