• 500 nüfuslu köye 10 bin kişilik 5 tane cami yaptırıp inşaat sektörüne para kazandırmak dışında olup olmadığını merak ettiğim faydalardır.
  • mevcut veya görev almaya aday hükümetler için, ellerindeki bütçeleri cemaatlere de aktarıp, onlarla ortak çalışarak oy toplamaya yardımcı olacak cahil kitleler oluşturmak, geliştirmek, gütmek, kontrol altında tutmak.

    bu şekilde okunduğunda türkiyeye değil, belli bir kesime faydaları olduğu, türkiyeye ise zararı olduğu görülebiliyor.
  • deizm'e katkıları sonsuz olup gerek türk milletine gerekse islam dinine katkısı günümüzde yok denilecek kadar azdır.

    siyaset odakları ile hareket etmesi nedeni ile güven duyulmayan kurum konumundadır.
  • sayesinde kırmızı don giymenin günah olduğunu öğrendik daha ne olsun.
  • çok faydalı bir kurumdur. diyanet olmasaydı, milli eğitimin bütçesinden kesinti yapılamazdı. sonracığıma ulaştırma bakanlığının bütçesinden de kesinti yapılamazdı.

    yakında ismi, milli diyanet eğitim ve ulaştırma , bayındırlık botanik bakanlığı olarak değişse hiç şaşırmayın.
  • hiç bir faydası yoktur. boş bir kurumdur, bence kapatılması gerekir.
  • laiklik savunucusu biri olarak belirteyim ki faydası çoktur. desteklenmeli ve daha çok güçlendirilmelidir.

    şablon fikirlerle olay ve olguları anlama kolaylığına kaçan kişilerce linç yiyeceğimi biliyorum ama doğru olduğuna inandığım bir fikri dile getirmekten de çekinmeyeceğim.

    diyanet; marjinal, köktenci ve selefi dini fikirleri baskılaması, tarikatların hegemonyasını kırması, dini düşünceleri merkezileştirmesi ve dini kanaatleri kontrol altında tutması yönleriyle uzun vadede sosyolojik açıdan faydalı ve işlevsel bir kurumdur.

    bugün diyanet’ten pek hazzedilmemesinin sebebi, son dönemlerde patlak veren bazı fetvalar. duyduğumuz zaman irkildiğimiz bazı diyanet fetvaları aslında geniş kapsamlı islam ansiklopedisi’nde ilgili başlıktaki asırlar öncesi müçtehitlerin o dönemin koşullarına göre yaptığı içtihatlarından(yorumlarından) ibarettir. diyanet sadece bir soruya karşı bu görüşleri naklediyor. böyle olmalı demiyor. ama sanki asırlar önceki görüşü diyanet vermiş gibi gündem ediliyor ve üstüne gidiliyor.

    millet sanıyor ki diyanet kapatılınca artık bu meseleler gündemi meşgul etmeyecek. aksine, diyanet kapatılırsa önüne gelen “tarikat önderi” her meselede saçma sapan ağzına geleni söyleyecek. fetvalar havada uçuşacak. diyanet’in boşluğunu şarlatanlar dolduracak. ortalık iyice bulamaca dönecek.

    1924’te diyanet’i kuranların amacı da tam olarak budur ve diyanet, bugüne dek bu “kontrol”, “ılımlılaştırma”, “güncele yorumlama” görevini başarıyla yerine getirmiştir.

    ak parti döneminde, bilhassa 15 temmuz sonrasında, dini grupların misyonunun diyanet’le paylaşıldığı bu dönemde diyanet, etkin olarak bu “kontrol” ve “frenleme” görevini yerine getirmiştir.

    eskiden dini grupların tamamına yakını diyanet ile kavgalıydı. hala kavgalı olan -selefi- gruplar var. çünkü radikal dini gruplar diyanet’i fazlasıyla “seküler” ve ılımlı buluyorlar. ancak bugün, dini grupların ekonomik bir düzleme temas ederek zenginleşmesi, iktidarın nimetlerinden faydalanması, faaliyetlerinde devletin desteğini ve kolaylığını görmesi ve diyanet’le işbirliği içinde olması nedeniyle birçoğu kendisini diyanet’e ve iktidara yakın görüyorlar ve onun otoritesini kabulleniyorlar. bazı uygulamaları (diyanet başkanının atatürk’ü anması, milli bayramların anılması, demokrasi ve evrensellik vurgusu, bazı hassas konulara cevaz verilmesi vs.) beğenmeseler de en azından eldeki kazanımlardan olmamak ve iktidarla karşı karşıya gelmemek için bunlara sessiz kalıyorlar.

