293 entry daha
  • türkiye'deki bütün rock dinleyicilerinin müziğe başlama hikayeleri aşağı yukarı birbirine benzer. özellikle internetin yaygın olmadığı dönemde hepimiz bu müzik türünü başkalarından öğrendik. işte bir arkadaşımızın liseye giden abisinin albümlerini karıştırdık, komşunun yaşı büyük oğlundan tavsiye aldık, siyah t-shirt giyip gitar kursuna gidenlerin muhabbetlerini dinledik falan.

    bir başka ortak özelliğimiz de zamanında hepimizin bir şekilde metallica ile haşır neşir olması. evet, daha sonra kimimiz 70'lerin rock gruplarına sardık, kimimiz tarzını daha da sertleştirip norwegian black metal'e kaydı, kimimiz de enstrümana ağırlık verip jazz falan dinlemeye başladı. ancak bazı şarkıların yeri hiç değişmedi.

    bu nedenle nothing else matters bir çok insan için introduction to rock music gibi bir konuma sahip. ben de bu şarkıyı yüzlerce kez dinlemişimdir. tabi o zaman ne sözleri anlıyordum ne de şarkının yazılış hikayesini biliyordum. ancak james'in vokaliyle hüzünlenip kurşun kalemlerle lars'a çok eşlik etmişliğim vardır. şimdi de istedim ki gitarından vokaline, sözlerinden davul partisyonuna şarkıyı şöyle bir irdeleyelim.

    şarkımız dünyanın en basit ancak en akılda kalıcı arpejlerinden biriyle açılıyor. eğer gitarı farklı bir akor düzenine göre çekmediyseniz tüm teller boştayken çaldığınız akor open e oluyor. james de şarkıya en üstteki e, g-b-e-b-g tellerinde gezerek başlıyor. burada önemli olan nokta şu. normalde eline gitarı alan her insan bu arpeji çalabilir ancak bu zamanı bulmak çok önemli çünkü şarkı bundan sonra bu arpejin ritmiyle devam ediyor.

    kayıtlardaki gitar tercihi de biraz ilginç. normalde şarkı sürekli arpej üzerinden gidiyor. james lirikleri söylerken bile arpej düzeninin farklı varyasyonları tekrar ediliyor arkada. ancak kayıt james'in üzerinde "so fucking what" yazan 1987 esp mx-220'siyle yapılmış. bu da bir problem çünkü arpej, bazı yerlerinde tellere vuran elinizin orta ve yüzük parmağını da kullanmanızı gerektiriyor ve gitarınızın üzerindeki teller dandikse bu durum etüt sırasında ıstıraba dönüşebiliyor. o yüzden elinizde varsa güzel bir akustik gitar ile daha keyifli bir şekilde çalabilirsiniz bu kısmı.

    yukarıda şarkının bir hikayesi olduğundan bahsetmiştim hemen ona da değinelim. rockstar'ların en büyük problemlerinden biri bitmek bilmeyen turneler ve sevdiklerinden uzak kalmak malum. farklı bir zaman dilimine gidip jet lag olmak, evinde uyuyamamak, yerel basına röportaj vermek, full enerjiyle sahneye çıkıp belki de sizi senelerdir bekleyen hayranları hayal kırıklığına uğratmamaya çalışmak, sahne hazırlığında bir şeylerin sürekli ters gitmesi gibi bir yığın stresli durum var. sonuçta milyon dolarlar kazanıyor olsalar da bu sanatçılar da insan ve bir çok grup üyesinin bu durumdan şikayet ettiğini görebilirsiniz röportajlarında.

    james de nothing else matters'ı turne sırasında görüşemediği kız arkadaşıyla telefonda konuşurken yazmaya başlamış.

    "so close no matter how far" (çok yakın yine de çok uzak),
    "never opened myself this way" (kendimi hiç bu şekilde açmamıştım),
    "all these words i don't just say" (bunları öylesine söylemiyorum),

    gibi dizeler tam olarak o aradaki özlemi anlatıyor zaten. lirikler de bu yüzden hem çok öznel hem çok samimi. şarkının bu kadar sevilmesinin sebebi de james'in içini dökmesi ve bu duyguların dinleyiciler arasında karşılık bulmasıdır belki de.

    kaydın öne çıkan bir diğer noktası da lars'ın davulları. lars burada rock şarkılarında kullanılan 4/4'lük enerjik ritmin yerine slow parçalara daha uygun olan 3/4'lük ritm kullanıyor. geçişlerde de crash'lerden ve tom'lardan destek alıyor. davulların ben buradayım dediği ise iki nokta var. birincisi şarkının ikinci nakarat kısmı bitince gitarlar geçiş kısmı çalıyor. orada el, snare drum'ın üstüne konulup vuruşlar çok ufak bir bilek hareketiyle davulun kenarına yapılıyor. o da çok sade ve hoş bir ses çıkarıyor. ikincisinde de solodan önce snare drum ile tom'lara aynı anda seri şekilde atak yapılıp şarkının enerjisi yükseltiliyor.

    solo kısmı da hayli ilginç. metallica'da normalde solo ve lead'leri kirk çalıyor malum. bu şarkının ise kaydı dahil solosu james'in eseri. hatta kirk "albüm çıktı, turneye çıkana kadar gitarlarını çalmayı öğrenmemiştim." demişti bir yerde. biraz da bu nedenle solo speed picking, tapping gibi teknikleri içermiyor. daha çok gitarı ağlatan bend'ler var. bu tercih de şarkının thrash metal'den uzak sound'una daha çok uyuyor.

    fark edeceğiniz üzere şarkı aslında gayet sade. ancak duyguları aktarmak konusunda çok başarılı. çünkü temelde bir insanın geride bıraktıklarına duyduğu özlem sonucu ortaya çıkmış. bu nedenle "teknik kasmak" bu şarkıda o kadar işe yaramayacaktı. sonuç olarak sadece tellere vuran eli kullanarak yapılan bir arpej, seri şekilde çift kick kullanmaktan ya da teknik ağlatan bir solo yazmaktan daha etkili olmuş diyebiliriz.
93 entry daha
hesabın var mı? giriş yap