bir kadın
-
camille claudel'i anlatan bir kitap.
-
can dündar ın şiirinde anlattığı gibidir.
bir kadın cocuktur aslında.
cocuk gibi davranmayı sever.
erkegin kendisine, bir cocuga gösterdigi sefkati göstermesini de ister.
bir cocugu oksar gibi incitmekten korkarak oksamalidir erkek kadını.
ama her kadın cocukca da olsa dinlenilmesini, dikkate alinmasini ister.
yani bir kadının cocukluk yapmasina izin vereceksiniz,
ama asla onu bir cocuk olarak görmeyeceksiniz.
bir kadın güçlüdür aslında.
hatta erkeklerden çok daha güçlüdür.
ama bu gücünü her zaman ortaya koymasini sevmez.
ister ki erkegin gücü kendisine huzur versin.
kendi kendine yapabilecegi seyleri bile erkegin yapmasini bekler.
böylece hem daha kadın oldugunu hissedecektir hem de
erkeginin ne kadar güçlü oldugunu görecektir.
ancak kadın gücünü göstermek istediginde onu engelleyemezsiniz.
yapmak istedigi bir sey varsa mutlaka yapar.
bir kadın sevgilidir aslında.
içinde her zaman sevgiyi tasir.
sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz. sevdiklerini kolay kolay kıramaz.
zor sever ama tam sever.
bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için
yüreginin kabul ettigini beyninin de kabul etmesi gerekir.
ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız.
belki kolayca yüregine girebilirsiniz.
ancak beyninde yer etmemisseniz her an terk edilebilirsiniz.
sevmedigi halde terk etmeyen kadinlar da var elbette.
bunun nedeni ise engelleyemedikleri "acımak" duygusudur.
bir kadın yalnızdır aslında.
hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz.
kendisine ait bir dünyasi vardir ve orada hep yalnızdır.
o dünyaya kimsenin girmesine izin vermez.
hiçbir anahtar o dünyanin kapısını açamaz.
yalnızlık onun sıgınagıdır.
o sıgınaga ne zaman girecegine, ne kadar kalacagina hep kendisi karar verir.
sıgınaktayken oradan çikmaya zorlarsaniz onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.
bir kadın bilgindir aslında.
neler yapabilecegini erkek akli hayal bile edemez.
yaratıcılıgının sınırı yoktur.
ama bunu ortaya çıkartmak igin hayatının erkegini bekler.
hoyratça harcamaz yaratıcılıgını
bir kadının gerçek aşkı olmayi basarabilmisseniz çok sanslisiniz demektir.
çünkü yasamınız asla sıradan olmayacaktır.
bir kadın hayattır aslında.
çünkü hayatın içinde olan her sey ancak kadınlar oldugunda anlam kazanıyor.
yemek yemek, su içmek bile.
bir kadının elinden içtiginiz suyla kendi kendinize bardagi doldurup
içtiginiz su arasindaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz?
anlıyorsanız ne mutlu size. anlamıyorsanız, ne yazik ki yasamıyorsunuz. -
... her zaman iki kadindan daha az tehlikelidir.
-
o sonsuz bir uykuya daldı
haberi olamaz bundan sonra artık
güneşten kasırgadan
ister deniz dalgalı olsun
ister durgun
gökyüzü berrak umurunda mı
postacının getirdiği mektubun
nereden anlasın
geldiğini gurbetteki oğlundan
rahattır ne ev ne ekmek
ne hasret derdi başında
sonsuz bir denizin kıyısındadır * -
hülya koçyiğit, tarık tarcan ve orçun sonat'ın başrollerinde oynadığı ümit efekan'ın yönettiği 1991 yapımı film. kocasını yitirdekten sonra iki çocuklu idealist bir gazeteci kadının, erkeklerin hakimiyetine girmektense çalışmayı, üretmeyi ve özgün olmayı konu edinen filmden sonra hülya koçyiğit'in bir on yıl film çekmeyerek en azından sinema sektöründe üretkenlikten ve çalışmaktan uzak kalması enteresandır.
-
bütün mazgalları aynı kadına akan bir şehrin damarlarında yağmur olmak.
biraz ıslak, aktığın yolu aşındırıp,
dolduğun kadının şeklini almak.
bir şehir manzarası kadın olunca güzeldir.
bir kadın içinde olduğu şehri sevdirendir.
