38 entry daha
  • besim dellaloğlu'nun bugün gazete duvar'da yayımlanan yazısından sonra son dönemde meşhur olan bu kavram üzerine biraz düşünme gereği hissettim.

    “geçmişe ait olan ama şimdi de değerini kaybetmeyen yapıtları” işaret etmek için kullanılan bir kelime olarak klasiğin yerine bugünlerde kanonun geçtiğini belirten dellaloğlu kanonun, “klasik külliyatın bütününü tekil olarak ifade etme fırsatı” verdiğinden ve “çağdaş olan yapıtları da ekleme imkânı” sunduğundan söz ediyor. yani kanon bir anlamda klasik demek. kanon kavramının daha çok ingilizcede yaygın olduğu bilgisini de sunuyor. bize tozunu yuttuğumuz sıralardan bugüne değin “klasik” üzerinden anlatıldı.

    bizde paralel ilerleyen bir kanon olduğunu söylüyor dellaloğlu. bu paralellik ise -her zamanki gibi- sağ ve sol olarak ayrışıyor. nâzım hikmet bir grubun klasiğiyken necip fazıl başka bir grubun klasiği haline geliyor. ağzıyla kuş tutsa da semih gümüş'ün listesinde sezai karakoç'a rastlayamayacağımız gerçeğini kabul ettik artık. aynı gerçek sağdaki uç isim yusuf kaplan'ın oluşturduğu okuma listesinde asla adı anılmayacak sabahattin ali ya da yaşar kemal için de geçerli.

    bu tür ayrımların diğer edebiyatlarda olmadığı bilgisini de yazı aracılığıyla vermiş olalım. fakat bizim için ahmet hamdi ve sabahattin ali örneğinin ortak kanon olma noktasında ilerlediği tespitinde de bulunuyor. bu görüşe katılmamak elde değil. fakat bu denli dar bir listemizin olması elbette üzücü bir durum. hep öteki mahalleye hakaretlerle ilerliyor. tek bir kitabını okumadığı bir yazarın -meşhur- dünya görüşü üzerinden olumsuzlayanlardan geçilmeyen mahallelerde yaşıyoruz.

    ekşi sözlük'teki yazar başlıklarına bakmanız bunun için kafi. ismet özel başlığı özellikle “savunanlar, sevenler, nefret edenler”le dolu. “iyi şair berbat insan, pis sağcı, kötü şair.” aynı durum sağ cenah için de geçerli. bazı isimlerden örnek vermek abes karşılanıyor. “yadırganmanız, yargılanmanız, şu dururken ondan bahsedilir mi?” eleştirilerine maruz kalmanız işten bile değil. ben yine de bilhassa edip cansever, turgut uyar, cemal süreya, ahmet haşim, yahya kemal gibi şairlerin -paralelsiz- kanon içinde yer aldıklarını düşünüyorum. yine oğuz atay'ın da kanonda çok rahatça yer alabilecek bir isim olduğunu belirtmek lazım. tabii kime göre değil mi?

    orhan kocak'ın tanpınar için söylediği bir anekdot geliyor aklıma. vaktiyle huzur'u kapağı görünmesin diye kaplayarak gizli gizli okuduklarından söz ediyordu kocak. şimdilerde öyle mi?

    umarım parelellerden kurtulur ve edebi anlamda rüştünü ispat etmiş klasiklerimizi hep beraber kabul ettiğimiz bir toplum oluruz. çok zor ama imkansız değil.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap