• hali hazırda delirmiş olmak da var. ya ben bir deliysem de kimse bana söylemiyorsa diye bir korku sarar benligi zaman zaman. ne de olsa deliler bilmez deli olduklarını, herşey normal seyrindedir ki.(bkz: ben deli degilim)
  • gün içinde dişlerini çok sıkı bir şekilde sıktığının, alt ve üst çeneni tamamen birbirine kilitlediğinin ayırdına vardığın anların gittikçe sıklaştığını fark ettiğinde ve o çeneyi bir türlü ayıramadığında, evin içinde koridor boyunca çaresizce ve telaşlı bir şekilde bir odadan bir odaya gidip gelmenin, gidip gelmenin ve gidip gelmenin paylaşılan gerçek zaman ölçüsüyle 45 dakikaya yakın sürdüğünü ama senin paylaşılmayan iç zamanında yalnızca 1 dakikaya tekabül ettiğini anladığında, kendine yaptığın kahveyi hiç dokunmadan soğuduğu için lavaboya döküp, döküp, döküp, 4. kez döktüğünü gördüğünde, birisi soru sorduğunda verilemesi gereken cevapları yalnızca verilmesi gereken cevaplar olduğu için mekanik bir şekilde sıraladığını duyup kendi sesinin ne kadar yabancı olduğunu, konuşmanın ne kadar tuhaf, gereksiz ve anlamsız bir eylem olduğunu düşündüğünde, sırtındaki küçücük bir sivilceyi gün içinde tırnaklarınla yola yola kanatıp, kanatıp ve tekrardan kanatıp kocaman derin bir yara haline getirip, giydiğin şeye geçen kandan işkillenip sırtını aynaya döndüğünde gördüğün manzara karşısında hiç bir acı hissetmeden etine böyle bir şey yapabildiğini fark ettiğinde başlar. delirmekten korkmak çaresizliğin bilinci içten içe ve usul usul oyduğunun bilgisidir.
  • güzel bir şeyden mahrum kalmanın ilk adımlarından biri bu korkudur bana göre. delilik dediğin şey aslında hiç kötü bir şey değil. neden? bunun milyonlarca sebebi var.
    şimdi önce tek bir koşula bağlı olarak "deli olmayan" bir insanı ele alalım. hissettiği ilk duygu da "hakimiyet" olsun. neye hakim peki bu insan, kendine, duygularına, hareketlerine; yani kendini ilgilendiren her şeye hemen hemen hakim olsun. aynı zamanda bu durumdayken delirmekten de korkuyor olsun.
    bu neye benziyor biliyor musunuz? ben şöyle tasvir ediyorum:
    örneğini verdiğim insan, milyarlarca ışık yılı büyüklüğündeki uzayın bir kenarında dönüp duran herhangi bir gezegene benziyor. bu tasvire göre delirmek de örneğin bir kara delik tarafından yutulmak ya da göktaşı yağmuruna maruz kalmak veya gezegenin etrafında döndüğü yıldızın sönmesi, kendi içine çökmesi veya patlaması filan olsun.
    örneği verirken kastettiğim hakimiyet nereye kadar? kendi içinde ve etrafında, yani küçücük bir alanda sahip olunan bir hakimiyet. bu kadar.
    yani lafı dolandırdım dolandırdım, aslında en iyi bildiğimiz yere getirdim; insan, kendisel kaygıları yüzünden her şeye hakim olma hissini baş ucundan ayağına kadar hissediyor. bu hakimiyet duygusu sonsuz, gerçekten sonsuz. o yüzden delirmek bir başarısızlık, bir fiyasko olarak görünüyor insanın gözüne.

    bence deliliği tasvir edebilecek bildiğimiz başka haller de var. örneğin; kölelik. kendi istediğin gibi davranamıyorsun, istediğin gibi giyinemiyorsun, istediğini yiyemiyor içemiyor istediğini sevemiyorsun. yani hakimiyet senin elinde değil, tamamen bambaşka bir şey ya da bambaşka bir kişi tarafından yönetiliyorsun.
    tanıdık geldi mi?
    köleliğe benzer örnekler pekala verilebilir ve aslında günümüze daha çok uygun olur:
    ana kavram olarak; din, para, politika, eğitim, kapitalizm, emperyalizm vs. vs.
    alt kavram olarak; emir- komuta zinciri, kişisel alışkanlıklar, kurallar, yasalar vs. vs.
    delilik, eğer gerçek anlamda hakimiyetin kaybolmasıysa, ben varım. aynı zamanda korkmuyorum da. günümüz bağımlılıkları hakimiyeti zaten size bırakmıyor, hiçbir şeye hakim değilsiniz.

