4 entry daha
  • öncelikle yumoş minnoş bir aşk hikâyesi değil,

    tekâmül hikâyesi ya da sürecidir.

    çiftlerden biri zihin, mantık insanıdır; diğeri, duygu insanıdır.

    hayat tarzı ve dünyayı algılayış ya da karakter olarak,

    arnold schwarzenegger ve danny devito'nun ikizler adlı filmde canlandırdığı tipler gibisinizdir. önce bi kıl olursunuz. genelde, egosu yüksek olan kıl olur.

    birbirinize olan hisleriniz ve tavırlarınızın nasıl olacağı konusunda bir film ismi vermem gerekirse: angelina jolie ve brad pitt'in mr and mrs smith filmi, diyebilirim. itmeli, çekmeli; kaçmalı, kovalamalı; nefretli, sevgili. yani, zıtlıklar arasında top gibi sekeceğiniz bir ilişki türü

    onu hissetmek için dokunmanız gerekmez. patrick swayze ve demi moore'un ghost adlı filmde yaşadıklarını yaşarsınız. gözlerinizi kapatıp imgelemeniz yeter.

    zaten, ruhsal olarak bir bağınız olduğundan, gün içinde her ne işle uğraşıyor olursanız olun, yanınızda hissedersiniz. bundan dolayı, mesaj yağmuruna tutmaz, neden aramadı, diye triplere girmezsiniz. çünkü, bilirsiniz ki sizinle aynı hissettiği için sizi hep yanında hissettiği için böylesi dünyevi şeylere takılmaz, takılmazsınız.

    aranızda, manyetik bir çekim vardır. mantık insanı, ruhani dünyaya kapalı olduğu için aradaki çekimi, dünyevi aşk, tutku ve arzu ile karıştırır. aşk, sevgi gibi kavramlar, onun hayatında hiç yer almamış olduğundan, duygularının aktif hale geldiğini düşünüp mevcut durumu baskılamak amacıyla kaçışa geçer.

    başka partnerlere yönelir ama bilmez ki dünyadaki bütün kadınlarla/erkeklerle birlikte olsa da hissettiği şey geçmeyecektir.

    bu duyguyu, dünyevi aşkla tutkuyla ve arzuyla karıştırdığından kaçtığı kişiyle bir iki sefer yatabilse geçeceğini bile düşünür. ne büyük yanılgı. geçmeyecektir.

    kaçan taraf, iletişimi her ne kadar koparmış olsa da ruh bağlantısını koparamadığından, kaçtığı kişi, kafasında raptiye gibi kalır.

    dünyadaki bütün erkeklerle/kadınlarla birlikte olsa da o raptiyeden kurtulamaz. karmalarına karma ekler, kavuşma süreci lastik gibi uzar. kimi çift kavuşamaz. egosunu kırmış, karmalarını temizlemiş, hırslarından arınmış, hayata başka pencereden bakmayı öğrenebilmiş olanlar kavuşur.

    görüşseniz de görüşmeseniz de aranızda telepatik bir bağ olduğundan, karşılıklı olarak, birbirinizde, kendinizde değiştirmeniz gereken kalıp düşünce, tavır ya da inançları tetiklersiniz. korkularınız tavan yapar. egonuzu kalkan edinirsiniz.

    size yaşattığı bu karmaşadan dolayı diliniz bazen küfre, bedduaya evrilir; bazen de görüşmeseniz bile mutlu ve sağlıklı olmasını diler, koşulsuz sevgi hissedersiniz. bu durum da o sınavın bir parçasıdır. yani, kendini iyi hissetmek için kimseye ihtiyacın yok ve sen izin vermediğin sürece kimse seni mutsuz edemez. kapiş?

    kaçma, kovalama sürecinde, bir taraf, gündelik hayatta agresif olurken öteki yataklara düşebilir.

    yapmanız gereken şey, bu kişi neden bana böyle davranıyor, sorusundan yola çıkarak cevabı kendinizde aramaktır. mantık insanı olan, bağlanma sorunuyla yüzleşir, duygu insanı olansa terk edilme, kaybetme korkusuyla.

    yaşanılan tuhaf durumun çözümü, uyanıştadır. şimdiye kadar ilişkilerde kullandığın tüm şablonları çöpe atarak başlaman gerekir. çünkü, elindeki hiçbir şablon, derdine derman olmayacaktır.

    imar planı gibi düşün. eski değer yargıları, şu, bu, sana ket vuran, blokaj yaratan, karmalara sürükleyen ne varsa çöpe atman ve kendini yeniden yapılandırman gerekir.

    bu kafaya geldiysen şanslısın. yok eğer, "kavuşacak mıyız?" tarzı duygusal sorulara takılıp kalmışsan ve tekâmül yolunda hiçbir eylemde bulunmuyorsan tezeği avuçla yedin demektir.

    senden ne kadar kaçarsa kaçsın, "o da benim gibi hissediyor mu?" sorusunu barındırıyorsan ikiz alev değilsindir. eğer şizofren değilsen hissettiğin şey doğrudur. her ne kadar umurunda değilmiş gibi davranıyor olsa da kendi içinde kavga halindedir. tabii ki egosuyla.

    bir araya gelmenizi engelleyen dış etkener de olabilir. aile ya da karmik eşler gibi. aslında aynı zamanda, enerjisi çoktan bitmiş, "aman tadımız kaçmasın ali rıza bey." modunda giden evliliklerin, sınanma sürecidir. karşılaştığınız ikiz alev'in, bu zamana kadar kopulamayan konfor alanını terk edişe hizmet ettiği de söylenir.

    sistemin, burunlarınızı sürtmek için kurguladığı bu senaryoda,

    ya duygusal olan, daha önce yapmadığı bir şeyi yaparak mantığını kullanmaya başalayacak ve dengeye gelecektir; karşı taraf da aksini yaparak...

    ya da

    burunlarının dikine gidip hayatlarının sonuna kadar, başka insanlarla aynı hikâyeleri, korkuları kaygıları, karmaları yaşayarak,

    yani, odun gelip odun giderek ömürlerini tamamlayacaklardır.

    bu arada, şems ile mevlana arasındaki ilişki, ikiz alev ilişkisi şeklinde anılır, kimi kesimce.

    bana da ulvî'yi hatırlatırlar. hani demiş ya: derdimi anlatmaya, seni tenha bulamam. seni tenha bulunca, kendimi asla bulamam.
58 entry daha
hesabın var mı? giriş yap