5 entry daha
  • hele ki güneyde, çatısız damları güneş enerjisi panelleriyle dolu, motorsiklet vızıltısından geçilmeyen bir şehirde geçirilmişse çocukluk ve ilk gençlik yılları, bir başka anlam kazanan değerdir. öys vasıtasıyla o şehirlerden birinden istanbula ayak basıp da daha kıça çok diken sokacak yeni yurdunuzda yiyeceğiniz ilk döneri, yarım somun ekmeğin içine atılan garip bir karışımla verdikleri anda anlarsınız her şeyin bir daha eskisi gibi olmayacağını, olamayacağını. çünkü bir daha hiç uğruna liseden kaçtığınız izbe bilardo salonlarının çıkışında hangi barakadan bozma seyyar kebapçı ya da dönerciye gidileceği tartışmasını yapamayacaksınızdır. öyle küçük bir mesele de değildir hani. örneğin kabapçı ahmet'in yeşilliği bol olmakta, dönerci ümit'inse lavaş ekmeğe sardığı dönere ek olarak istedğiniz kadar turşu ve sos alabilmektesinizdir. bir de muhtemel at eti kullanımından kaynaklı yarı fiyatına dürüm yapan bir başka ... abi vardır ama ona da sıra gelecektir. zira o gün bilardo parası göte girmemiş, "kaktırma yapma lan!" uyarıları altında siyah top deliğe yetirince yuvarlanmıştır. işte o kocaman tahta tezgahta ince ince kıyılmış sumaklı soğan salatasının tadını bilen her metropol dönüşümüne tabi tutulmuş yiğidin arada gözünün küçük kebapçılara seğirmesinin nedenidir o küçük-büyük lezzet.
26 entry daha
hesabın var mı? giriş yap