• yerküredeki diğer pek çok emsal gibi türkiye'nin de bir azınlık 'sorunu' vardır. bu sorun çoğunlukla kürt nüfusu temsil eder.

    şu gün türkiye'deki türk/kürt rasyosu hızla değişmektedir. (işbu noktada argümana işkembesel görenler gerekli istatistiki kaynaklara çok da zor olmadan ulaşabilirler.) bu, makro ölçekte bakıldığında gelecek yarım yüzyıl içinde kürt nüfusun türkiye'de artık hiç de bir azınlık olmayacağına işaret etmektir.

    ve de bu sebepten ötürü başbakan erdoğan'ın sözcülüğünü yaptığı 'en az 3' muhabbeti, bilhassa kıyı, sanayi ve nispeten daha ihyalı durumda olan anadolu kentlerinde, eses olarak bu oranın olduğu biçimde, yahut daha ağırlıklı, olmasına yön verecek bir hamledir.

    hülasa bir kez daha, ortadoğu'nun boktan dengelerine hoşgeldiniz.
  • sanki türbanlıların okullara kamu dairelerine girmesini sağlayarak kadınları iş hayatına sokmak istermiş gibi yapıp, gerçekte layık gördüğü yere koymaktır.
  • şirket temizlikçisinin çok güzel özetlediği durumdur
    "zenginlere işçi lazım aga"
  • ne kadar çok çocuk=o kadar çok işgücü=o kadar çok emeğin değersizleşmesi, ucuzlaşması=o kadar "büyük türkiye" söylemi
  • türkiye'yi cin yapma cabasidir. ne fazlası ne azı. çalıştıracak daha fazla insan bulup işgücünü ucuz tutarak ekonomiyi canlandırmaya çalışmak. cocuklarımız çalışsın ki cocukları gemicik alabilsin.
  • avrupanin tedarikcisi olabilmek icin, ki cin uzak turkiye yakin shipping masraflari az, ucuz is gucu niteliksiz onlarca mezun... ayni zamanda motomot dusunemeyen beyinler yaratmanin bi adimi. fabrikamiyiz biz yahu doguralim dogurtalim 3 er 5 er tane, bi gelecek veremedikten sonra ister 1000 cocugun olsun ne ise yarar?

    edit: ne kadarda ileri gorusluymusum, merkez turkiye benim projemdir aslinda. (bkz: swh)
  • bedava işgücü ve oy deposu olacak cahil kitleler yaratmaktır. ancak çakal partililerce milliyetçi çevrelerin gazı alınması amacıyla "aman kürtler çoğunluk olsun istemiyor tayyip" şeklinde kullanılır. izmir'in varoşlarındaki kahvelerde sivaslı, erzurumlu yobazların 5 yıl önce yaptığı propagandayı bugün sözlük'te görmek , bir sözlük yazarının ne kadar gerizekalı olabileceğini öğretmiş olması açısından üzücüdür.
  • öncelikle:

    (bkz: biz ara eleman ülkesiyiz mucit çıkaramayız)

    bu sözü iyi düşünmek ve analiz etmek gerekir. ülkelerin işgücü üzerinde politikaları vardır. bu veri üzerinde yapılabilecek değişiklikler bellidir;

    -üniversite sayısını arttırmak

    -meslek dalları arasında mobiliteyi sağlamak

    -genel lise/meslek lisesi öğrencisi rasyosunu ve profilini değiştirici politikalar uygulamak

    -demografik ögeleri kullanarak nüfus artışını teşvik etmek

    genel olarak bu tür politikalar sayesinde sanayi, iş çevresi ya da kamu sektöründe gerekli olan nitelikli eleman sıkıntısı çözülür. yanlış anlaşılması hiçbir iş adamı:

    "ülkemizde işsizlik almış başını gidiyor, acaba ne yapsam ki bunu düşürsem" diye ütopik fikirlere sahip değil. nitelikli eleman sıkıntısı daha çok üretimi maksimum kar düzeyine ulaştıracak verimliliğe sahip çalışanlara sahip olmak demektir.

    çıktı ve girdilere baktığımız zaman verimli çalışanlara sahip olmanın 2 yolu vardır;

    1)onları iyi bir şekilde eğitmek

    2)daha düşük ücret düzeyine mahkum etmek

    1. yol ülkemizde uygulanmamaktadır. peki nasıl oldu da 2. seçeneğe ulaşıyoruz?

    bir piyasada ücret düzeyini belirleyen kurumsal, sosyal, psikolojik, yapısal faktörler olduğu kadar ilk bakışta aklımıza gelmeyen ama çok önemli bir değişken olan işsiz sayısını hesaba katmalıyız.

    karl marx'ın da bahsettiği üzere işsiz=yedek işçi. yedek işçilerin sayısı arttığı müddetçe iş kollarının insan kaynakları üzerinde yaşadığı geciktirici sorunlar daha da azalacaktır. nasıl mı?

    *çalışmaya hazır işgücü her zaman düşük ücrete razı olacaktır. bundan dolayı çalışan kesimin de ücretinde kayda değer bir artış olmayacaktır.

    *şirketlerin veritabanlarında on binlerce cv bulunacaktır. çıkan kişinin yeri anında doldurulacaktır.

    yani sonuç olarak en düşük ücretle çalışabilecek bir mekanizma sağlanacaktır.

    en az üç çocuk yapın derken aslında "en az 3 tane köle istiyorum" demek istenmektedir.

    küresel konjonktüre baktığımız zaman; belli bir doğal kaynağa sahip değiliz, 80'lerde ihracata dayalı büyüme fenomenine adım atmışız, know-how ve patent ve dolayısıyla teknoloji üreten bir ülke değiliz, faiz oranlarımız diğer ülkelere göre görece yüksek ve daha çok emek yoğun sektörlerde at koşturabiliyoruz.

    en büyük rakiplerimiz: çin ve hindistan. çin 2025'lerde böyle devam ederse abd'yi, hindistan 2050'li yıllarda çin'i milli gelir bakımından geçecek. onlarla savaşmamızın en büyük silahı: ucuz işgücü.

    emek yoğun sektörlerde, ara malı ihracatı-ithalatında ve nitelik gerektiren işlere girmeye çalışan kesimdeki işsizlik sonucunda hedeflenen basittir: ekonomik çıkarlar.

    hiç düşündünüz mü bilmiyorum; neden ülkemizde son 10 yılda mantar gibi her yere iibf' ler açıldı?

    bankacılık sektörü her yıl rekor üzerine rekor kırarken işçi maaşları % kaç arttırıldı? çalışanlar neden bu kadar mutsuz? bankacılığın bu kadar kötü bir izlenimi olmasına rağmen neden insanlar bankada çalışmaya mecbur kalıyor?

    3 çocuk meselesi daha yeni başladı. siz bir de 25 yıl sonra görün bu ülkeyi. her 25 yılda bir nesil yetişir.

    kölelik yapmaya mecbur kalacak bir nesil geliyor haberiniz olsun!
  • hitlerinde çok benzer çağrıları var... beyefendiler için savaşta parçalanıp ölcek, fabrikalarda geberecek çokça insan gerekli o nedenle...
  • duygusallaşmaya lüzum yok, sebep, baştakilerin hayali kurup söylemeye dilinin varmadığı, iş gücünün arz fazlası verip , daha düşük ücretle ve olmayan sosyal güvenceyle çalışmaya mecbur kalması ve bu düşük maliyetin sanayi devlerini ülkeye çekmesi hayalidir. çin modeli diyelim.
hesabın var mı? giriş yap