211 entry daha
  • jhana bir yaşam tarzıdır (the only way to jhana adlı kitaptan çeviridir)

    "tathagata eğitilmeye uygun birini bulduğunda ilk önce bu şekilde eğitir: ‘gel, keşiş. ahlaklı ol. patimokkha’ya uygun biçimde, davranışlarında ve aktivitelerinde kendini dizginleyerek yaşa. kuralları benimsedikten sonra, en küçük hatalarda tehlikeyi görerek kendini eğit.

    keşiş ahlaklıysa ve en küçük hatalardaki tehlikeyi görüyorsa, tathagata onu ayrıca şu şekilde eğitir: ‘gel, keşiş. duyu yetilerinde korunaklı biri ol. göz ile bir biçim gördüğünde onun göstergesine ve anlamına tutunma ki hırs ve üzüntü gibi kötü nitelikler seni etkilemesin. dizginlemeyi uygula. göz yetisini koru. göz yetisine ilişkin dizginlemeyi gerçekleştir. kulakla bir ses duyduğunda… burunla bir koku aldığında… dil ile bir tat aldığında… bedenle bir şeye dokunduğunda… zihinle bir düşünce kavradığında, onun göstergesine ve anlamına tutunma ki hırs ve üzüntü gibi kötü nitelikler seni etkilemesin. dizginlemeyi uygula. zihin yetisini koru. zihin yetisine ilişkin dizginlemeyi gerçekleştir.

    keşiş duyu yetilerini dizginlemiş biri olduğunda tathagata onu ayrıca şu şekilde eğitir:
    gel, keşiş. yemek yemede ölçülü ol. aynı zamanda tefekkür ederek, eğlence için değil, sarhoşluk için değil, kilo almak için değil, güzelleşmek için değil, sadece bu bedenin hayatta kalması için, acıdan kurtulması için, kutsal hayatı yaşamak için, «açlıktan kaynaklanan hisleri yok edeceğim ama yeni hisler yaratmayacağım. böylece kendimi idame edeceğim, kabahatsiz ve içim rahat olarak yaşayacağım.»

    keşiş yemek yemede ölçülü biri olduğunda tathagata onu ayrıca şöyle eğitir:
    gel, keşiş. uyanıklığa adanmış biri ol. gün boyunca, otururken ve yürürken zihnini engellerden arındır. gecenin ilk bölümünde de, otururken ve yürürken zihnini engellerden arındır. gecenin ikinci bölümünde, sağ tarafına yatıp aslan pozunu al, bir ayağını diğerinin üstüne atarak, dikkatli ve farkında olarak, zihnin kalkmaya odaklanmış olarak yat. gecenin üçüncü bölümünde de, otururken ve yürürken zihnini engellerden arındır.

    keşiş uyanıklığa adanmış biri olduğunda tathagata onu ayrıca şöyle eğitir:
    gel, keşiş. farkındalık sahibi biri ol. giderken ve gelirken kendini dikkatli hale getir. bakarken ve kafanı çevirirken… uzuvlarını uzatırken ve bükerken… cübbeni ve tasını taşırken… yerken, içerken, çiğnerken ve tadarken… tuvalete giderken… uyanıkken, ayakta dururken, otururken, uykuya dalarken, uykudan uyanırken, konuşurken ve sessiz kalırken, kendini dikkatli hale getir.

    keşiş farkındalık sahibi biri olduğunda tathagata onu ayrıca şu şekilde eğitir:

    gel, keşiş. ıssız bir mesken bul: bir bozkır, bir ağacın gölgesi, bir dağ, bir vadi, bir mağara, bir mezarlık, bir orman, açık hava, bir saman yığını. keşiş ıssız bir mesken bulur: bir bozkır, bir ağacın gölgesi, bir dağ, bir vadi, bir mağara, bir mezarlık, bir orman, açık hava, bir saman yığını. yemek turundan dönüp yemeğini yedikten sonra, oturur ve bağdaş kurar, bedenini dik tutar, farkındalığı öne çıkarır.

