98 entry daha
  • gun itibariyle yiğit bulut tarafindan vatan gazetesindeki ko$esinde ele alinan filmdir.
    (bkz: dogru soze ne denir)

    uykunun en derini hangi saatte gelir biliyor musunuz? veya hangi uyku en derindir.. yorulmayın, arz edeyim, gaflet içinde uyunan uyku...

    neyse! uykudan bahsetmişken, “insanların uyutulduğu” bir filmden bazı örneklemeler yapmak istiyorum... adı : ada... 2005 yılında gösterime girdi ve daha sonra bazı televizyon kanallarında da yer aldı... filmin özeti şöyle: yedek organ sağlamak amacıyla insanlar klonlanıp, kendilerine genetik olarak yüzde 95’in üstünde uyan, ikincil bir yapı oluşturuluyor. ortaya çıkan klonlar, bilinçlerinde ve bilinçaltlarında yapılan manipülasyonlarla, “nükleer bir kirlenme sonucu kurtulanların ortak bir sığınakta yaşadıkları fikri”yle programlanıp, temiz kalan adaya gitme beklentisi içinde “birarada” barındırılıyorlar... kendilerini “esas” sanan “klonlar”, nasıl bir oyun içinde olduklarını fark edemeden, “adaya seçilecekleri” günü bekliyorlar. ada fikriyle “motive” edilip aslında “neye hizmet ettiklerini” asla anlayamıyorlar. en acı ayrıntı da başkalarının “amaçları” uğruna “araç” olduklarının farkına asla ama asla varamadan yaşıyorlar.

    bu filmi seyrederken aklıma küreselleşmenin komik beklentilerle “klonlaştırdığı” ülkelerin insanları geldi. daha açıkçası “türkiyem’in insanları yani bizler ve türkiye’nin son dönemde geçirdiği değişim...” pazarlanan sahte ab dinamiği adı altında serbest dolaşımın dahi olmadığı-tartışılmadığı, gümrük birliği’nde rekabet eden firmaların bile mal pazarlamak için vize alamadığı, ülkelerindeki en güzel sahiller yabancı tatil köylerine verilerek gelirleriyle halkın kalamadığı asla kalamayacakları lüks oteller yapılan, bankacılık sistemi yabancılaşan, devlete olan borçları dahi yabancı tekellere satılan, telekom’u, ereğli’si, tüpraş’ı, telsim’i, turkcell’i, tv’leri, tekel’i, limanları, uluslararası sermayeye transfer edilen, ülkesinden petrol boru hatları geçip sadece yıllık 30 milyon dolar gibi komik kiralar ile avunup elindekinin değerini bilmesi engellenen, belki de çok daha fazlasını elde eden ve/veya etme şansına sahip ülkesinde 200-300 milyar dolar gsmh masalıyla uyuyan, kısacası “klonlaşan” kendi topraklarında kiracı konumuna düşerek “beklentiler ile motive” edilen türk halkı... ve en kötüsü kendisine anlatılan avrupa, imf, özelleştirme gibi hikayelerle “kandırılan” ve “ada’ya seçilip refaha, huzura kavuşacağını düşünen türk halkı...”

    sonuç: konuyu hiç uzatmayacağım. bugün yaşadıklarımızın neredeyse tamamı “o zavallı klonların hayal ettikleri daha doğrusu kendilerine hayal ettirilen ada’ya varacakları” günü beklemeleri kadar gerçek. tartıştığımız konular, türban ve her türlü politik tartışma dahil, arkada işleyen “çarkları” örtmek için “alevlendirilen” suni gündemler... arkada “işleyen” mekanizma çok açık ada hayaliyle “gelişmek” için “çabalayan” bir ülke, her türlü ekonomik dinamiği ele geçirilen, insanları “kendi topraklarında” sadece “çalışan” konumuna düşen yani “klon” olup “yeni sahiplerine” hizmet eder hale gelen bir yapı...

    son söz: bugün türkiye toprakları üzerinde “yaşayan bizler” sıcak para ve faiz geliri olarak “bizi klonlayanlara” yaptığımız onca abuk subuk tartışma arasında fark edemeden yılda 100 milyar dolar üstünde kaynak aktarıyoruz. önümüzdeki yıllarda, satılan “banka-şirket-tekel-tersane-altyapı” gibi dinamiklerimizden dolayı, “inanılmaz boyutlarda oluşacak” kâr transferlerini de yukarıdaki rakama ekleyin, sonuç çok net: kendi toprakları üstünde “bir şirketmişçesine” işçi konumunda çalışan bir halk ve tek kurşun dahi atmadan “ekonomik olarak” işgal edilen bir toprak...

    not 1: diyeceksiniz ki “ekonomik olarak böyle oldu ama siyasi olarak bağımsızız!” şaka mı yapıyorsunuz ekonomiyi kim kontrol ediyorsa, artık siyasi tercihlerinizi de onlar kontrol ediyor...

    not 2: filmi bir daha izlersem, bir daha yazacağım... hatırlıyor musunuz uykunun en derini hangisiydi!

    http://www9.gazetevatan.com/…0&categoryid=4&wid=150
80 entry daha
hesabın var mı? giriş yap