    mesela ilim yayma cemiyeti, ensar, nurcular, semerkandçılar(menzilciler), süleymancılar gibi üye sayısı milyonlara varan dini grupların 90’larda diyanet’le işbirliği yapması düşünülemezdi. çünkü o dönemin diyanet’i bu “kontrol” işini aleni yapmaya çalışıyordu ama beceremiyordu. fazlasıyla eğreti duruyordu. çok fazla laik düzen vurgusu yapıyordu. dindarlara yönelik hukuk dışı baskı ve yasaklamalara ses etmiyordu. dindarların çıkarlarına karşı bir “dini” kurumdu. bu nedenle diyanet’in düşünceleri, fetvaları dini grupları pek ilgilendirmezdi.

    oysa bugün dini grupların birçoğu, stk’lar aracılığıyla diyanet’le birlikte ortak proje üretiyorlar, kyk yurtlarında, okullarda birlikte faaliyet gösteriyorlar. ama bu faaliyetlerde taraflar “eşit” bir statüde değil. diyanet burada bir koordinatör ve organizatör görevi görüyor ve başta müfredat olmak üzere faaliyetlerin tüm iplerini elinde tutuyor. çıkarları çatışan dini gruplar arasında denge kuruyor. dini grupların devletle ve kamu düzeniyle barışık olmalarını sağlıyor ve onları sisteme entegre ediyor. en önemlisi bir devlet kurumu olarak hukukunu ve otoritesini dini gruplara kabul ettiriyor.

    bugün diyanet herhangi bir laiklik vurgusu yapmasa da aslında laikliğin amaçlarından biri olan “dini grupları ve dini kanaatleri kontrol etme” mekanizmasını fazlasıyla yerine getiriyor. 90’lardan çok daha etkin bir şekilde bu görevi icra ediyor.

    90’larda örneğin bütçe meselesinden ötürü diyanet başkanına yönelik bir eleştiriye karşı duracak bir tarikatçı göremezdiniz. oysa bugün diyanet başkanı mesela mercedes arabası yüzünden eleştirilince bir tarikatçı “hocamızı yedirmeyiz” diyebiliyor. bu gerçekten siyaset bilimci ve sosyologlar için ilginç bir araştırma konusudur.

    detaylara ve örneklere girersek sabaha kadar yazarım bunları.

    özet olarak söylemek istediğim şey, türkiye gibi dinin toplumda fazlasıyla etkili olduğu ve kanat önderlerinin kitleleri kolaylıkla mobilize edebildiği bir ülkede diyanet işleri başkanlığı fazlasıyla gereklidir. diyanet’in kapatılması veya etkinliğinin azaltılması halinde bu boşluğu taşağı büyük dini gruplar ve kanaat önderleri dolduracaktır. her meselede her kafadan bir ses çıkacaktır. sadece muhafazakar - seküler çatışması değil, dini gruplar arası çatışma olacaktır. birbirlerine ve karşı gördüğü gruplara karşı kitlesel eylemlerin ve şiddetin önü açılacaktır. ortadoğu’da birçok ülkede yaşanan din ve mezhep kaynaklı çatışmaların kaynağı tam olarak budur. örneğin mısır’da ezher, bizim diyanet gibi kurumsallaşabilseydi ihvancılar orada nüvelenecek alan bulamazdı. kim ne derse desin, bugünkü ışid, mısır’daki 1960’ların ihvan’ının eyleme dökülmüş halidir. bugün bizdeki diyanet’in yokluğunun veya güçsüzlüğünün yaratacağı boşluk, 50 yıl sonra selefi bir grubun ülkeyi cehenneme çevirmesine yol açabilir. mesele birkaç saçma sapan fetvadan veya bütçe meselesinden öte bir şeydir. elbette ki eksiklikleri, yanlışları vardır. ancak bunların verdiği zarar, diyanet’in mevcudiyetinin yarattığı faydadan çok daha azdır. diyanet’in “frenleme” ve “kontrol etme” mekanizmasıyla yarattığı toplumsal faydadan aslında en çok seküler kesim istifade etmektedir.

    tüm bu nedenlerle diyanet’in varlığını destekliyorum ve kurumsal/hukuksal çerçevede daha çok tabana inmesini ve güçlenmesini istiyorum.
  • sifir sifir sifir. son 15 yılda ülkedeki ateist sayısı arttığına göre diyanet bir şeyleri yanlış yapıyor.
  • türk milletini islamdan çıkartıp özüne döndürmek olabilir

    misal ben anayasa değişikliği referandumundan bu yana sadece bir kez,oda ortama ayak uydurabilme adına cuma’ya gittim

    binlerce cami imamından, din adına daha donanımlı olduğumu da iddia edebilirim mesala
  • devletin kasasinda ve milletin cebinde fazla para tasima zorunlulugundan kurtarip harcamak
hesabın var mı? giriş yap