    dünyaya yönelik şehveti terk eder ve şehvet bulunmayan bir bilinçle yaşar. zihnini şehvetten arındırır. kötü niyet ve öfkeyi terk eder, kötü niyet ve öfke bulunmayan bir bilinçle, tüm varlıkların iyiliğine duyarlı olarak yaşar. zihnini kötü niyetten ve öfkeden arındırır. tembellik ve rehaveti terk eder, tembellik ve rehavet bulunmayan bir bilinçle, farkında, dikkatli, keskin algılarla yaşar. zihnini tembellik ve rehavetten arındırır. kaygı ve huzursuzluğu terk eder ve kaygısız, zihni içeride dinginleşmiş olarak yaşar. zihnini kaygı ve huzursuzluktan arındırır. şüpheyi terk eder, iyi nitelikler hakkında kafa karışıklığı olmadan, şüpheyi aşmış olarak yaşar. zihnini şüpheden arındırır.

    bu beş engeli, idrakı zorlaştıran kusurları terk ettikten sonra duyusal hazlardan ve zararlı zihin durumlarından uzaklaşmış haldeyken– birinci jhanaya girer ve orada kalır, inzivadan doğan haz ve coşku, yönlendirilmiş düşünce ve değerlendirme eşliğinde. yönlendirilmiş düşünce ve değerlendirmenin yatışmasıyla ikinci jhanaya girer ve orada kalır: zihnin düşünce ve değerlendirme olmadan birleşmesi ve güven kazanması, konsantrasyondan doğan haz ve coşku eşliğinde. coşkunun sönmesiyle soğukkanlı, farkında ve dikkatli olarak kalır ve bedenle hazzı hisseder. üçüncü jhanaya girer ve orada kalır, soyluların açıkladığı gibi: ‘soğukkanlı, farkında ve mutlu bir zihin durumuna sahip.’ haz ve acının tamamen terk edilmesiyle dördüncü jhanaya girer ve orada kalır: soğukkanlılık ve farkındalığın en saf hali, ne haz ne acı.

    bu, eğitimde ve henüz hedefe ulaşmamış, ancak esaretten mutlak kurtuluş için kararlı olan keşişlere benim talimatımdır. zihnini lekelerden arındırmış, hedefe ulaşmış, görevi tamamlamış, yükünü indirmiş, varoluş bağını yerle bir etmiş ve doğru kavrayışla kurtuluşa ermiş olan arahantlar içinse bu nitelikler şimdi ve burada hoş bir mesken sağlar, farkındalık ve dikkatlilik sağlar." -- m.n. -107

    ajahn nyanamoli: gördüğünüz gibi jhana pratiği, çok belirli bir yaşam tarzının, kendini terbiye etme sürecinin zirvesidir. «patimokkha’ya uygun biçimde dizginlenmiş olarak yaşa» sözünü sekiz veya on kurala indirgeyebiliriz ve o dönemdeki sosyal düzenle ilgili olan diğer kuralları çıkarabiliriz. başka bir deyişle, bu yaşam tarzı sadece keşişler için geçerli olmak zorunda değil. cübbe giymiyorsanız bile, pratik yapmak istiyorsanız patimokkha kuralları sizin için geçerli, teknik olarak değil ama kendini dizginlemek için gerekli olan sekiz kuralın ruhu içinde. beş kural sizi hayvan gibi davranmaktan alıkoyar, ve iyi doğumlar için meziyet kazanmanızı sağlar. ama kendinizi dhamma’yı pratik eden biri olarak görüyorsanız, bilmeniz gerekiyor ki sekiz kural pazarlığa tabii değil. (beş ve sekiz kural: link)

