• kişisel buhranımı yaşıyorum sözlük.
    herşeye rağmen direniyorum, sabrediyorum. rabb'im beni terk etmedi, biliyorum.

    dişlerimi sıkmaktan dişlerim kırılıyor artık. yumruğumu sıkmaktan kemiklerim ağrıyor, içime atmaktan çehrem bozuluyor.

    geçecek. bu da geçecek, bunlar da geçecek elbet. lakin geç olmasın, direnecek de sabredecek de takaatim kalmadı.

    ya bazı şeyler/kişiler için nihai fermanımı vereceğim ya kendi imhamı sağlayacağım. farklı bir yol kalmadı, farklı bir şey yok.
  • kendimi bir sokak köpeği kadar yalnız hissediyorum.
  • hayatımı hep yokuşa sürdüm. hep yanlış kararlar verdim, üniversiteyi bıraktım, fotoğraf çektim yeteneğim varken pes ettim. sevdiğim kızdan sırf canım sıkıldı diye ayrıldım. evi terk ettim, işi bıraktım. hiç yukarı çıkmadım hep dibi gördüm. inşallah daha da görücem, kuyunun en dibinden su içicem, içicem ki en yüksekten düşeceğim gün beni daha fazla öldürecek bir şey kalmasın. yapıcam bunu. zirveye çıkıp oradan kendimi boşluğa salıcam ve kendimle bir kez daha tanışıcam.
  • verdiğim bir sözü tutmayı çok isterdim. sırf söz vermiş olmak bile onu tutmak için yeterli bir sebep benim için. verilen sözleri tutmak önemli çünkü. ama dünya; bir sözü tutmanın zerre kadar önemli olmadığı, sonucunda sadece aptal olarak ilan edileceğin iğrenç bir yer.
  • az önce uyumaya çalışırken, kollarımı aynı rahmetli babam gibi birbirine kavuşturduğumu fark ettim. bir anda çocukluğuma döndüm. onu ne çok özlemişim.

    gel de uyu şimdi.
  • özellikle mental retarde çocuklara çok üzülüyorum. daha doğrusu hayatları boyunca her an anne-babaları ya da varsa kardeşleri tarafından korunup kollanamayacaklarını düşündüğüm için bu çocukların uğrayabileceği haksızlıkları, istismarı, her türlü şiddeti düşünüp üzülüyorum. az önce toplu taşımada böyle minik bir yavruyu gördüm, duygulandım.

    allah engelli çocuğu olan ebeveynlere sabır ve güç versin. daimi bir kalp ağrısı.
  • sözlüğe giriş nedenim, istediğim konuda ağzıma geleni söyleyebilmekti. ama yapamıyorum. burada bile çizgimden çıkamıyorum. argo kullanamıyorum. sinirim içimde patlıyor. yazıp yazıp ' çok ağır oldu bu yaa yada uff ne ayıp şeyler yazdımm sil çabuk sil sil....' deyip siliyorum.
  • 1000. hadi kutlayın beni.
  • her yara iz bırakır. bazıları fiziksel, bazıları duygusal.
  • bir haftadır yazlıkçı hayatı yaşıyorum, son iki gündür de sabah sekizde kalkıp sabahı bilgisayar başında sessiz sessiz çalışarak geçiriyorum balkonda, işte bu iki gündür resmen yiyecek, içecek ve bitki yağdı*. sitede meyve ağaçları var, iki gündür gelen geçen bak erikleri topla, şeftalileri topla diyip duruyordu, çıktım ikisinden de bir sürü topladım (daha da hala bir sürü var, ağaçlar çok meyve vermiş). erik şarabı yapacağım mor kokulu eriklerden, şeftali ve sarı erikleri de yiyoruz her gün. bunları toplarken siteden bir abi geldi, napacaksın o erikleri dedi, şarap yapacağım dedimi yapmayı biliyor musun dedi, yok dedim ama yutupta her şey var, dur ben sana anlatayıpm diyip anlattı nasıl yapılacağını sonra da kendi yaptığı organik şaraptan çat diye çıkardı iki litre verdi (dün gece içtik, çok güzel olmuş) bir de karadut ağacının yerini tarif etti, git ordan da karadut topla çok güzeller şimdi dedi, gittim topladım. sonra bir komşu geldi, bahçende şu güneşli yere böğürtlen getireyim mi ister misin dedi, aa isterim dedim, getirdi, toprağı hazırlayıp diktim, seneye böğürtlenimiz oalcak, sonra yine aynı komşu zambak ister misin dedi, bir yirmi kök güngüzeli denilen turuncu renkli zambaklardan verdi, onları da dikeceğim yarın akşam, sana bir de frambuaz getireceğim dedi, dikersin seneye meyve vermeye başlar. sonra karşı komşu teyze geldi, köydeki bahçelerinde şekerpare kayısılar olmuş, ondan tepeleme verdi, çekirdeklerini bizim bahçeye atıyorum yedikçe, belki çıkar. yani şu iki günde kilolarca meyvem, iki litre ev yapımı kırmızı şarabım, kendi yapmaya başladığım erik şarabım ve şeftali likörüm oldu. şimdi diyeceksiniz bunun neresi itiraf, valla şurası galiba: erken kalkan yol alır mı bilmiyorum ama epey yiyecek içecek alıyor, bilginiz olsun. hele bir de bahçe olsun, bitki yetiştirme olsun öyle şeylerle ilgiliyseniz yaşlı teyzelerin en popüler padawanı oluyorsunuz, bilin istedim*.
    edit: bugün de karşıdaki teyzeden reyhan ve pazı geldi bahçeye, hemen çapalayıp diktim, şeftalilerin birazını da likör yaptım, bahçeden biberiye ve ıtır toplayıp onları da liköre aroma yaptım. resmen bereket bee*.
    edit 2: bugun de kabak tohumu ve yasemin fidesi geldi*.
hesabın var mı? giriş yap