• katalogtan partner secme imkaninin oldugu bu cagda katalog cocuk sahibi olmayi isteyenleri kinayacak halimiz olmamali.

    esasinda konu cok hassas, günümüz toplumunda saglikli dedigimiz bireyler bile gün icerisinde bircok seyle mücadele etmek durumunda bu acidan birkac perspektiften degerlendirmek gerek.

    berrak zihinli ebeveynlerin ille de saglikli bebegim olsun takintisi olacagini düsünmüyorum cünkü dogum sonrasi bir atesli hastalik, beklenmedik bir kaza sonunda cocuk agir engelli durumunda olsa kimse, en azindan cogu kimse cocugundan vazgecmez. dogum öncesi tani konulmasiyla bu durumun farki da engelli bir cocugu olacagini ögrenen ailenin fiziksel, psikolojik ve finansal korkularinin cevre tarafindan körüklenmesi, güclestirilmesinden kaynaklanir bu desteklemekten daha kolaydir.

    bir hamilelik yasiyor olsam böyle bir teshisin konmasini doktorumdan talep eder miyim? down sendromlu bebek sahibi olma olasiligiyla saglikli bir hamilelik gecirmek mümkün olmaz, bu beni iyice streslendirirdi. bu acidan bakinca gebelik sonlandirma yoluna girmeyecekler, sonuc ne olursa olsun razi olacaklar bu testleri en basindan istememeliler.

    kabullenis, inanc penceresinden bakildiginda kimine göre allahin bir cezasi, kimine göre bir lütuf: lütuf seklinde degerlendirenler bu cileli yasami cennetin anahtari olarak kabul ettiginden günahlarina kefaret görüp cezalarini dünyada bu sekilde ebevenylik yaparak ödediklerine inanirlar.

    o bir gene bagli sevimli cocugun bakim yoruculugu öne cikarilirken son derece empatik, duyarli oldugu görmezden gelinir, aslinda iclerinden pek azi kriminaldir. böylece cocugun yüksek menfaatini savunan argümanlar da üretilebilir.

    beyin kimyasi farkli arkadas canlisi, daha mutlu görünen, gülen engelli bireyler engelli karsiti toplumda garip bakislara, türlü zorluklarla karsi karsiya kalir. keza onlarin ebeveynleri de öyle, ailece dezavantajli duruma düserler, ayrimcilik, dislanma kacinilmaz olur. basa cikamayan, yeterli cesareti olmayanlari anlamak mümkün. down sendromlu cocuk ebeveynlerinden daha fazla özen ve caba görmek durumunda, aile bireylerine binen asiri yük kaldirilamayacak noktaya vardiginda kapi önüne konulacak bir saksi degil en nihayetinde.

    malformasyon risk sonuclarina göre tanidigim bircok kadina hekimleri kürtaj önerdi, elbette onlar riskleri belli bir olasilik üzerinden degerlendirip “saglikli” bir gebelik sürecini yönlendirmek istiyordu tabii bu taniyla kac saglikli embriyo, fetüs alindi belirsiz. kürtaja cesaret edemeyen bircok kadinin bebekleri saglikli dogdu, cevremdeki özellikle kiz cocuklarina trizomi 21 tanisi konulmasi o zaman cok dikkatimi cekmisti hatta saglikli dogmasiyla dogru teshis icin cinsiyetin etkili olup olmadigiyla ilgili bir arastirma var mi diye bakinmistim.

    farkli sekilde tezahür edenleri, ikincil ve eslik eden bircok hastalik da var: kiminde engelli birey kendi farkina varmazken, kimileri hayatini fiziksel ve zihinsel olarak oldukca normal devam ettirir. dilleri büyük oldugu icin nefes alip vermekte zorlanan, yemek yiyemeyen, idrarini tutamayan, konusmayi ögrenemeyenleri vardir; iclerinde epilepsi, kas problemi ya da kalp sorunu yasayan baska operasyonlar gecirmek zorunda kaldiginda aileleri onlari yasatmak icin ömürlerini hastanede heba ederler. hicbir sey disardan ahkam kesmek kadar kolay degildir. bagimsiz yasayamayan, yetiskinlikte de olgunlasmamis down sendromlu cocugu olan ailelerin drami bir ömür bitmez 24/7 muhtacligin giderilmesi gerektiginden aile toplum sinirlarina itilir.

    kimsenin engelli olsun, olmasin bir cocuk lehine ya da aleyhine karar vermek gibi zor bir karar vermek durumunda kalmamasini temenni ederek bitirecegim hede.
  • aldırılmasını doğru buluyorum! çünkü evliliğiniz kalmıyor. kuzenim down sendromlu henüz 9 yaşında teyzemin doğru düzgün uyuduğunu hatırlamıyorum. sürekli agresif çocuk, eşyaları balkondan, camdan, merdivenden her yerden herseyi fırlatıyor. masayı kurduğunuz da arkamızı döndüğümüzde tabakları, yemekleri yerde buluyoruz. sürekli bağırıyor, hoşuna gitmediğinizde vurmaları var. eğitime gidiyor, doktora gidiyor yıllar geçti ama bu kadar gelişti. eğer dünyaya down sendromlu bir bebek getirecekseniz, gerçekten iyi düşünün.
  • doğru karardır. yaşasa çok müthiş bir yaşamı mı olacak sanki? yaşadığını bile bilmeyecek belki de. yaşamayan duyar kasmasın.
  • destekledigim karardır.
  • türkiye gibi geri zekalıların bile köylerde evlendirildiği, çocuk yapmaya teşvik edildiği ülkelerde ki sorunların bir çok sebebi budur. öyle bir geri zekalılık var ki inanamazsınız. bu sebepten desteklenmesi gereken, devletin tardım etmesi gereken bir konudur.
  • açılın, bu konuda konuşma hakkı olanlardanım. hem de herkesten fazla, neden mi? çünkü 4 aylık biricik kızım down sendromlu. ben bir babayım…

    hadi gelin bakalım neler yaşadık şimdiye kadar. baştan söyleyeyim sağlığım el verdiğince bu entry'i edit'leyeceğim. hadi bakalım neler yaşamışız acaba son 1 yılda:

    öncelikle bir kızımız vardı ve bir kardeşi olsun istedik. geçen yıl bu zamanlar haberini aldık ve merakla süreci yaşamaya başladık. genetik tarama test zamanları geldi, sonuçlar riskli çıktı ama diğer testleri talep etmedik. çünkü herhangi bir genetik farklılıkta ne ben ne de eşim bir canlının ölüm kararını vermede kendimizi yetkili ve güçlü görmüyorduk. bunun vicdan azabı ile yaşamak mı? yoksa bu bireye ömür boyu bakmak mı? belki bakmak bizi yorardı ama vicdanın bizi mezara kadar kemirmesi kadar mahvedemezdi diye düşündük. çünkü ikimiz de birer kötü insan* olacaktık. sonuç olarak hamilelik sürecini olacaklardan habersiz şekilde geçirdik. güzel günlerdi, belki de hayatımızın en güzel günleriydi, 3 kişilik ailemiz 4 kişilik olmaya doğru ilerliyordu…

    doğum geldi çattı. hazırlıklar, heyecan, vs… eşim doğuma girdi, bizler de heyecanla beklemeye başladık. bir süre sonra ufaklık geldi ama doktorlarda bir sıkıntı var, gerginlik… doğuma kadar göz ardı ettiğimiz, hatta unuttuğumuz ihtimal gerçekleşmişti. ikinci kızımız down sendromlu olma şüphesiyle doğmuştu. ultrasonda belli olmayan yada doktorun anlayamadığı bir genetik farklılık, herkes şok… ben erkek olduğum içindir midir bilmem ama ilk gün atlattım şoku. çünkü hayat felsefem her zaman “bir şey olduysa olmuştur, değiştiremeyeceğimiz şeyler için düşünmeye değmez, önümüze bakmalıyız” olmuştur.

    şimdi asıl sıkıntı eşime bunu anlatmaktı. en zor kısımlardan biri buydu. neyse bir şekilde durumu anlattık ilk gün. çok zor oldu kabullenmesi onun için. neden ben? soruları, pişmanlık derken 1 hafta içinde daha iyi duruma geldi. böylelikle ikimiz de kabullenme evresine geçmiştik…

