• hint okyanusu, sörf tahtaları, masajı, bitmek bilmeyen pazarlık anları, adakları, palmiye ağaçları, gel-gitleri, kocaman gökyüzü, sıcak, nem ve alışılmadık yemekleriyle hayatımın en ilginç, en içe dönük ama bir yandan da en dışa dönük anlarını yaşadığım, asyalıların tipi olduğuma inanmamı sağlayıp egomu 1500 seviyelerine taşımış, tropikal ada hayalimi ise farklı bir boyuta ışınlamış, kalabalık, yaşayan, bintang ve saronglarla dolu ada...
  • balayı için eğer paraya kıyıp kallavi bir otelde kalınacaksa, ve deniz kenarında salaş yerlerde akşam kilosu 30 dolardan ızgara ıstakoz yenilecekse mükemmel bir yer. aksi takdirde hem bali'de tatil yapayım hem param cebimde kalsın, ben öööyle bilmediğim şeyleri yemem zihniyetiyle mcdonalds'da yiyecekseniz 12 saat uçakla gitmeye gerek yok, çeşme, bodrum, aman aman deniz isteyenlere göcek yeter de artar bile.
  • en guzel marketi cocomarkettir. size serinleyecek yer, tanidik yemek sunar. rupilerinizi costurur.

    30 dereceyi yüksek nem nedeniyle 40 gibi hissettirir. buz gibi klimalı ortamdan direk ter içine düşersiniz. resmi ve resmi olmayan taksiler cennetidir. bu nedenle sıcakta yürüyerek keşfedebileceğiniz bir yer olmadığını bilmeniz gerekir. hindular ve müslümanlar kardeş kardeş yaşıyor gibi görünür. yerli halk fakir olsa da güleryüzlüdür, naziktir. adım başı masajcıdır. nusa dua'nın dışında çıkılıp, kuta'ya doğru açılınması gereken yerdir.

    kertekelenkeleler ve kurbağaların ve de motorsikletlerin baş tacı olduğu yerdir.
  • vişne suyu yoktur bu adada..ticaret erbabına duyurulur.
  • enfes limonlu çay keyfi yaşatır size dönüşünüzden aylar sonrasında.
  • gidilir gidilmez ilk yapılması gereken şey bir motosiklet kiralamaktır. günlüğü 5 dolardan kalacağınız gün kadar kiralayın, çekin otelin önüne. sonra da adayı kafanıza göre gezin, keşfedin. sadece kask takmaya özen gösterin. zaten onun dışında herhangi bir ehliyet/alkol/yaş limitasyonu yok. kaffanıza göre...
  • elizabeth gilbert ablamıza göre aşkın bulunduğu adaymış.
  • şahane bir uygulama varmış bu adada: yapabileceğiniz en yüksek ev, bahçenizdeki en yüksek ağacın boyu kadar olmak zorunda. ne güzel, ya ağacı büyütücen, ya evi küçültücen, her halükarda doğanın ahşaptan şahane birşey de yapıyor olsan, insan eli değmiş birşeyi kamufle etmesine izin veriyosun, darısı makili güney sahillerimizin başına.
  • geceleri bilimum köşe başında bulunan uyuşturucu satıcıları usulca size yaklaşıp magic mushroom, kokain vs. satmaya çalışırsa şaşırmayın ve aman ha bulaşmayın, bu satıcılardan bazılarının polis olduğunu ve endonezya hapishanelerinde yatan bir sürü turist olduğunu unutmayın. zira pasaportunuza iliştirilen departure cardta der ki; "warning: death penalty for drug traffickers under indonesian law" ben tırstım valla...
    ha yok baliye gelmişim takılmadan duramam derseniz polis olmadığına inandığınız otel görevlisi veya motosikletinizi kiraladığınız kankanıza danışabilirsiniz.
  • içinde çok tatlı bir ilkellik barındıran sıcak endonezya adası. pek sanayisi, teknolojisi, 3g'si yok. gelir düzeyi çok düşük, paraları değersiz, dolayısıyla çok ucuz bir memleket. insanlar kendini sanata vermiş; halkın yarısından fazlası ressam, heykeltraş, ağaç oymacısı veya seramik sanatçısı. abarttığımı sanmamakla birlikte türkiye'deki bütün sanat galerilerinin toplamından daha çok sanat galerisine sahiptir diye tahmin ediyorum. eserlerinde daha çok kutsal saydıkları çiçek ve kuş figürleri var veya sırtında şükran sepetiyle tapınmaya giden köylü kadınlar. o kadar sanatçı bir toplum ki; mimarisindeki alengirler itibariyle gördüğüm her evi tapınak sanıyordum ilk başta. evlerin çatıları bahçeleri önü arkası, gezdiğiniz ormanlar, yürüdüğünüz yollar her yer devasa mistik heykellerle kaplı. kaldığımız otelde sigara söndürmek için sağa sola konan uzun küllüklerdeki kumlara bile çiçek figürleri çiziyordu garsonlar, bozuldukça tekrar, bozuldukça tekrar, siz düşünün..

    her yeri tapınak saymaları itibariyle (çoğu kişinin evinin bahçesinde bile kendine ait bir aile tapınağı var) sürekli her yerde tütsü yanıyor. ilk havaalanından çıktığımızda havada bariz bir yanık kokusu hissetmiştim, yanardağdan falan sanmıştım. sonra zamanla o kokuya alışıyorsunuz. ama ilerleyen günlerde yer gök mide bulandırıcı olmaya başlayabiliyor.

    nusa dua'da denize girin, jim baran'da balık yiyin, kinta mani dağlarını görün, bir hindu ayini izleyin, bir de güzel bir yağlıboya resim ve ipek şal almadan dönmeyin. (ipek şalı sahilde yanınıza gelen çingene satıcılardan alın, aynı şal mağazalarda 5 katı fiyatına)
hesabın var mı? giriş yap