• 17 yaşındayken yazdığı kitap sakıncalı bulunup 18 yaşından küçüklere yasaklanmış, böyle yaman çelişkiyi insanoğlu tarihine kazandırmıştır kendisi.
  • ilk filmi 15 sene beyazperde görememiş, 17 yaşında yazdığı ilk romanı -l'homme facile- 18 yaşından küçüklere yasaklanmış yönetmen/yazar.
  • fransiz yazar,senarist,yonetmen breillat in 12 adet kitabi,9 adet uzun metrajli filmi bulunmaktadir.

    36 filletta
    romance x
    parfait l amour

    basari kazanmis filmlerinden bazilaridir.
  • fransız sineması irdelenirken görmezden gelinemeyecek kişilerden birisidir.
  • zor bir yonetmen oldugu bilinir. filmlerindeki cinsel iliski sahnelerinde gercekten cinsel birlesme istemistir. oyunculari ve set ekibi 'romance x'in cekimleri sirasinda seti terk etmek, kusmak gibi tepkiler vermislerdir. ayni filmde kadinin kocasini aldattigi adam aslinda bir porno yildizidir, bu nedenle de odun gibi bir oyunculuk sergilemistir (bkz: rocco siffredi).
  • kendime en yakın bulduğum kadınlardan biri olan mükemmel yönetmen.
  • yönetmen catherine breillat (1948, bressuire, fransa) sadece fransız kadın sinemacıları arasında değil, genel olarak günümüz sinemasında da en çok tartışılan, en ayrıksı isimlerden biri.

    erkeklerin röntgenci hazzına sunulan kadın bedenleriyle neredeyse yüz yılını geçirmiş eril sinema geleneğini alt üst etmezden çok önce, yazarlık kariyerine başlayan breillat’nın 17 yaşındayken yayınlanan ilk romanı “l’homme facile” (hafifmeşrep erkek), çıkar çıkmaz 18 yaş altına yasaklanmıştır. arzu/haz ikilisinin kıskacındaki bedenleri ve cinselliği adeta parçalar breillat… romantik aşkı imrenilir, kadın cinselliğini seyredilir olmaktan çıkarır, kurulu ahlak kurallarını, gerçek porno filmlerini yapı sökümüne uğratan yakın planlarıyla, bazen gözleri, bazen mideyi bulandıran kurgularıyla çiğner geçer. provokatif sinema dilini kurmada, en olmadık yöntemleri dener: gerçek bir porno yıldızına rol verir; hatta ünlü bir dolandırıcıyı bir filmine dâhil etmesini yapımcısı engeller. bu kişiyle yakınlığı ciddi sorunlar yaşamasına yol açacak; breillat ise bunun sonucunda yeni bir roman yayınlayacaktır.

    cinsiyet belasının her türünü işleyen, kadın cinselliğini görsel haz nesnesi olmaktan çıkarıp tabuları ve alışkanlıkları yerle bir eden catherine breillat’nın, sarsıcı, sert sinema dilinin seveni kadar sevmeyeni de vardır. her durumda, sinemanın sınırlarını bu denli zorlaması, kadınların sınırsız, kuralsız yaratıcılık serüvenine gözü kara cesaretin eklemlenebileceğine güzel bir örnektir.

    kadın cinselliği daima eril parametreler temelinde kavramsallaştırılmıştır. kadın, bu cinsel imgelemde, yalnızca aşağı yukarı erkeğin fantezilerinin uygulanması için bir yardımcı destektir. cinsel ilişkiye ilişkin eril bakışın kadın ve onun zevki konusunda söyleyeceği hiç bir şey yoktur. freud'un ortaya koyduğu gibi bir kız çocuğunun cinsel hayatının başlangıcı o kadar ?belirsiz?, o kadar ? zamanla yok olan? bir şeydir ki bunu öğrenmek isteyen biri, bu uygarlığın, bu tarihin izlerinin altındakileri ve kadın cinselliğine ilişkin bazı ipuçları verebilir diye daha arkaik bir uygarlığın kalıntılarını gerçekten keşfetmek için çok derinlere inmek zorunda kalacaktır. kadının, kadın olarak zevk aldığı noktaya ulaşmak için, kadının üzerindeki çeşitli boyunduruk altına alma sistemlerinin analiziyle geçilen uzun dolambaçlı bir yol mutlaka gereklidir.bu çalışma catherine breillat'nın filmleri üzerinden kadınlık ve erkekliğe dair cinsellik, pornografi, şiddet ve bedenin temsiline odaklanır. breillat, beden üzerine anlattığı hikâyelerinin kadın bedenine bakışının, kadın bedenini teşhirin doruk noktasına ulaştığı bu dönemde bile müstehcen kaçması ve izlenebilirliğin sınırlarını zorlamasıyla ünlenmiştir. catherine breillat filmleri pornografiyi sanat sineması gibi gösteriyor olmakla suçlanır ve çok ağır eleştirel tepkiler alır. breillat taviz vermeden filmlerinde cinsel birleşme ve kadın cinselliğini göstermeyi sürdürür.
  • bir arşiv değiş tokşu sonrası kendisinden haberdar olduğum yönetmen (yazarmış da aynı zamanda fakat okuma şansı bulamadım). merakla açtığım filmlerin hepsinin ortak bir noktası var cinsellik. kimileri bu ortak noktayı seks, seksin psikoloji hatta fizyolojisi olarak da değerlendirebilir.

    fakat önemli ve bence unutulan bir nokta, filmlerinin ki okuduğum eleştrilerde ya bir iki cümleyle değinilen ya da hiç değinilmeyen sonları. yönetmen kesinlikle ama kesinlikle gereksiz ve saçma sonlar yaratıyor filmleri için. onun mantığıyla yeryüzünde yaşayan her insan ya psikopat ya da katil olmalıydı. bu yüzden film boyunca "hmm ilginç bir bakış açısı" "hmm farklı bir yorum, olabilir ama" dediğiiniz tüm insan psikolojisi çözümlemeleri yerle bir oluyor gözümde.

    tabii ki bizlerin gütmesi gereken bir kaygı değil yönetmenin hangi psikolojinin hangi sonuçlar doğurduğuna dair olan önermesi. önemli bir nokta da değil belki film eleştrisinin analiz düzeyi yapmak için fakat yönetmenin iki iddiası var filmlerinde, (1) herkes bunları yaşıyor, (2) bu yaşananlar kesinlikle bunları doğurur. bence başlıbaşına temelsiz, dayanak noktası olmayan iki argüman.

    sonuç olarak, filmlerinin yapılış mantığı doğru olsa da çok iddialı önermelerle gelmesi beni çok soğuttu filmden. bir şeyler yazayım bitince dediğiniz film bittikten sonra kadın saçmalıyor deyip kapatıyorsunuz ekranı.

    ha şu da doğrudur, evet olumlu anlamda rahatsız edici bir filmdir. ama böyle filmlerin özelliği düşünülmeyeni düşünmek gösterilmeyini göstermektir onlar üzüerinden sonuca (genellemeye) giden bir denklem kurmak değildir.
  • (bkz: romance x)
  • (bkz: kusursuz aşk)
hesabın var mı? giriş yap