    «gel, keşiş…» ifadesi şu şekilde anlaşılabilir: «pratik etmek istiyor musun, o halde gel ve bu öğretiyi takip et. ve bunu üstlendiğinde en küçük hatalardaki tehlikeyi görmen gerekiyor.»
    (bu, nefsine düşkünlük, kötü niyet ve nefretle ilgili. kuralların teknik detaylarıyla ilgili hatalar değil.) ilk başta bu nevrotik olarak algılanabilir, bu önemli değil – alıştıktan sonra nevrotik tarafını aşacaksınız; ancak öğretinin değerini ve onu takip etmemekteki tehlikeyi görmeye devam etmelisiniz, çünkü kuralları uymazsanız tüm çabalarınız boşa gidecek. kuralları çiğnemekten korkmuyorsanız, bunların dhamma’yı anlamanın gerek koşulu olduğunu görmüyorsunuz demektir. yanlış yapmanın bedelinden korkmadığınız için de bu dikkatsiz olacağınız anlamına gelir.

    bu kuralları uygulayanlar içinde bile yaygın bulunan yanlış kanı şu: bu kurallara inanç sebebiyle, kültürel sebeplerle, otoritenin veya geleneğin dayatmasıyla, mensup oldukları meditasyon grubunun talimatıyla uyuyorlar, ancak bu kurallara uymanın kendilerini terbiye etmeye yaradığını görmüyorlar. yani dış koşullar bu insanları dizginlese de, daha derinde bu insanlar sebebini bilmeden rastgele yaptıkları bu şeylerin sihirli bir şekilde jhana veya aydınlanmaya yol açacağına, sonra da yapacakları hiçbir iş kalmayacağına inanıyorlar. başka bir deyişle, kendi yaptığı seçimlerle duyuları dizginlemek, ve zihni arındıracak ve aydınlanmaya götürecek olan doğru bağlamı geliştirmek arasında doğrudan bir bağlantı göremiyorlar. rastgele bir şeyler yapıp bunların aydınlanmaya götüreceğini umut ediyorlar.

    kademeli eğitimin ikinci kısmı duyuların korunması. periferik (fiziksel çevre anlamında değil, bağlam anlamında periferi) farkındalık dediğimiz tam olarak bu: görülen, duyulan, dokunulan, koklanan, tadılan ve düşünülen şeylerin gösterge ve anlamına tutunmamak. bir duyu nesnesinin göstergesi ve anlamı daima periferiktir, gösterge ve anlamı görmezsiniz. örneğin, üzerinde dur yazan bir tabela gördüğünüzde gördüğünüz şey harfler, yani renk ve şekiller. «bu noktadan ileri geçemezsin, burada durmalısın!» anlamı o tabelada bulunmuyor. yine de gözleriniz tabelayı gördüğünde deneyimlediğiniz bu oluyor, bunlar o tabelanın göstergesi ve anlamı oluyor. bunları anlatmamın sebebi şu, duyuların korunması pratiği genelde duyuların bastırılmasıyla karıştırılıyor, görmemek, duymamak vb gibi. bunu yapsanız bile bu yaptığınızın anlamını görmeyeceksiniz, bu yüzden duyuları korurken bunu ayırt etmeye başlamanız lazım. başka bir deyişle, duyuları terbiye ederken, bir eylemi yapmadan önce o eylemin şehvet, nefret veya yanılgıya dayanıp dayanmadığını bilmeniz gerekiyor.

    diyelim ki beklemediğiniz bir şey oldu, duyusal bir seçenek ortaya çıktı ve sizi baskı altına aldı: bu durumda şehveti artıran gösterge ve anlam üzerinde durabilirsiniz, veya şehveti azaltan gösterge ve anlam üzerinde durabilirsiniz. iki seçenek de mevcut, bunlardan birini veya diğerini seçmeniz gerekiyor. iki şekilde de, ortada bir baskı var ve bunu geri alamazsınız, çünkü bir şey gördünüz. duyularınız üzerinde ancak göreceli bir kontrol sahibisiniz, yani bazı şeyleri görmekten kaçınabilirsiniz ama yine de duyu organlarınız dış dünyada bulunduğundan istemediğiniz şeylere yine de maruz kalırsınız. bu tür şeyler olduğunda kuralları çiğnemeden bunlara tahammül etmelisiniz. gelişim sırası bu şekildedir, ve bu yüzden kurallar önce gelir.

