69 entry daha
  • basında ve internette fazlaca iddialı olduklarını göstermeye çalışıp, seyirciyi filme çekme amaçlı kurulan "türk sineması araf'tan önce ve araf'tan sonra olarak ikiye ayrılacaktır" gibi büyük lafların tamamını fos çıkaran film. gene reklam amaçlı olarak filmin konusu kuran'da geçen sureye dayandırılmış, fakat filmde bununla alakalı herhangi bir gösterge yok - filmin adı hariç!

    bu denli iddialı olmadan önce elle tutulur ne var bir bakmak gerekir... görüntü, senaryo, kurgu, oyunculuk? her biri hatalarla dolu... ama ben tahmin ediyorum ki gerçekten iyi bir film yaptıklarını sanıyorlar. iyi bir oyuncu olduğunu düşündüğüm akasya asıltürkmen bile filmi kurtaramıyor, hatta oldukça kötü yazılmış dialoglar altında sönüp gidiyor. zaten filmin %80'inde inliyor, ağlıyor, bağırıyor, kriz geçiriyor... -demet evgar'a bir kez daha saygı duydum.- dialoglar konusunda dabbe kadar kötü olmasa da, yer yer yaklaşmıştır:

    adam, yatağında sıçrayarak uyanan karısına merakla "kabus mu gördün?" diye sorar.

    film, kotarılmaya çalışılmış sahneler bütünü... şöyle ki, "aman kurguda gereken yerlere serpiştiririz, şu binayı şu köşesinden çek, şu odayı dışarıdan çek, yürürken ayakları çek, eli masaya koyuşunu çek, ha sonra devamlılık bozulmasın diye o eli masadan geri çekişini de çek... çok belli ki konuya hiç bir şekilde hizmet etmeyen bu gereksiz planlar, kurguda bağlanamayan planlar arasına serpiştirilmiştir. yoksa bütünlüğü olmayan bir dizi dublajlanmış görüntü izleyecektik. dublaj demişken, büyü'den bile berbat bir dublaj dinlemiş olduk.

    ayrıca biray dalkıran'ın mimari yapı fetişisti, görüntü yönetmeninin de ayaş fetişisti olduğunu gösteren filmdir. filmdeki planların yarısı geniş açı - bina çekimi, diğer yarısı da "ayak plan"(!)dır... her sahnenin başında olayın geçtiği binanın dış cephesini görürüz - tıpkı dizilerde olduğu gibi. her yürüme sahnesinde aralarda bir kaç yürüyen ayak planı görürüz. bir süre sonra fenalık geçiriyor insan. ama ben hala eminim ki, görüntü yönetmeni de çok iyi bir iş yaptığına inanıyor.

    yönetmen bir röpotajında "ben kürtaja karşıyım", diğer bir röportajında "bu filmin kürtaja karşı bir yanı yok" diyor. acaba bir yönetmenin filmi onun kendi görüşlerini yansıtmaz mı? yoksa her kesimden seyirciyi filme çekmek uğruna böyle şahibeli cevaplar mı verilir... bu filmin yapımcısı gene kendisi ama hala yeterince "bağımsız sinema" değil.

    baştan beri destek çıkmaya çalıştığım bir filmdi fakat şu an bana göre afişine attıkları "bir türk korku filmi" başlığı hem kendinden önceki, hem de kendinden sonraki türk korku filmlerine hakaret niteliğindedir.
447 entry daha
hesabın var mı? giriş yap