* -
bir kadın
insanların içinde bile yalnız
hayatın manasına uyanıyor
yerini soruyor
bir kadın
o dar geçitlere artık sığıyor
yaşıyor, dokunup hissediyor
sıradan bir kadın..
tutuşur alev alev,kıvılcım parlayınca
kadın kaplan kesilir, coşar aldatılınca
ve kadın gibidir okşanınca
sıcak, yumuşak o her zaman
anlayışlı, sağlam, güvenilir
seven, bekleyen, senin olan
anlayamazsan senin değildir
ya eski solmuş, ya pembe bir ten
istersen verir hep yüreğinden
çok yakınında, bakmak istersen
senin ya kızın, ya eşin, annen..
bir kadın
yalnızlıkta kendini arıyor
neden gündüz yorgun, gece durgun?
çözüyor, anlıyor
bir kadın
o dar geçitlere artık sığıyor
yaşıyor, dokunup hissediyor
sıradan bir kadın..
aysel gürel'in sözlerini bu şekilde yazdığı bir cenk taşkan bestesi. sevgiyle el ele isimli konser albümünde hisus ismiyle de yayınlandı bu beste (başka biri söylüyor burda). -
bu akşam vazgeçtim her şeyden, kalbim sıkışıyordu evden çıktığımda ev ile sahil arasını kaç saniyede aldım allah bilir. hani dokunsan buz her yerim, nasıl katlediyorum gözyaşlarımı ilk kez bu gece, ilk kez bu gece ağlamadım, çalan telefondu denize öfkeyle fırlattığım.
iki çocuk bir kadın, öyle çaresiz, uzaklarda…
hazmedemiyor, elinden de bir şey gelmiyor kadının./ el yetmiyor ayak yetmiyor, öyle şeyler yaşıyor ki insanoğlu; ‘‘müdahale etmek veya etmemek…’’ yapılması gereken ne belirleyemiyor. çok sevdiğin birinin çırpınışlarıdır seyirci kaldığın…
***
adaların ışıkları nasıl güzel, nasıl göz kamaştırıcı… neden mutluluk bazılarının hep uzaktan baktığı? neden hayat bazıları için gerçekten çok zor katlanılır bir şey? -kendi acılarımın nasıl anlamsızlaştığını bilemezsiniz o an- yanlış bir evlilikte dünyaya gelmiş, şanssız 2 çocuk, beş parasız, kimsesiz, mutsuz genç bir kadın, gerçekten bahtsız, gerçekten şanssız hani tam karayazılı denilen türden… peki ya tanrı, neden bu kadar acımasız kimilerine karşı, birini yağlarken neden diğerini dağlıyor?
***
ben bu gece yanıyorum o genç kadına, o çaresiz minicik elleriyle sokakta annelerinin eteğine yapışıp yürüyen çocuklara, ciğerim paramparça bu gece, bedenim delik deşik, beynim kanıyor, uyuşuyor etlerim, yürüyemeyip çöküyorum sonunda yere, görmeden izlediğim filme paralanıyorum bu gece ben, duymadan dinlediğim öykü yakıyor boğazımı katran gibi.
uzak diyarlarda evli barklı bir kadın, adı ben de saklı bu kadının öyküsüdür bu gece intihar nedeni. -
sözleri ülkü aker'e ait olan bir nil burak şarkısı.
-
o yoktu hiç bir zaman olmadı ve olmayacak artık biliyorum çünkü onu düşlerimden kovdum bana hayat vaad etmiyordu... oysa ben onu her gece her gündüz bekledim gelecekti, bendeki o küçük boşluğa parmak basıp o küçük o boşluktan akıp giden koca dünya dur diyecekti, göğüslerinden yüreğini emip ben olacaktım, avuçlarının içindeki çizgilerinden ömrüme yazılmış ayetleri okuyacaktım, bir kuş olup içime girip tüm yırtıklarımı usta bir terzilikle dikecekti, o olsaydı eğer ilk öpüşlerimin ilk dokunuşlarımın ilk titreyişleimin bir anlamı olacaktı... ama o yoktu koca bir dünya akıp gitti, tüm kadınların göğsü kanıyor, ömrümü soysuz bir tanrının ayetleri gibi yaktılar, bir akbaba içime girdi yırtıkça yırttı beni çığlıklarımı, ilk dokunuşlarım ilk öpüşlerim ilk titreyişlerim bir fahişenin isyanı oldu... çok sonraları onun birileri için var olduğunu gördüm hatta bizim evde olduğunu ve kardeşlerimin ona ''anne'' dediğini gördüm...
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap