• penis ve anüs laflarından gına getiren film. kilise tarafından kumar, şiddet, pedofili gibi nedenlerle dışlanan ama açık edilmemek için gözden uzak ufak bir kasabada bir eve yerleştirilen ve burada sıradan vatandaş gibi yaşayan bir grup rahip ve bir rahibenin hikayesi. başta her şey normaldir. rahipler sokakta buldukları bir tazı ile sokak yarışlarını katılarak hayatlarını sürdürmektedir. (normal dedim ne dedim ben ama burası en normali idi) sonra aralarına bir rahip katılır kulübe. sonrasında yeni rahibin kendisini taciz ettiği söyleyen yarı deli bir adam gelir .... ve olayları araştırmaya gelen bir araştırmacı papaz.

    yarı deli adamın ilk geldiğinde verdiği vaaz müthiş olsa da filmin geri kalanını neyle dolduracağını bilemeyen senarist devamlı tekrarlarla içinizi bulandırıyor. evet bekaret yemini tuhaftır ve bence çok doğru da değildir, evet otorite figürü olan, kendilerinden şüphe duyulmadan çocukların etrafında olmak isteyen pedofiller rahiplik mesleğini bir fırsat görüp rahip olmuş olabilirler . ama 2 saatlik filimde söyleyecek sözlerini ilk yarım saatte bitince geri kalan 1,5 saatte aynı şeyleri tekrar etmek olmuyor. oyunculuklar iyiydi, atmosfer oturmuş, olaylar iyi kurgulanmış ama 2 saat boyunca penis, anüs kelimesinin onlarca kez duymak senarist ve yönetmenin vaaz vermek istediği konuyu saçma sapan bir şeye çevirebiliyor.

    ödev falan verilmişse ya da no süperdi bunu seyretmeliyim diyorsanız tabi seyredin.
  • pablo larrain’in yönettiği ve filmekimi kapsamında izlediğim 2015 şili yapımı film. film katolik kilisesine işbirliği, şiddet, taciz, yozlaşma ve gizli politik yalanlar ekseninde sert eleştiri getiren karanlık bir film. eğer kimsenin üyesi olmak istemeyeceği bir kulüp varsa o da kesinlikle bu filme ismini vermiş olan bu kulüptür. film incil’den alıntı yaparak, tanrının dünyayı karanlık ve aydınlık olarak ikiye böldüğünü belirten bir dizeyle başlıyor. filmde yönetmenin tercih ettiği ve aralarda sanki sisli bir görüntü oluşturan çekim tekniği ise filmde anlatılan olaylar ve dünyanın karanlık kısmını yansıtması açısından son derece başarılı olmuş.

    --- spoiler ---

    filmde, cinsel istismar gibi çeşitli suçlardan dolayı hapse gitmeleri gerekirken katolik kilisesinin “kutsal” ismine zarar gelmemesi için şili kıyısında bulanan la boca kasabasına gönderilmiş ve dış dünyadan izole olarak yaşayan dört rahibin ve onları kontrol eden rahibenin hayatlarının beşinci bir rahibin gelmesiyle nasıl değiştiği anlatılıyor. eve gelen beşinci rahibin ölümünü soruşturmak için kilisenin gönderdiği peder garcia’nın gelişi evdeki beşlinin tüm düzenlerinin ve rahatlarının bozulmasına neden olur.

    peder garcia, evin sakinlerini hor gören, küçümseyen, onlara inanmayan ve evdeki rahiplerin hala inkar ettikleri suçları için adaletle yüzleşmeleri gerektiğine inanan bir karakterdir. ama aynı zamanda kilisenin imajına zarar gelmesini de istememektedir. bunun için filmin sonunda evi kapatmak yerine peder garcia, rahipleri cezalandırmak için sandokan (cinsel istismar kurbanı) ile ilgilenmeleriyle sonuçlanacak bir komplo hazırlar.

    --- spoiler ---

    izledikten sonra pişman olmayacağınız filmlerden biri. izleyin, izlettirin.
  • filmekimi 2015'in oldukça sert bir filmi. kilisenin günah çıkarması.
  • filmekimi 2015'in en vurucu, en garip ve akılda kalıcı filmlerinden. görüntüler ve müzikler şahane, oyunculuklar oldukça gerçekçi, konu ağır. sevdim mi sevmedim mi karar veremedim ama unutmayacağım kesin.
  • pablo larrain'in 2015 yapımı cesur filmi. berlin'den jüri büyük ödülü'nü kapmış. sağlam bir dram. ama son bölümlerinde yarattığı gerilimli atmosferiyle türüne dram-gerilim dersek yanlış olmaz.

    --- spoiler ---

    filmi izledikten sonraki ilk görüş filmin kiliseye karşı çok cesur olması olacaktır. ama bundan daha önemli olan bu cesur ve sert tavrını filmin sonuna kadar koruması. filmi muadillerinin bir adım bu ötesine de işte bu tavrı taşımış. mesela 2012 yapımı dupa dealuri'de bunu göremedik. orada son sahnede polisler arasındaki geçen muhabbette cristian mungiu, iki buçuk saat boyunca eleştirdiği kiliseden 2 dakikalık sahneyle günah çıkartmıştı. buna korkak bir tavır (ki çok ağır kaçar. çünkü mungiu'nin düşüncesini bilemiyorum) demesemde, mungiu filminin arkasında durmazken, larrain ise filminin arkasında sonuna kadar durmuştur.

    ayrıca o köpeklerin öldürüldüğü ve sandokan'ın linç edildiği gerilimli sahneler ne güzeldi yahu. müzik kullanımı ve atmosferiyle abluka'dan bir sahne gibiydi. iki filmde neredeyse aynı dönemlerde çekilmiş. büyük tesadüf.

    --- spoiler ---

    son söz: yıllar sonra kilise eleştirisini konu edinmiş filmler düşünüldüğünde el club akıllara gelecek ilk filmlerden olacaktır.
  • dış mekan çekimlerinde düşük kontrast kullanılan, alışılageldik pozlama ve ışık kurallarının bilinçli olarak reddedildiği film. bu durum başlarda "noluyoz ya, gözüm şaaptı heralde biraz alla alla" demenize neden olsa da ilerleyen dakikalarda "hassiii.. olay ışık, aydınlık - karanlık, iyi-kötü meselesi" diyerekten bir rahatlama geliyor.

    bir inanç sisteminin başat buyruklarına uygun davran(a)mayan karakterlerin kefaret macerası üzerine kurulu güzel bir film. kefaret için yine aynı sistemin buyruklarına uymak ile kendi kefaretini tayin etmek ya da ve hatta halihazırda hayatın zaten bir kefaret mi olduğunun çatışması temel mesele olarak karşımıza çıkıyor. bunun cevabı için izleyiciye de açık bir rol biçilmiş görülüyor. yeni nesil rahip tam da bunun özdeşliğini kuralım diye biçimlendirilmiş izlenimine kapıldım.

    --- spoiler ---

    maradona küçükken bir rahibin tecavüzüne uğramış.

    --- spoiler ---
  • kelimenin tam anlamıyla 'tokat' gibi bir film.

    --- spoiler ---

    her şeyden önce arvo part faktörü var filmde. onlar ne enfes müzikler öyle, ancak bu kadar uyum sağlanabilirdi sekanslara.

    intihar sahnesi filmi iki gömlek yukarı taşıdı. dünyanın en gerçek vaazını verdi bize 'thomas' sandokan. yalnız görüntü yönetimi beklediğim etkiyi yaratmadı, hatta yetersizdi bile diyebilirim. filmin afişi beklentimi yükseltmişti.

    --- spoiler ---

    ama tekrar söyleyeyim, tokat gibi film. zaten tokat gibi olmak dışında bir derdi yok filmin. bu yüzden amacına ulaştığını düşünüyorum.
  • izlemeyin 95 dakikam bosa gitti zaten film ilk 15 dakikada bitiyor gerisi tisss

    --- spoiler---

    bu arada bu köpeklerin öldurulmesi kesinlikle rahiplerin deli adama tecavuz etmesine vurgu yapmis ama neden olduruyorlar falan gerisi harbi cok bosluk ve berbat izledigim en rahatsiz edici ve sinir bozucu filmlerden biriydi
    --- spoiler ---
  • fragman, detaylı bilgi ve analiz için link

    katolik kilisesi hakkında ezber bozan bir kara mizah yapım.

    dinlerin katı tutumunu yermekte olan bu film kiliseye karşı fazla acımasız bir tutum içerisinde gibi görünmekte (sanki bütün rahipler dejenere olmuş, hepsi pedofili, homo, düzenbaz). bu açıdan bakıldığında konuya biraz tek taraflı yaklaştığı düşünülebilir, ancak odağındaki konunun -kilisenin reklamını yaptığı gibi bir “tanrı kuzusu ve takipçilerinin sevgi dolu yuvası” olmadığını- açığa çıkartmak olduğu unutulmamalı.

    eleştirdiği noktalar oldukça açık ve net; doğma, baskı, çıkarlar, katı yasaklar; ‘bu yasaklara bulaşma da ne yaparsan yap’ mantığı; bakır kalacaksın -kadınla ilişki yasak- ama homo ol, köpek beslemek yasak ama bu bir tazı ve incil’de adı geçen tek köpek vs; her yasağa bir alternatif bulmuş durumda rahipler -minareye kılıf olayı-. daha da acısı, eğer ki günaha bulaşmışsan aman kimse duymasın, kilisenin itibarına zarar verme. yani amelden çok itibar / reklam önemli. bu açıdan günümüz din anlayışına güzelce giydiriyor larrain. (denetime gelen rahip günlerce kayıt edip evi kapatmak amacıyla dişe dokunur bir gerekçe bulmak için günlerini hiç ettiği günahların, kat be kat daha ciddilerini bizzat kendisi işliyor. konu çıkar olunca din satışa çıkıyor.)

    buna paralel olarak, oyuncular üzerlerine düşen görevi büyük bir başarı ile sergilemekte, rolün hakkını verircesine hepsi birer aziz ve aynı zamanda günahkar, bet, soğukkanlı, dobra; tam da ‘tanrının ışığını hak etmeyen dejenere din adamları’. tavizsiz tutum ve tavırları konunun ciddiyetini yansıtmada önemli rol oynamış. aşırıya kaçtıkları fikrine katılmıyorum, nitekim filmin odağındaki eleştiri noktası en ufak bir tereddütte bile ciddiyetini yitirme riskini taşımakta. yönetmenin hedefi 12’den vurmasını sağlayan en önemli pay da bu belki de.

    süre itibarı ile biraz uzunca, mükerrer diyaloglar mevcut ve yavaş akıyor ancak bahsettiğim gibi; bu denli ciddi bir konuyu sağlam bir şekilde eleştiriyor iseniz, deyimi yerinde ise taşı gediğine oturtmak için böyle olmak zorunda gibi görünmekte.

    fragman, detaylı bilgi ve analiz için link
  • bir pablo larrain filmi.
    oldukça rahatsız edici . lakin mevzunun tamamı yoğun bir şekilde ilk yarım saatte boca ediliyor. durmadan anüs penis meni muhabbeti duymaktan mideniz kalkıyor. biraz gereksiz uzatılmış gibi görünüyor gerisi.
    filmin artilarina gelince başta kilise bombardımana tutulup sonradan yumuşatilmaya çalışılmiyor. kokuşmuş bir kurumun kokuşmuş üyeleri çıkarlarını korumak için her türlü çirkinliği sonuna kadar yapıyorlar.
    oyunculuklar, filmin kasvetli havası, gerçeklerin tokat gibi yüze çarpması on numara.
    kesinlikle izleyin derim.
hesabın var mı? giriş yap