aynı isimde "gibi" başlığı da var
8237 entry daha
  • bu dizi bana ilham veriyor, yıllardır düşündüğüm şeyleri hayata geçiriyor, cesaret veriyor.

    güzel sanatlar fakültesi dramatik yazarlık mezunuyum. bizim bölümlerde senaryo yazmayı öğretiyorlar biliyorsunuz. ama şunu öğretmiyorlar: sektör. televizyon dizileri hepinizin malumu. kendi meşrebimce mizah yazıyorum ben, kendime bir alan bulamayacağım için de motivasyon bulursam tiyatro oyunları yazıyorum. oyunlarımın devlet tiyatroları edebi kuruldan oy birliğiyle reddedildiğini söylememe gerek yok. sağ olsunlar, eşim dostum olan tiyatro sahipleri yaşadığım şehirde alan açıyorlar bana. ama bin yıllık arkadaşlarıma bile yaptığım mizahı anlatmak kolay olmuyor. ekşi sözlük okurları ve yazarları; sizin yabancınız değil, gündelik, alelade kendi aramızda konuştuğumuz şeyler işte. gündelik tespitler, karikatürize edilmemiş tipler, iş ortamımızdaki iç sesimiz gibi ya? kendimi hep şöyle savunurken buluyorum; siz hiç böyle konuşmuyor musunuz? aldığım cevap hep; ama şimdi halk bunu anlamaz. sen daha kitlelere hitap eden şeyler yaz. söylediğim şey de yanlış anlaşılmasın öyle gibi'deki yapılan gibi her şeyiyle uyumlu bir mizah değil, örneğin vedalaşılan kişiyle aynı yöne gittiği fark ettiğinde hızlanmak, koşturmak hatta. hani bi arkadaşınla vedalaşırsın da sonra aynı yöne gittiğini fark edersin de, acelen varmış gibi saçma sapan hareketler yaparsın? saçmalama salak mısın? ayağı takılsın düşsün, o zaman komik olur, bunun neresi komik?

    gibi bu kadar başarılı olduğunda ağladım ben biliyor musunuz? bir hastanede çalışıyorum. etrafımdaki insanların yüzde doksanı hizmetlisinden, hemşiresine, hastasından, doktoruna 'gibi' replikleriyle konuştuklarına inanamıyorum. bir daha söyle diyorum. geçen gün arkadaşıma hiç huyum olmadığı halde çay götürdüm mesela, 'ilkkan'la geçirdiğim en güzel sene' dedi bana. gülmedim, yani güldüm de, o gülme çok dokunaklı bir gülmeydi. içinde acı vardı ya resmen. o gülmenin içinde yılların birikmişliği var, ya bak, ben deli değilmişim, böyle şeylere de gülünürmüş işte, herkes de anlıyormuş bu mizahı, sizin bizi mahkum ettiğiniz o abartılı tiplemelerle dolu şeyler koca bir yalanmış, tekelinize almışsınız, milleti kötü mizaha mahkum etmişsiniz dedim. sanki yıllardır kafamın içinden konuştuğum personam gibi insanlar aslında varmış da, şimdi çıktılar ortaya ve hepimizin içinde aynı kişi konuşuyormuş gibi. bir-iki cesur çıkmış ve bunları seslendirmiş (aziz kedi ve feyyaz yiğit) tabi bunları tespit etmek ayrı bir hüner, onu biliyorum. iş zaten onları tespit edip ortaya çıkarmak. aynıymışız be meğer. aynı şeylere aynı anda hem zekamızı okşuyor, hem aşırı biz gibi, hem söyleyecek sözleri var. dünkü izlediğimiz 4. bölüm neydi ya? üşenmesem alt metinlerini çıkarsam kesin kara mizahın büyük felsefik meseleleri tartışması konulu tez yazarım. kendinden maddi olarak avantajlı bir arkadaşın daha önce hiç düşünmediğimiz, üzerimizde yarattığı o psikolojik şiddet daha güzel anlatılamazdı. 'ödün kopuyor di mi zenginler üzülecek diye' bunu da güldererek sorgulatması, bilmiyorum ya, ben mi abartıyorum? size de muhteşem gelmiyor mu? en son sahnede masada konuşulanlar, ben böyle büyük meselelerin işlenişini nuri bilgi ceylan filmlerinde falan görmüşümdür en son. illa eski türkçe kelimelerle piyano fon müziğinde tartışmaya gerek yok bu dertlerimizi diye düşünüyorum. mizahlarını zaten anlatmama gerek yok, çok şükür ki slogan haline geldi artık. insanlar gülmenin nasıl bir şey olduğuna kafa yordu, ya, bu kadar sıcak bir mizah ne bileyim, hepsini tek tek tebrik ediyorum. kendi mizah anlayışımı nasıl anlatsam; ana haber bülteni bittikten sonra spiker mahsustan elindeki kağıtlara notlar alıyormuş gibi yapmadan, ya sayın seyirciler aslında birazdan yalandan şu kalemle bir şeyler yazıyor gibi yapacağım ama, bülten bitti, biliyorsunuz, dağılabilirsiniz, kurtarın beni şu meşgul görünme gerginliğinden' bi bok yazmıyorum işte düz çizgi çekiyorum kağıda dediğini düşünün. kimse sorgulamaz, anamız, babamız da doğru söylüyor spiker, haklı der. ha işte ondan. yani buna benim gibi bir çok insan da olduğu anda güler gibi geliyor. samimiyet her yerle çalışır.

    gibi dizisi, yaptığı mizahla bu işin ucundan kıyısından uğraşan bir yazar olarak bana inanılmaz ilham verdi. oturdum, kimse bana yaz dememişken sekiz bölüm dizi yazdım. beni (olmaz da) belki bir yapımcının karşısına bu projeyle oturursam, ayaklarımı yere sağlam bastıracağı için. çıkıp aslanlar gibi 'gibi' kafasında yazılmış bir dizi diyebilme imkanı tanıdığı için. önceden tiyatro yönetmenlerine ekşi sözlük, twitter gibi referanslar verirdim kendimi anlatmak için, şimdi göğsümü gere gere diyebiliyorum: gibi gibi.. gibi kafasında yazılmış ya, gibi ya, gerçi çıta da arşta oluyor o zaman, gibi gibi dedikten sonra benimkiler muhtemelen bok gibi geliyordur aluieauiea. yıllardır ana akımı meşgul eden karikatürize tiplemelerle dolu sitcom dizilerine, uzaya, taş devrine, amerikan kovboy filmlerine türkleri yollamaktan ibaret mizah anlayışına mahkum etmeyen gibi'ye bir kez daha, umutsuz bir yazara motivasyon kaynağı olduğu için bir kez daha, tüm içtenliğimle teşekkür ediyorum.
10243 entry daha
hesabın var mı? giriş yap