• amerikalilarin film sektöründe neden bu kadar iyi olduğunu after credits teki bir dakikalik video ile gösteriyor. elemanin jon favreau a rolü anlatirken tamamen isin ruhunu anlatmasi ve favreau nun filmde gerçekten asci nin ruhunu vermesi... iste film sektorunu muhtesem kilan sey bu bence. bunlari yazmamim sebebi tum film boyunca film izliyormus gibi degil de belgesel izliyormuscasina yasatilan gerceklik duygusu. son zamanlarda izledigim en samimi film.
  • bol pişirmeli bir yol filmi.

    derli toplu ve sıkılmadan izlenebilecek hayli eğlenceli bir film olmuş. yemek yemeyi ve yapmayı seviyorsanız tok da olsanız yalanarak izleyeceksiniz bu filmi. çünkü sürekli bir cızzz bızzz efekti var, kaşarlar eriyor efendim durduramıyoruz falan.

    sahnelerden birinde şef oğluna bir tost yapıyor ki ekranı kırıp kocaman bir ısırık alasım geldi yeminle.
  • izlensin diye ünlü koymuşlar ama ünlüler hiç olmasa da gideri olurmuş. sanırım bu riski almaya cesaret edememişler. scarlett, aşkım robert downey jr, sofia...karikatür gibi kalmışlar filmin içinde. karakterlerinden büyükler, sürekli onların ünlü insanlar olduğunun farkında olarak izliyor insan, eritemiyor karakterin içinde.

    öte yandan, dibine kadar feel good movie

    biraz yüzeyden geçmişler, daha iyisi olabilirdi elbette ama bana iyi geldi. derin bi nefes ve "ohhh" duygusuyla uyuyorum. öpün yanağımdan. oh. mis. tatlı rüyalar.
  • on numero beş yıldız film. oğluş bana bu filmlerle gelin, umut verin, neşe verin, gözyaşım mutluluktan aksın, sevgi kazansın aşk kazansın. sanki maaş peşinde hiç sikilmiyormuşuz, last seen zamanı yüzünden boktan tartışmalar yapmıyormuş gibicesine.
  • gastronomi temalı bir filmi 'dünyanın yarısı aç' şeklinde eleştiren yazarları gormezden gelin, çünkü hem gastro dünyası hem aile dramı hemde bir yol filmi olarak iyidir. jon amca temiz iş çıkartmış.
  • evde tost yapma şeklimizi değiştiren film, seyrettiğimiz günden sonra tost makinası vs. üzerine dantel örttük, teflon tavada hafif yağda ekmeği kızartıp arasına malzeme koyup çevirip yapıyoruz artık. mmmmm
  • mustafa kutlu'nun son kitabı.
    saatleri ayarlama enstitüsü gibi mükemmel bir kitabı, edebiyat serisinin ilk eseri olarak basması sebebiyle dikkatimi çeken bir yayıneviydi dergâh yayınları. diğer yayınlarını merak edip araştırdığımda mustafa kutlu ismiyle karşılaştım, bu tıpkı ahmet hamdi tanpınar gibi oldukça gecikmiş bir keşifti benim için.
    chef kitabını merak ediyor ve almayı planlıyorken bir sabah işe geldiğimde masamın üzerinde buldum, kitabın saygıdeğer müdürüme ait olduğunu öğrendiğimde çoktan yarılamıştım ve bu tam 2 saat içinde oldu. okuduğum en sürükleyici hikayelerden biri olduğunu söyleyebilirim. onca kafa karışıklığına, yorgunluğa ve bekleyen işlerin stresine rağmen su gibi akıyor tüm satırlar gözlerinizin önünden. anlatımı ve anlattıkları keyifli, son derece başarılı bir yazardan, okunası bir eser.
    ayrıca görüyorum ki mustafa kutlu'nun chef dışında tam 22 eseri daha yine dergâh yayınlarından çıkmış.
    mustafa kutlu'ya ait oldukça keyifli bir kolaj çalışması da bu kitabın kapağında kullanılmış.
  • ben böyle filmleri seviyorum.

    içinde şişman adamların olduğu yemek filmlerini beğenmemek elde mi hem?
  • southpark'ın fantezi muzik sanatcısı.
  • paralel evil south park evrenindeki karşılığı, sigorta satıcısı beyaz sıska bir adamdır.
hesabın var mı? giriş yap