    şimdi asıl mücadele başlıyordu. down sendromlu bireyler doğuştan onlarca anomali ihtimaliyle dünyaya geliyorlar. kalp, akciğer, mide, bağırsak, tiroid, duyma, göz, kas gelişimi vs… tam bir mayın tarlası…

    en önemlisi kalp. down sendromlu çocukları %50'si kalp sorunlarıyla doğuyor ve ilk hafta veya aylarda ağır ameliyatlar geçiriyor. hemen bunu netleştirmemiz lazımdı… doçent bir çocuk kardiyaloğuna gittik, neyse ki şanslı olan %50'lik kısımdaydık. bu çok ama çok büyük bir şanstı, sonradan anladık zaten…

    göz, kulak, hematoloji, gastro, endokrin, vs… kontrolleri sonucunda sadece tiroid değerlerimizin yüksek olduğu tespit edildi… bunu ilk günlerde tespit edip ilaca başladık ki zekanın gelişimi için çok önemli bir müdehale oldu bizim için. (bir zeka geriliği zaten olacak en azından frenleme adına bir tedavi başladı…)

    şu an 4 aylığız. kas gelişimi çok iyi, bütün doktorlar gördüğümüz en iyi down sendromlu çocuklardan biri diyor. (maşallah deyin) fizik tedaviye erkenden başladık. down sendromlu çocuklarda beklenen gerilikleri olabildiğince azaltma adına her alanda erken müdehaleye çalışıyoruz…

    sonuç olarak 2 kızım ve eşimle biz güzel bir aileyiz. gelecekte neler yaşarız allah bilir ama biz şu an 4 aylık kızımızın yüzüne bakınca; “iyi ki aldırmamışız, buna kıyılır mı?” diyoruz… eşim ise son zamanlarda çok üzgün. neden mi? ilk günlerde üzüldüğüne çok üzülüyor, kendine kızıyor…

    ben mi? laf aramıza ben ise en çok 4 aylık fıstığımı seviyorum… +1 kromozomu ile kendine aşık etti…

    edit: iyi ve kötü mesajlarınız için teşekkürler. 1 kelimede(*) değişiklik yapmayı uygun gördüm herkese sağlıklı bir hayat diliyorum.

    edit-2: detaylı testleri sonucu ne olursa olsun çocuğu aldırmayacağımız için yaptırmadık, bazılarının tabirindeki gibi kulağımızın üstüne yatmadık. ayrıca burda yazdıklarım beni bağlar, çocuğu aldırmak/aldırmamak tamamen kişilerin tercihidir. yine ultrasonda detayı göremeyen doktorla zaten bir derdimiz yok, görseydi de aldırmayacaktık. isteyen gönül rahatlığıyla aldırabilir. tekrar herkese sağlık dolu ve mutlu bir hayat diliyorum.
  • down sendrom, sma yada benzeri bir hastalık ile çocuk aldırmak en mantıklı yöntemdir. kimse böyle bir çocuğu sahip olmadan atıp tutmasın tarifi bile olmayan çok zor yaşam ki bu anneler, babaların en büyük arzusu çocuklarından uzun yaşayabilmektir.
  • tahminimce o çocuğa sorulsa kendisi de doğmak istemeyecektir. hele de günümüzün acımasız hayatında hayata bu kadar eksiklerle gelmek ve yaşam mücadelesi ilerde ben niye doğdum dedirtecek.

    çok az bir kısmının olsun yaşamak yine de güzel diyeceği bir hayat yaşamaktansa bunu yapmak doğru olandır.
  • karara saygım sonsuz ama sizdeki de ne cesaret be kardeşim? hem testler riskli gelmiş hem de sonrasında diğer testlere gerek duyulmamış, bu ne genişlik abi ben duramazdım şahsen. bu vebali nasıl alabildiniz ya?

    umarım bebeğiniz sağlıkla büyür.

    edit: bu entry şuna (#156612778) cevaben yazılmıştır.
  • kararın doğal olarak ailede olması, down sendromlu bebek aldırma(ma)nın ahlaken ilk aşaması olarak, bebek açısından düşünmek gerektiği gerçeğini değiştirmez. hayatının önemli bölümünde birilerine az veya çok bağımlı olarak yaşamak zorunda olan bir bireyin kendisi açısından hayata gelmek problemli ve acı vericidir.

    evcil hayvan sahiplenmediğinizden sizin her halükarda göstereceğiniz sevgi ve desteğin varlığı birinci derecede önemli değildir, bu kararın merkezinde siz değil bebek vardır.

    kürtaj çok normal bir durum olduğundan, illa çocuk istiyorsanız döllenmiş bir yumurtayı vücudunuzdan atıp başka yumurta ile şansınızı denemek en mantıklısıdır.
hesabın var mı? giriş yap