341 entry daha
  • “boşluğa uzun süre bakarsan boşluk da sana bakar.” friedrich nietzsche

    bedene ya da beyne belirli uyarımlar verildiğinde ya da belirli şeyleri düşünmemiz istendiğinde beyinde, baktığımız nesne ile ilgili bölümler aydınlanır. peki ya boşluğa baktığımızda?

    her insanın boşlukla yüz yüze gelme biçimi farklıdır; çoğunlukla kendi derinliklerinde olagelen bireysel bakışı yansıtırlar. belirsizlik içinde, kararsızlıktan felç olmuş, kendi kendiliğin -bilinci içinde yıkılmış ve dünyaya olan inancını yitirmiş birinin boşlukta bulabileceği şey en iyi ihtimalle psikolojik problemleri olur. babası ile aynı kaderi paylaşan nietzsche’de gerçekleştiği gibi; söz konusu problemler ile bütünleşmiş bir beyin, insanın kendinden haberi olmaksızın kurduğu her bağlantı, signifying chain türünden bir kesinti ya da delusion olarak etki edebilir.

    boşluk, iki ucu, ebediyete dalan, bu dünyadan çıkan ve hiçliğe giden bir şeyin başı ve kuyruğu gibi. önce zihninin üretici bütün unsurlarını, boşlukta büyük bir belirsizlik içinde bırakıyorsun, sonra içindeki tüm enerji ve ışığı boşlukta sıkıştırıyor, kişisel iç dünyana yönelmiş olmanın ve eşsiz ayrıntılara odaklanma imkânı bulmanın keyfini çıkarıyorsun. boşlukta düşünmeye başlamak ve boşluktan doluluğa hareket etmek; doluluğa vardığında gerisin geriye boşluğa düşmek... somuttan soyuta değil, soyuttan somuta gitmek; sartre’ın bulantısında sözü edilen doruk sahnesinde ortaya çıkan şey gibi bir “yoksullaşma” anı; “salt varlık olgusu” bir anlamda alabildiğine soyut, bir anlamda alabildiğine sayısız nesneler arasında bir nesne ya da olgu değil -varlığın her şeye tekabül etme gücü; bizi boşluğun doğasını anlamaya götürüyor.
97 entry daha
hesabın var mı? giriş yap