• bugün 35. istanbul film festivali sayesinde gidip gördüğümüz film. bitmeyen enerjisi ve harika müzikleri ile oldukça keyifli bir seyir oldu. filmin sonunda "biz de mi bar açsak ya?" diye düşünmeyen yoktur sanırım.
  • 35. istanbul film festivali kapsamında izleme şansı bulduğum felix van groeningen'in the broken circle breakdown'dan sonraki ilk filmi

    bol bol parti ve harika müzikler barındıran film görsel olarak ortalamanın bir hayli üzerinde olsa da hikaye çatısı oldukça tanıdık

    --- spoiler ---
    ana hatlarıyla bir barın popülerleşmesini ve bununla birlikte başlayan sorunları anlatan film bir sorumlu kardeş - sorumsuz abi ilişkisi üzerine kurulu. ben ortalara kadar gayet iyi giden filme klasik sonu yakıştıramadım
    --- spoiler ---

    özellikle kendi barımızı açsak da işletsek ne süper olur diyen genç kardeşlerimin izlemesini tavsiye ederim

    bu arada yönetmenin filmde babasının gençliğinde işlettiği charlatan isimli bardan esinlendiği söylenmiş
  • 18. uluslararası eskişehir film festivali kapsamında az önce izlediğim; gerek konusuyla gerek tadıyla soul kitchen'ı hatırlatan film.
  • heyecan içinde gösterime girmesini beklerken kocaeli'ye gelmeyerek ziyadesiyle üzmüş film.

    internete düşmesini bekleyeceğiz artık
  • belgica'yı, film festivalinde izleyebilmiştim. şu sıralar, "başka sinema" ile de vizyona girmiş.

    filmin hikayesini birkaç cümle halinde, hangimizin önüne koysanız; benzer bir kuruluş, benzer bir yükseliş, benzer bir gerileme ve yine benzer bir yıkılma dönemiyle ilerleyeceğini tarif ederdi. yine de, hikaye beklenenin dışında bir şey vermiyor diye, filmden de topyekün vazgeçecek değiliz. çünkü, filmin müzikleri hikayeye nazaran çok renkli. ancak onlar bile, filmde bangır bangır "çölde kutup ayısı" çalmaya başlayınca, sinema salonunda tempo tutmaya çalışan insanlar gibi renkli değiller. ah şu çılgın türkler, belgica'ya bile damgalarını vurdular.

    illa "çölde kutup ayısı" diyorsanız, buradan; https://www.youtube.com/…b5sd5gd89sjcne_ua2wtyhwhan

    naçizane favorim için, buradan; https://www.youtube.com/…b5sd5gd89sjcne_ua2wtyhwhan
  • biranın su gibi aktığı, bol sevişmeli, şahane soundtrackli, süper film.
  • geç ergenlik yaşayan kardeşlerin bar açma, işleri büyütme ve hazin son hikayesini anlatan vasat film.
    filmdeki zorlama marjinal tavırlar bende "bu filmi beğenen insanla anlaşılmaz" tarzı bir his bile uyandırdı. (bkz: tespit sıçmak)
    avrupada yükselen ırkçılık, olabilecek en kalas (realist değil bildiğin kalas) şekilde filmin içine yedirilmişti.
    öte yandan filmdeki müzikler baya başarılıydı.
    bir amme hizmeti olarak;
    barda sabah olunca müşterilerin dj i gaza getirip çaldırdığı ooooooooo sözlü parça kernkraft 400- zombie nation
    saykodelik bir sahnede, jayde - plastic dreams
    çakma grunge the shitzden - how long ve sell it with your face
    aaaa türkçe denilen sahnede kursat 9000 - çölde kutup ayısı
    şaşırtıcı derecede iyi amcalar they live - the cookie crumbles
    çılgın ablalar erasmus - ti ricordi di me
  • bugün izleme fırsatı bulduğum göz ve kulak doyurucu film.

    hikaye klasik de olsa genel anlamda toplumu anlama açısından güzeldi bir bar izlemek. dahası yalnızca bu iki adamın ve ailelerinin yaşadıkları değil bar metaforuyla belçika'nın kendi sorunları da anlatılıyordu gibi hissettim mesela güvenlik sorunu ve mülteciler. bunun yanı sıra kokain ve seks sahneleri biraz fazla ve klişeleşmişti. dahası sonlara doğru biraz sıkıcı olmaya başladığını fark edip keşke 120 değil 90-100 dakikada çekselermiş bu hikayeyi diye düşündüm.

    soundtrack efsaneydi. mutlaka spotify'dan şarkılara bakacağım.

    barın başlardaki "nuh'un gemisi" hali de gerçekten friends'teki central perk'ün bar versiyonu gibi vakit geçirmek isteyeceğim sıcak bir ortamdı.
  • felix van groeningen'den ayakları yere basan bir kaybedenler kulübü yorumu.
hesabın var mı? giriş yap