    örneğin doğa, bence doğa delidir. doğada meydana gelen her şey deli olduğunu gösterir. basit olarak bakmak gerek, aslında olması gereken doğanın belirli bir bilinci yoktur, sadece bir sistemi vardır ve o sistemin nasıl çalıştığını tanımlıyoruz sadece. nasıl bir şey olduğunu bizzat bilmiyoruz çünkü bizzat yaşamadık. deliliği de sadece tanımlayabiliyoruz, nasıl bir şey olduğunu bilmiyoruz, çünkü bizzat yaşamadık. buradan yola çıkarak aynı şeyi ölüm için de söylemek mümkün.
    delilik dediğimizde aklınıza basit bir çıkış noktası gelebilir fakat benim bakış açım bu. kişisel olarak, az önce bahsettiğim ana ve alt kavramların getirdiği yapay deliliği ve hakimiyetsizliği deliliğe tercih ederim. o yüzden, bana göre delirmekten korkmak gereksiz.
    ve son olarak bir faktör daha var ki, uğruna alınabilecek en büyük riskleri aldırır insana:
    gerçek - bilinçli dünyada karşılaşamayacağımız şeyler... deliliğin bir sınırsızlık olduğunu düşünmek belki ütopik gelebilir fakat bu aslında "tanrı vardır" ya da "tanrı yoktur" demek kadar basit bir şey. ya vardır ya yoktur. yaşamadan bilemeyeceğimiz için çekici geliyor bu tür şeyler...
    o yüzden, korkma. delir.
  • böyle düşünecek kadar aklım kaldıysa henüz delirmemişimdir düşüncesini de beraberinde getirerek rahatlatır...
  • ... uzun zaman once yendigim bir korkudur.
    darisi basiniza.. *
  • delirmekten korkuyorsanız, panik yapmayın.
    herşey yolunda.
    tehlike çanları delirme fikri sizi korkutmamaya başladığında çalacak.
  • en büyük korkularımdan biri, hatta en önde geleni..

    efendim az buçuk kafası çalışan birisi olarak olayları mantık süzgecinden geçirerek değerlendirmeyi, derinlemesine analiz ederek düşünmeyi ve üzerinde çalıştığım, ilgilendiğim konu hakkında tefekkür etmeyi hayat düsturum haline getirmişimdir. dolayısıyla ne çok abartı sevinir ne de dengesizce üzülür ya da kızarım. sesimin tonunun yükseldiği çok nadirdir (şeker gibi adamım anlayın işte artık.)

    zaman zaman major depresyonun zirvelerinde dolanmışlığım da vakıadır. düşünmek daha çok düşünmek, üretmek, yeni bir şeyler oluşturmak, varlığın nedenlerine inerek sorgulamak ve anlamlı çıkarımlar yaparak hayata devam etmek, tabiri caizse hayatı "justify etmek" günlük yaşantımdaki her hareketimde davranışımda karşılık bulmaktadır.

    hal böyle olunca, korkmuyorum desem yalan olur. evet korkuyorum en çok da kendimden korkuyorum. hele ki yaşlanınca, şu an içinde bulunduğum ve beynimin bu yoğun aktiviteleri yürütmesine imkan tanıyan dışsal faktörler ortadan kalkınca. ve üzerine uğraşacağım bir şeyler olmayınca..

    zaman içerisinde davranışlarımın - ben farkına varamasam da - toplumda tepki çekecek şekilde değişmesinden, insanlarla irtibat kurmaya gerek görmeyecek seviyeye gelmekten, yalnızlık ve daha çok yalnızlık içinde kendimi hayatın basit gailelerinden uzaklaştırıp matrixe doğru yol almaktan korkuyorum.

    korkuyorum. ruhsal bunalım içine girmekten, hasta olduğumun farkına varamamaktan, abuk subuk davranışlar sergilemekten ve saçma saçma konuşmaktan korkuyorum.

    korkuyorum. yaşayacağım travmanın olumsuz etkilerinin başkalarına da yüklenmesinden, onlara da maddi ve manevi eziyet etmekten korkuyorum. hatta bir adım ileriye giderek başkalarına zarar vermekten korkuyorum.

    işte böyle sözlük, aklıma mukayyet olamamaktan korkuyorum ve her günkü duamı tekrarlıyorum.
    "allahım, beni benimle bir an olsun yalnız bırakma. ben kendi aklıma ruhuma irademe mukayyet olamıyorum, gücüm yetmiyor. aklımı ruhumu irademi sana emanet ediyorum rabbim, ben emanette emin değilim, lakin sen eminsin. herşeyimle sana tabiyim."

    edit: yüzlerce emekçi kardeşimiz, madencilerimiz hayatını kaybetmişken, yas tutarken sırası mı şimdi bu derseniz de evet haklısınız. lakin ne elim ne de yüreğim varıyor acı kaybımızla alakalı bir şeyler yazmaya... bu açıdan edepsizlik ettiysem affola.
  • zenginlerin yapamadığı eylemdir.

    sıkıyosa o kadar parayı bırak da delir bakalım. adam beyin nakli yaptırır, yine delirmez mk.
  • ölümden korkmak gibidir. geldiğinde deli olduğunuzu düşünmediğiniz için deli sayılacağınızdan, sadece deli olmayanların korkusudur. çevrenizde sevdiğiniz akıllıların sizin deli olmanıza üzülmeleri dışında, deli bireyin üzüntüsü deliliğinin çeşidine göre değişebilir, "deliye her gün bayram"sa deli olmaktan korkmamak gerekir. sorun topluca, sevdiklerinizle beraber delirmektir. arkada üzgün akıllı kalmamalıdır.
  • belirsizlik, çözümsüzlük gibi insanın elini kolunu bağlayan durumlar karşısında dünyanın ve hatta evrenin ne kadar büyük, insanın birey olarak ne kadar küçük ve çaresiz olduğu hissedilir ise yaşanan bir korku çeşidi. sanrı. çünkü insan delirdiğini bilmez. delirmekten korkulmaz eşikteyken. delirmek için delirir. deli olmak mutlak bir mutluluk çeşidi, bir kabulleniştir.
hesabın var mı? giriş yap