    duyularınızı doğru şekilde dizginliyorsanız bu fazla çaba gerektirmez. şehvet veya nefret uyandıracak şeyleri deneyimlememek için gözlerinizi çıkarıp kulaklarınızı koparmanıza gerek yok. yapmanız gereken tek şey gözleriniz gördüğünde veya kulaklarınız duyduğunda, şehvet uyandıracak gösterge ve anlamlara yönelmemek, bunları kabul etmemek, hoş karşılamamak ve üzerine düşünmemek – güzellik, hoşluk, tatlılık göstergesi, tehlikesizlik göstergesi, ‘samimi ve tehdit etmeyen’ anlamı --- tüm bu anlamlar şehvetin göstergeleridir. ve hoşunuza gitmeyen bir şey algıladığınızda da bunu yok etmeye, reddetmeye, direnmeye, düşmanlık beslemeye çalışmayın.

    insanlar duyusal hazlara duyulan şehvetin tehlikesini gerçekten görebilseydi bunlar bir daha asla güvenli, samimi, uygun ve haz verici olarak görülmezdi; bir ateş çukuru, zehirli bir içki, bir olta, bir tuzak gibi görülürdü. bu göstergeler de orada bulunuyor. hazzın göstergelerini ortadan kaldırmanız gerekmiyor. onları düşünmeyi bırakıp onlar kadar mevcut bulunan fakat hep görmezden geldiğiniz diğer göstergeleri aramanız gerekiyor.

    soru: yani bir nesnenin güzellik göstergelerine dikkatimi vererek şehveti artırabilirim veya çirkinlik göstergelerine dikkatimi vererek şehveti yatıştırabilirim.
    cevap: ancak bu kaçınma motivasyonuyla, güzel tarafları ortadan kaldırmak veya sizin üzerinizdeki etkisini ortadan kaldırmak için yapılmamalı, çünkü bunlar size ait değil. gözünüz baskılanıyor ve güzel şeyler görmek istiyor. yapmanız gereken çirkinlik bağlamını, tehlike ve tehdit bağlamını korumak ve orada kalmasını sağlamak. başarılı olacaklar çünkü kötü düşünceleri yatıştırıp dağıtacak olan temel bağlam bu:

    "dikkatli, gayretli ve iradeli biçimde yaşarken içimde bir şehvet düşüncesi ortaya çıktığında şu şekilde tefekkür ettim: 'içimde şehvet düşüncesi ortaya çıktı. bu benim ıstırabıma, başkalarının ıstırabına ve ikisinin de ıstırabına yol açacak; bu, bilgeliği engelleyecek, zorluklar çıkaracak ve beni nirvana'dan uzaklaştıracak.' 'bu benim ıstırabıma yol açacak ' diye düşündüğümde, şehvet yatıştı. 'bu başkalarının ıstırabına yol açacak' diye düşündüğümde, şehvet yatıştı. 'bu, ikisinin de ıstırabına yol açacak' yol açacak diye düşündüğümde, şehvet yatıştı. 'bu, bilgeliği engelleyecek, zorluklar çıkaracak ve beni nirvana'dan uzaklaştıracak.' diye düşündüğümde, şehvet yatıştı." – mn 19

    işte bu yüzden buddha derdi ki, zihninizi geliştirirseniz, güzelliğin içinde çirkinliği görebilirsiniz. güzelle çirkinin yerini değiştirerek değil --güzellik göstergeleri yerinde duruyor--- ama onların arasından çirkinliği, tehlikeyi görebilirsiniz.

    "nasıl, ananda, soylu biri yetilerini geliştirir? işte, ananda, keşiş gözle bir biçim gördüğünde, hoş olan, hoş olmayan, hem hoş olan hem hoş olmayan ortaya çıkar. eğer isterse, 'itici olanda itici olmayanı algılayacağım' der ve itici olanda itici olmayanı algılar. eğer isterse 'itici olmayanda itici olanı algılayacağım' der ve itici olmayanda itici olanı algılar. eğer isterse 'itici olanda da olmayanda da itici olmayanı algılayacağım' der ve itici olmayanı algılar. eğer isterse 'itici olanda da olmayanda da itici olanı algılayacağım' der ve itici olanı algılar. eğer isterse 'itici olanı da itici olmayanı da aşacağım, soğukkanlı ve farkında olarak kalacağım' der, soğukkanlı ve farkında olarak kalır." –mn152

    soru: güzellik göstergesine tutunma derken...
    cevap: ilgi gösterme, düşünme ve hoş karşılama. hala orada duruyor, ama ilgi göstermiyorsunuz --- tehlike ve çirkinlik göstergelerine ilgi gösterirseniz bunlara ilgi göstermezsiniz.

    soru: başka bir deyişle, tehlike göstergesine mi ilgi göstermeliyiz?
    cevap: evet, çünkü nötr bir noktadan başlamıyorsunuz. güzel ve çirkin arasında eşit seçme şansına sahip olarak başlamıyorsunuz, güzel tarafından yakalanmış ve baskılanmış durumda başlıyorsunuz. duyu dizginlemeniz bunu yapmamakla başlıyor, bu göstergelere ilgi göstermeyeceksiniz, böylece diğerleri daha belirgin hale gelecek. o yüzden, tabii ki çirkinlik göstergelerine dikkatinizi verin, onlara tutunun ve bu tutkusuzluğa götürecek, nihayetinde de kurtuluşa götürecek.

    bu faydalı özellikler başta belirgin değiller, çünkü hazza temas ettiğindeki alışılagelmiş ve otomatik şehvet eğilimi, acıya temas ettiğindeki alışılagelmiş ve otomatik kaçınma eğilimi, ve ne haz ne acı ile temas ettiğindeki alışılagelmiş ve otomatik görmezden gelme eğiliminden dolayı. verili olan duyu nesnesinin güzel taraflarına otomatik olarak tutunma alışkanlığının önüne geçecek olan doğru bağlamı ayakta tutmayı sürdürerek duyuları dizginlersiniz . yani sadece altında şehvet, kaçınma ve yanılgı bulunan şeylerleri terk etmeniz gerekiyor. tutunmayı bırakınca ortaya çıkan göstergelere aynı şekilde tutunamazsınız, yani jhana için şehvet duyamazsınız. bu da tam olarak jhana’ya girmenin yoludur: şehvet, kötü niyet ve cehaleti artıran göstergelerden tamamen uzaklaşmak. o yüzden istediğiniz kadar çirkinlik göstergesine tutunun, çünkü ona şehvetle tutunamazsınız, ancak idrak ederek tutunabilirsiniz.

    soru: yemek konusunda nasıl ölçülü olmalıyız?

    yemek konusunda doğru motivasyonu sürdürmeniz gerekiyor. yarım porsiyon yiyerek veya hiç yemek yemeyerek doğru pratik yaptığınızı düşünmeyin. bu çileciliğe girer ve genelde yanılgı içerir. yemek yerkenki amacınızı unutmayarak ölçülü olmalısınız. bu nasıl yapılır? yanlış sebepler için yemeyip doğru sebepler için yiyerek. bu sebepleri aklınızda tutabilirsiniz ya da görmezden gelebilirsiniz. bunları aklınızda tuttuğunuz sürece aşırı yemekten veya yetersiz yemekten korkmanıza gerek yok.

