4518 entry daha
  • gramsci hegemonya kavramından söz ederken, toplumsal yaşamda birisinin kendi dünya görüşünü bir bütün olarak toplum bünyesine baştan sona yayarak ve böylece kendi çıkarları ile toplum çıkarlarını büyük ölçüde eşitleyerek, ahlaki, siyasi ve entelektüel liderlik kurmasından söz eder. malum, kafası çalışan herkes bu tanımlamanın bugün ülkeyi tek adam rejimiyle yöneten rte ve partisi akp’yi ne kadar iyi anlattığını görebilir.

    gramsci hegomanya kavramından bahsederken onu yaratan en önemli unsurun ’ortak duyu’ olduğundan bahseder. ortak duyu toplumsal yaşamda sorgulanmaksızın kabul edilen davranış ve düşünceler bütünüdür kabaca. yani iktidarın ya da yönetici sınıfın fikirleri ideolojik olmaktan ziyade ortak duyu olarak kabul edildiğinde iktidarın yaptığı, gerçekleştirdiği her türden eylem ve söylem ideolojik tahakkümü güçlendirir ama ideolojik hedefler gerçekleştirilirken ideolojik işleyiş görünmez hale gelir. bunu bizim topluma bakıp anlamak hiç zor değil. siyasal islamcı, dibine kadar neoliberal inşaatçı bir iktidar kendi idelojik fikir ve aygıtlarını sözde vatan, millet, din, kuran, namus, ahlak, edep, haya gibi kavramlar eşliğinde seküler, aydın, okur yazar, bilime, sanata, gelişime, aydınlanmaya yüzü dönük, okuyan, eğitimini önemseyen, dil öğrenen, yurtdışı gezileri yapan, yapmak isteyen, laik, içen, gezen, tozan, özgürlükçü, açık fikirli, bir kesime karşı fütursuzca kullanıyor ve ortak duyu denen kavram sayesinde (vatan, millet, sakarya, din, iman, kitap kavramalarıyla) bunu o sınıfa, kitleye, dönük bir sistematik nefret ya da hınçtan ziyade ülke refahına, gelişimine dönük bir enstrümanlar bütünü olarak yazılı ve görsel medyanın söylem gücünü de arkasına alarak sınıf bilinci oluşmamış, sınıfı kinini hep yanlış bir ideolojik düşmana karşı bileyen, aşağılık kompleksiyle yanım yanım yanan halka misler gibi satıyor.

    düşman olmak, çoğunluğun safını tutmak binyıllardır hayatta kalmak için en kolay yoldur. türkiye’de eğitim almamış, alamamış, işçi, emekçi, çiftçi vs olmak üzere büyük bir çoğunluk onları küçümseyen, aşağılayan, yok sayan, tebaa ve güruh olarak işaretleyerek yaşamlarını köpekçe sürdürecekleri bir 8-6 mesai ve ev arası hayata mahkum eden gücün devlet olduğu gerçeğinden kaçınarak maalesef okumuşlar, monşerler, laikler, seküler yaşayan okumuşlar, aydınlar, ya da en azından böyle yaşamak için çabalayanlar olduğunu düşünüyor. ve maalesef bunu değiştirmek çok ama çok zor. çünkü bu okumuşların içinde de ortak duyumun ideolojik düşmanlaştırmasına (kürt düşmanlığı, homofobi, alevi, ermeni düşmanlığı vs) dünden razı seküler, laik, liberal bir kesim de var. kısacası olamadıkları her şeyden nefret eden ve olamadıkları şeyin telafisini bunu bin bir emekle başarmış olanın yaşam kalitesine öfke duyarak, ona göz dikerek ve ona ideolojik işleyişin görünmez baskısı altına alıp, kendi değer kıskacında öğütüp, tek tipleştirmeye çalışan azılı bir düşman var karşımızda.

    bunların çoğu her üniversitelinin gece gündüz gang bang yaptığını, her orta sınıf, beyaz yaka çalışan,memurun swinger partilerine gittiğini, herkesin hunharca birbirini siktiğini falan düşünür. gidemedikleri tatiller, restoranlar, mekanlar, sosyal aktiviteler ve kendilerini oraya ait görmedikleri her türden durum ve ortam için şarklılıklarının, devlet politikaları sonucu onlara reva görülen eğitimsizliklerinin yarattığı aşağılık duygularının kinini kullanarak birinci dereceden muhatapları olarak devleti ilan etmek yerine bunları yapan, yapmaya çalışan topluluğu hedef alırlar. köylerde, kasabalarda, anadolu’nun ücra köşelerinde aklınıza hayalinize gelmeyecek her türden ahlaksızlık ve suçu normalleştirerek yine bu ortak duyu sayesinde herkesin her şeyi bildiği ve hiç kimsenin ahlaki ve vicdani açıdan kılını kıpırdatmadığı bir düzenin içinde yaşar gideler. bunların kentli okuyanları da aynı bokun lacivertidir. işte tüm bu insan iklimi ve nüvesi sittin sene düzelmez, düzelemeyecek. en azından önümüzdeki 50 yıl boyunca. o yüzden kim bir yerlerde ‘’hehe bu ülke insanı iyidir, yardımseverdir, hem çay veren insan kötü mü olur’’ anadolu irfanı arabeskliğini görsem gülmekten kendimi alamıyorum. size o çayı verenler ellerine düşerseniz ters yatırıp, düz sikerler sizi. bu gerzekçe romantizmini ve filantropluğunuzu kendinize saklayın.

    atıp tutmak için söylemiyorum ama ben bu ülkenin ücralarında, bağırsaklarında yatan her türlü paraziti, pisliği görmüş insanım. şu ülke öyle insanlar yaşıyor ki zamanın en büyük sanatçıları bir araya gelse bu insanların sıradanlaştırdığı kötülükleri anlatmayı tahayyül edemez. ülkenin her yeri palu aileleriyle dolu. biraz eğitim alıp kendini dünyanın merkezi sanan, kompleksleri içinde boğum boğum boğulup her türden ödipal sakatlığı türlü sapkınlık ve sapıklıkla normalleştirip üzerine misler gibi yaşayan milyonlar ülkesi burası. o yüzden burunları bokun içinde dahi olsa onlara sözde sınıf kimliği ve aidiyeti veren partilerine oy vermekten vazgeçmeyecekler. çünkü yaşadıklar hayatın sorumlusu olarak kolaylıkla düşmanlaştırabilecekleri laik, seküler bir topluluk var. yani kendinizi hiç ama hiç kandırmayın. bu ülke bir partinin iktidara gelip ekonomiyi düzeltmesiyle falan normale dönmeyecek hiçbir zaman. eğitimden bilim, sanata, istihdamdan, ekonomi, tarım, hayvancılığa, ırkçılık, homofobi, ensest ve tecavüzden kadın düşmanlığına, hukuktan, adalete, dinden, milliyetçi saiklerden vatan, millet, sakarya edebiyatına kadar topyekun, radikal devrimler yapılmadığı sürece bir ileri, iki geri yerinde saymaya ve hatta çağın gerisinin gerisine de gitmeye devam edeceğiz. ama neyse ki milli gururumuz, dinimiz, imanımız, vatanımız ve milletimiz tüm dünyaya muhteşem bir tek örnek teşkil etme hususunda inci gibi parıldamamızı sağlıyor. yayında ve yapımda emeği geçen herkesi en kalbi duygularımla selamlıyorum.
1395 entry daha
hesabın var mı? giriş yap