• öğrendim ki
    ne kadar küçük dilimlersen dilimle
    her işin iki yüzü var

    ataol behramoğlu-öğrendim ki
  • çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
    sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

    biliyorum sana giden - cemal süreya
  • sende, ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,
    sende, ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
    sende uzaklığı,
    sende, ben, imkansızlığı seviyorum,

    sende, ben, imkansızlığı seviyorum,
    fakat asla ümitsizliği değil...

    yine sana dair - nazım hikmet
  • ve sen düşlerime her
    gelişinde, gidişinle bir kez daha
    talan ediyorsun kerpiçten yapılmış
    köy evlerini..
    gitmelerin diyorum, bu kadar faşist
    olmamalı...
  • koynumda çırılçıplaksınız
    şehir, akşam ve sen
    aydınlıgınız yüzüme vuruyor
    bir de saçlarınızın kokusu.
    bu çarpan yürek kimin
    sesleri soluklarımızın üstünde küt küt atan
    senin mi, şehrin mi, akşamın mı, yoksa benimkisi mi?

    akşam nerede bitiyor, nerede başlıyor şehir
    şehir nerede bitiyor, sen nerede başlıyorsun
    ben nerede bitip, nerede başlıyorum?
  • ben mi? evet...
    bir gün çıkıp gideceğim
    kapıları, evleri, dergileri, hüzünler bırakarak...
    bir çiçek merhaba diyecek...
    hoş geldin diyecek dağ...
    orman gülümseyecek...
    anımsayışların, bekleyişlerin, ümitlerin ya da ümitsizliklerin
    hırsların, yarışların, tasaların kalktığı yerde
    tam anlatının kaldığı yerde başlayacak şiir...
    hiç kimseye seslenmeyen,kendi kendine yeten sadece...
    kendi mantığı;kendi güzelliği içinde tutarlı...
    .
    .
    .
    ben mi? evet. çıkıp gideceğim bir gün...
    tasasız, gözyaşsız, geride birşey bırakmadan ve birşey beklemeden ilerde...
    sadece yağmur sularından pırıl pırıl bir yürek
    artık kendi kendinin anlamı ve nedeni olan bir yürekle…

    ben mi evet- ataol behramoğlu
  • ne içindeyim zamanın,
    ne de büsbütün dışında;
    yekpare, geniş bir anın
    parçalanmaz akışında.

    bir garip rüya rengiyle
    uyuşmuş gibi her şekil,
    rüzgarda uçan tüy bile
    benim kadar hafif değil.

    başım sükutu öğüten
    uçsuz bucaksız değirmen;
    içim muradına ermiş
    abasız, postsuz bir derviş.

    kökü bende bir sarmaşık
    olmuş dünya sezmekteyim,
    mavi, masmavi bir ışık
    ortasında yüzmekteyim.

    tanpınar.
  • bari bir hatıra kalsaydı şu toprakta diri..
    yer yarılmış, yere geçmiş şüheda türbeleri!.
  • ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
    bu şehir o eski istanbul mudur
    karanlıkta bulutlar parçalanıyor
    sokak lambaları birden yanıyor
    kaldırımlarda yağmur kokusu
    ben sana mecburun sen yoksun

    sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
    insan bir akşam üstü ansızın yorulur
    tutsak ustura ağzında yaşamaktan
    kimi zaman ellerini kırar tutkusu
    bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
    hangi kapıyı çalsa kimi zaman
    arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

    fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
    eski zamanlardan bir cuma çalıyor
    durup köşe başında deliksiz dinlesem
    sana kullanılmamış bir gök getirsem
    haftalar ellerimde ufalanıyor
    ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
    ben sana mecburum sen yoksun

    belki haziran'da mavi benekli çocuksun
    ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
    bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
    belki yeşilköy'de uçağa biniyorsun
    bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
    belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
    kötü rüzgar saçlarını götürüyor

    ne vakit bir yaşamak düşünsem
    bu kurtlar sofrasında belki zor
    ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
    ne vakit bir yaşamak düşünsem
    sus deyip adınla başlıyorum
    içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
    hayır başka türlü olmayacak
    ben sana mecburum bilemezsin
  • ne zaman bu şiiri okumaya başlasam mideme ağrı giriyor önce peşinden gözlerim doluyor. bıçak saplıyor dizeleri:

    annemle ilgili şeyler

    sevgili anneciğim

    binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda
    kocaman bir dağ lalesi gibi
    ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.

    şimdi mucizevi bir yerdeyim
    muc'un ucuz evinde
    sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem
    duvarlara hep senin resmini çiziyor
    dili geçmiş zamanda birçok resim,
    hep gülümsüyorsun
    aklının ortasında mavi bir yıldız varmış gibi
    ve o yıldız karanlık bir şubat akşamında
    durmadan soluyormuş gibi.

    hatırlar mısın?
    mavi saçlı bir tanrı gibi severdim burdur gölünü
    o göl şimdi içimde kocaman bir anne ölüsü
    vişne bahçeleriyle dolu,
    neşeli bir şehre benzerdi senin sesin.
    bazen ölmek istiyorum.
    beni yeniden doğurman için
    iri, ekşi bir vişne tanesi gibi

    kışbaşında bir ton kömür yığarlardı kapıya
    bazen görülen rüyalar gibi kapkara
    bir ton rüya çıtırdarken
    sen kar yağmadan önce başkaydın,
    kar yağdıktan sonra bambaşka.
    sanki hep buluğ çağındaydın.
    kuşlar zaptederdi sonra her yeri, sabahları
    binlerce kez söylerlerdi, söyleyeceklerini.
    bizim hiç anlamayacağımız bir şeyi.

    senin şarkıların aç kuşlara buğday saçardı.
    kediler yusyuvarlak dururdu karın ortasında
    kar manzaralı bir resmin ortasında durur gibi
    gri kediler sarmıştı etrafımızı, gri dağlar...
    bir tek senin çocuklar üşüyecek rengi saçların vardı.

    ben bu eve muc'un ucuz evi diyorum.
    yokluğunda böyle oldum.
    mucize öldükten sonra, buraya taşındım.
    ve inan
    muc bu evi bana ucuza verdi.

    yaşasaydın, hayatının ortasına
    güller yığan bir adam olsun isterdim babam.
    sen bir çocuk romanı annesi ol isterdim.
    ölü mısır tarlaları hışırdıyordu
    ve kalbimde çıngıraklı yılan sürüleri
    diye başlayan bir çocuk romanında...
    şalına sarınırdın, toprağa sarınır gibi
    erken öleceğini biliyordum bana bırakmak için,
    bu acımasız ölü anne sesini.

    şimdi mucizevi bir yerdeyim
    zaman bir salyangozun vücudunda yaşıyor burda
    ve çok ağır ilerliyor.
    yüzümdeki çillerden başka
    isyan eden biri yok hayatımda.

    not: ölen her kadın için bir şiir yazdım.
    onları muc'a evin karşılığında verdim
    çok ucuza.
    artık bütün üzgün oluşlarımın adı:
    anne.

    didem madak
hesabın var mı? giriş yap