    ölçülü olmak genelde şöyle anlaşılır: ‘normalde yediğimin %20’sini yemeliyim’ fakat bu hala yemek yeme amacınızın farkında olmadığınız anlamına gelir. normalde yediğinizin %20’sini yiyerek aldığınız hazzı düşürebilirsiniz ancak bu, orada şehvetin olmadığı anlamına gelmiyor. yemeye karşı içinizde bir tutku varsa, doğru sebeplerden dolayı yemiyorsunuz demektir ve bu sebepleri tefekkür ederek netleştirmeniz gerekir – çoğu insanın yaptığı gibi çok az yiyerek değil. ihtiyacınız olmayan bir şeyi yemeyin, fakat motivasyonunuzdan emin değilsiniz diye de yemeyi reddetmeyin. pratik, motivasyonunuzu ayırt etmek ve doğru sebeplere yerleştirmektir.

    başlama noktanız nefsine düşkünlük motivasyonuyla yemek --- güzelleşmek için, güzel tatlar için, eğlence için yiyorsunuz; saf bir zihinle yemek yemeye başlamıyorsunuz. ama sadece açlığı bastırmak için yediğinizde bunun ne kadar meşakkatli ve tatsız bir iş olduğunu görebilirsiniz. bu da demek oluyor ki özel diyetlere girmeniz veya yediklerinize ince ayar yapmanız gerekmiyor. dış koşulları kontrol etmek içinizdeki şehveti ortadan kaldırmayacak, çünkü şehvet yemeğin içinde değil. tek yapmanız gereken doğru bağlamı devam ettirmek, böylece yanlış sebepler zamanla ortadan kalkacak.

    soru: uyanıklığı nasıl geliştirmeliyiz?

    zihninizi engelleyici durumlardan arındırmanızı öğreten kaç öğreti var? çoğu öğretiler bir nesneye odaklanmanızı öğretiyor, fakat bu zihninizi nasıl arındırabilir? insanlar bu teknikleri uygulayarak engelleyici durumların ortaya çıkmayacağını ümit ediyorlar, fakat bunu yaparak zihinlerini arındırmıyorlar, çünkü önce zihinlerini görmeleri gerekiyor. şunu iyi anlamanız lazım: doğrudan zihninizi arındırmaya başlayamazınız, çünkü ilk başladığınızda zihninizi tıkayan engelleri bir tarafa bırakın, zihninizi bile görmüyorsunuz. çoğu insan kurallara uygun yaşamıyor veya cinsellikten uzak durmuyor --- zihinleri şehvete dalmış halde yaşıyorlar ve duyularını dizginlemiyorlar, bu yüzden de zihnin niteliklerini ve göstergelerini görmüyorlar.

    öncelikle kurallarla dizginlenmiş olmanız gerekiyor, cinsel aktiviteden uzak, en küçük hatadaki tehlikeyi görerek, engelleri (şehvet, öfke vb) artıracak göstergeleri düşünmeyerek, sonra yemek yemenin ardındaki motivasyonu netleştirerek --- çünkü çoğu insan için bu bile tamamen görünmez bir şey. gün boyunca eylemlerinizde dikkatli olmanız şu anlama geliyor: yani engellerin ortaya çıkmaması için zihninizin kapısını korumak. tek görev bu --- kurallar, duyuları dizginlemek ve yemekte ölçülülük olarak özetlenebilir. bunları yapınca sadece kapıyı korumanız gerekir, koşuşturmanıza gerek kalmaz. bu kapı duvarla çevrili olan şehrin tek girişi, bu duvar da kurallara uymak ve duyuları dizginlemek. bu yüzden doğru pratik yapmak istiyorsanız ahlak ve cinsel aktiviteden uzak yaşamak opsiyonel değil.

    soru: doğru farkındalık nasıl geliştirilir?

    uyanıklığı daha da geliştirmek için, kişi uyanıklık bağlamını, ‘kapı nöbetini’ öne çıkarıp pekiştirmelidir. bunu bir saat oturup odaklanma meditasyonuyla yapmanıza gerek yok, aksine bu her zaman yapılır – tuvaletteyken, kolunu uzatırken, yatarken, temizlik yaparken vb. yani, tüm bu işleri yaparken bile kapı nöbetini, yapmanız gereken tek işi bırakmıyorsunuz, zihninizi engellerden koruyorsunuz.

