7 entry daha
  • temelleri seksenlerin ilk yarısına kadar uzanan kriz.

    12 eylül darbesi sonrasında özal’ı ekonomiden sorumlu bakan atayarak 24 ocak liberalizasyon kararlarını devam ettiren 12 eylul askeri yönetimi neo-liberal ekonominin önünü açmıştır(mesela sendikaların gücünü kırarak işgücü piyasalarını esnekleştirmek gibi). zaten sonrasında iktidara gelen özal’ın yaptıklarını biliyoruz. bu noktada özal ile 12 eylül askeri yönetimi tam bir uyum içerisindedir aslında. dünyada batılı gelişmiş ülkeleri 70lerin sonunda içine düştüğü resesyondan, ekonomik krizden çıkarmak için uygulamaya koyulan neo-liberal reçetenin bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde ne gibi ağır hasarlara yol açabileceği konusunda sayısız örnek var. bizdeki 94 ve 2001 krizleri, 97 güney asya, 98 rusya, brezilya, 2002 arjantin krizleri bu örneklerden ilk aklıma gelenler. eğitim, kanun hükmünün tesisi (rule of law), vergi adaleti ve yatırım ortamının iyileştirilmesi ve bunların getireceği ekonomik gelişme ve refah artışı görülmeye başlanmadan ekonomiyi ve piyasaları sonuna kadar küresel rekabete ve sermayeye açmanın felaketten başka bir şey getirmeyeceği açıktır. (bu arada yeni bir felaketin adım adım yaklaştığını da üzülerek görüyoruz). tabii bunları gözardı edip olanı biteni ecevite, sezere, havalarda uçan anayasa kitapçığına filan bağlarsak başladığımız yere geri döneriz ve içinde bulunduğumuz kriz döngüsünden çıkamayız.

    (bkz: washington konsensüsü)
61 entry daha
hesabın var mı? giriş yap