• bazen yüz kiloluk bir yükü yere bırakmak gibidir
  • bazen yüz kiloluk bir yükü sırtlamak gibidir..
  • son kez görmediğine kendini inandırmaya çalışmak.
  • son kez olduğuna asla inanmak istemedigimden bir gün tekrar karşılaşma sahneleri canlanır gözümde.
  • çok şey söylemek isteyip, insanın ağzından tek bir kelime bile çıkamaması..
  • son kez görülen kişi ölüm döşeğinde ise daha yoğun yaşanan duygu. hele ikinizde bunun son kez olduğunun farkındaysanız. ben dedem ile yaşamıştım bunu. hayatımda daha önce hiç duyumsamadığım ve görmediğim yeni bir duygu, yalnızca gözlerle vedalaşabilme. salak ince ve keskin bir gülüş ile donuk derin bakışlarla yaşanıyor. odadan çıkarken simasını hafızaya kazımak için atılan yoğun bakışı dedenin fark etmesi ve seninde onun fark ettiğini fark etmen sonucunda oluşuyor. odadan çıkıldığında acaba geri dönüp biraz daha bakmalı mıyım yoksa bu onu rahatsız mı eder düşüncesi takip ediyor hemen. en kötüsü ise bunun hemen ardından gelen düşüncedir. gündelik hayatın saçma sapan bir ayrıntısına takılan zihin kendine kızar hemen. orada deden ölürken sen gidip nasıl böyle basit bir şeyi düşünebilirsin diye.
    not: yazarken fark ettim benimsediğim pesimist carpe diem felsefemin başlangıcı bu andı galiba :)
  • hiç olmadı la
  • ''sanırım ayrılık kadar acıdır tekrar görüşmek,
    yeniden ayrılacağını bilerek''
  • yüzüne göre değişir. terhis olduğum gün, o astsubayın yüzünü son kez gördüğümü bildiyordum ve içimdeki mutluluğu kelimelerle anlatamam.
  • umuttur bende. inanmaktır, kavga vermektir. kim bilebilir ki son kez olduğunu.
hesabın var mı? giriş yap