    ayrıca buddha’nın bunu eğitimin hangi aşamasında söylediğine dikkat edin. bunu şu yüzden söylüyorum, çoğu insan ellerine veya ayaklarına odaklanarak farkındalık pratik ettiklerini zannediyorlar. farkındalıkta odaklanma yoktur: farkındalık hafızayla ilgilidir, doğru bağlamın hatırlanması ve sarsılmaz hale gelene kadar geliştirilmesidir. zihninizin göstergelerini ve eğilimlerini görmekle ilgilidir –böylece engelleyici zihin durumları henüz ortaya çıkmadan zihninizi bunlardan korumaktır. bu göstergeler arka planda ayırt edilmelidir; bunlar doğrudan odaklanıp dikkatinizi verebileceğiniz şeyler değildir. çünkü gösterge ve anlam, baktığınız şeyin arka planında bulunur. zihni bir duyu nesnesi olarak algılayamazsınız, ancak periferik olarak ayırt edebilirsiniz ve bilebilirsiniz. cittanimitta prensibi tam olarak budur.

    soru: jhana'ya nasıl girilir?

    engelleri terk etmek istiyorsanız, ki jhana’ya böyle girersiniz, farkındalığınız tam olarak oturmuş halde yaşamanız gerekiyor. bu da her daim dikkatli olmanız gerektiği anlamına geliyor --- yani yemek yemede ölçülülük, duyuların dizginlenmesi, cinsel aktiviteden uzak kalmak ve kuralları uygulamak. her dışarıdan gelen algıya karşı dikkatli olmak veya beden ve zihninizdeki ufak hareketlere odaklanmak değil; içinde bulunduğunuz durumun doğru bağlamının farkında olmak, (bağımlılıklardan) uzaklaşmanın, kapı nöbetini bırakmaktaki tehlikenin, duyusal hazlardaki tehlikenin vb. farkında olmak. o zaman anlayacaksınız ki jhana yaşam tarzınızı arındırmış olmanın sonucunda ortaya çıkan bir zihin durumu. hayatınızı sizin yerinize arındıracak sihirli bir deneyim değil. jhana şehvet, nefret ve yanılgıdan kaynaklanan yaralarınızı iyileştirmenin son pozitif yan etkilerinden biri. bunlardan uzaklaşmış olarak yaşadığınızda, dünyaya ilişkin üzüntü ve endişeyi ortadan kaldırdığınızda, engelleri terk ettiğinizde, kötü zihin durumlarından arınmış olursunuz. ıstıraba tabii olmaktan uzaklaşmış olmanın hazzı meydana çıkar. güvende hissedersiniz. işte bu, jhana’ya girmek ve orada yaşamaktır.

    dikkat edilmesi gereken nokta şu: jhana kademeli eğitimin son adımlarından biri. günümüzdeki öğretilerin bir çoğu ön koşulları es geçerek eğitimi bununla başlatmaya çalışıyor. kötü zihin durumlarından arınırsanız jhana’yı dert etmenize gerek kalmaz, jhana bu zaten. meditasyon metodlarıyla uğraşmanıza da gerek kalmaz, zaten suttalarda böyle bir metod bulamazsınız. jhana için metoda en yakın şey burada tarif ettiğimiz şey, yani kademeli eğitim.

    "nasıl ki okyanusun kademeli derinleşen bir sahanlığı, kademeli bir yamacı, kademeli artan bir eğimi varsa, ve ancak uzun bir mesafeden sonra derinleşiyorsa, dhamma ilminde de kademeli bir eğitim, kademeli bir başarım, kademeli bir gelişim vardır, ve ancak uzun bir süreçten sonra üstün bilgiye erişilebilir." – ud. 5.5
28 entry daha
hesabın var mı? giriş yap