• bir tür kamuflajdır. çok çalışan kişi dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşünür. bu yüzden -ister temizlik görevlisi olsun, ister iş sahibi- etrafındaki insanların hayatını cehenneme çevirir.

    yıllardır görüşmediğim büyük abim, ben onun iş yerinde çalışırken geceleri sık sık sarhoş gelirdi şirkete. beni bir kenara çeker, ne kadar çok çalıştığından, ne kadar mutsuz olduğundan ve -allah kahretsin- bu durumun ne kadar değiştirilemez olduğundan filan söz eder, ağlamaya başlardı. o sırada bir telefon gelirdi genelde: ya fransız bir yönetmen ya da amerikalı bir yapımcı abimi hiç hazır olmadığı ciddi konularda konuşmaya zorlar, zil zurna sarhoş olan abimin ayık taklidi yapmaya çalışması -ki her zaman acınası bir çabadır bu- içimi acıtırdı. abim telefonu kapar, yüzüme hayatın sillesini yemiş bir inşaat işçisi gururuyla bakar ve taksiye binip evine giderdi.

    ertesi gün öğleye kadar gelmezdi tabii. geldiğinde de suratı kırk karış olurdu. önceki gece mutsuzluktan ve çok çalışmaktan ağlayan o adam masasında oturur, akşama kadar onu bunu fırçalardı. akşam olduğunda yine bir yerlerde sarhoş olur, sonra bizi taciz etmeye devam ederdi: "çok çalışıyorum. çalışmayıp n'apacağım, kim yardımcı olabilir bana?"

    berbat biriydi benim abim, berbat biri olduğunu unutabileceği ve unutturabileceği tek tesellisi çok çalışmasıydı.

    bir süredir çok çalışıyorum. tüm gün iş yerinde kafa patlatıp eve geliyorum ve bir şeyler atıştırıp b.sayarın başına geçiyorum. marketten hemen bira söylüyorum tabii, çalıştığım süre boyunca içiyorum ve karıma ve kızıma (ve kendime) hayatı zindan ediyorum. karım -garibim- çekinerek odaya geliyor ve "bugün içmesen keşke, çok yordun kendini." filan diye eveleyip geveliyor. hiç yüzüm kızarmadan "çalışmayıp n'apacağım" diyorum, "kim yardımcı olabilir bana?" (allah bu genetiğin belasını versin.)
  • dünyadan kopuştur. bir nevi huzurdur bu anlamda.
  • annelerimiz babalarımız küçükken kafamıza soktular. evladım çok çalış, çok çalışırsan herşeyi başarırsın, çalışanı herkes sever dediler. biz de o yaşımızda çok çalıştık, o zamandan geldi çok çalışmak, herşeyin çalışmayla olabileceğini sanmak. kimse bize söylemedi önemli olanın çok çalışmak olmadığını, doğru zamanda doğru yerde olmak olduğunu, çok çalışmanın insanı ambale etmekten başka bir işe yaramadığını, hayatı alıp götürdüğünü, önemli olanın çalışmayı optimize etmek olduğunu.

    biz hep maksimumlara özendik, ne kadar çok çalışıyo dedik, zamanla gördük ön sıradaki çok çalışkan ineklerin zamanla o kadar da hayatlarından memnun olmadıklarını ama anlamadık bunun nedenini uzun süre. maksimumun en iyi olduğunu sandık, göremedik maksimumların götürdüğü şeyleri, optimum ne demek anlamadık.

    (bkz: azı karar çoğu zarar) çalışmanın bile...
  • eğer eliniz mahkumsa, nefes alanınız yoksa; daha fazla çok çalışmanız gerekiyorsa; arkadaşlarınız ve sevdiğiniz insanla çok gerekmedikçe iş konuşmayın ve onun size getirdiği nefes alanından yararlanın -aktiviteler, kitap, insanlar, onun iş maceraları,hatta sevimli dedikodular-; yatmadan evvel mutlaka 3-5 sayfa okuyun; gerekirse uykunuzdan çalıp haftada bir mutlaka film seyredin; minik şeylerle kendinizi şımartın; ofise mahkumsanız ara sıra geç çıkılan sabahın ardından yarım saat geç gelin ve/veya yemek tatillerini bazen biraz uzun tutun, kendinize tatlı/kahve ısmarlayın. ve mutlaka ileriye dönük bir kaç aktiviteye bilet alın; o meşhur ajandanıza yazın ve iki eliniz kanda bile olsa mutlaka gidin.

    yoksa dünyaya iş iş diye bakan tuhaf işkolik, konuşulmaz, sevilmez androidlere dönüşürsünüz. sakın ha !
  • ne zaman nasıl yaptığın önemlidir. iş yerindeyse patronu zengin etmektir. başka türlüyse mesela kendineyse başarısızlığı imkansızlaştırandır.
  • sizi daha değerli kılmaz.
    asla evde oturan asalaklardan olmamak şartıyla her daim çalışma taraftarı biri olarak ve uzun süreli bir çalışma hayatım olması sebebiyle naçizane tavsiyem sadece göreviniz olan işleri yapmanız ve başkalarının işini üstlenmemeniz, iş hayatına kendinizi kaptırıp özel yaşamınızı ikinci plana atmamanız, sağlığınızı tehdit edecek boyutta kendinizi paralamamanız yönündedir.
    işyerindeki çok çalışan da az çalışan da hatta hiç çalışmayan da aynı maaşı alıyor.
    ayrıca çok çalışanın da az çalışanın da hiç çalışmayanın da ihtiyacı olan sadece bir karış toprak. fazlası değil.
  • çok çalışıp az kazanıyorsan ya aptalsındır ya aptalsındır. çalışmanın ana teması hayat standartını yükseltme isteğidir. eğer her geçen gün daha çok çalışıp az kazanmaya devam ediyorsan hemen o işten çık ve daha kolay ve az kazandığın başka bir işe gir.
  • bir arıyı seyretmemiş hiç kimse çok çalışıyorum demesin!

    bir karıncayı seyretmemiş hiç kimse çok çabalıyorum demesin!

    yuva yapmaya çalışan bir kuş seyretmemiş hiç kimse hayat çok zor demesin!

    biz insanız! bize her şey kolay! kimse tatava yapmasın! kalbini kırarım!!!
  • istanbulda yasayip, modada otururken bes ay boyunca denizi gorememekle sonuclanabilecek eylem.
  • haftanın 6 günü günde 12 saat çalışmak bazen pazarları da çalışmak ya da sadece iş yerinde bulunmak, insanlarla sadece msn,facebook ve telefonda sosyalleşebilmek. kimsenin önemli gününde düğün, doğum günü ,yemin töreni, cenaze , hastalık vs yanında bulunamamak, yıllık izin alamamak. bunun akabininde annemin kınam olursa şayet doğru dürüst kız arkadaşımın olmaması nedeniyle kına yapmamamız gerektiğini söylemesi, düğününe gidemediğim bir arkadaşıma işimde hiç bir yoğunluğum yokken bu kadar basit bir izni bile neden alamadığımı anlatamamak yalan söylemek. ak böyle işin. ne istifa etmeyi beceriyorum ne çalışmayı ne de normal bir hayat sürmeyi
hesabın var mı? giriş yap