8 entry daha
  • refik halid karay'ın (bkz: memleket hikayeleri) romanının üçüncü öyküsüdür.

    hikaye şöyledir. fırıldak bir adam olan hacı mustafa kasabaya gittiği zaman oradaki mülki amirlere hediyeler verir. kimisine kuzu, kimisine çevirme. hatta her işi erbabından öğrenir. kayseriliden sucuk ve pastırma, çerkeslerden peynir yapımı gibi. bunları da yine hediye vermek için öğrenir. bu sayede toprağını genişletir, hakkında hiç dava açılmaz. yani bir verir, on alır. bu bir akşam köye pazardan aldığı kocaman bir öküzle geliyor. bunu ekim zamanları hep yapıyor. bir öküz alıyor. tarlasını sürdürüyor, kadın tokluğuna çalıştırıp ekme sürme bitince aynı paraya satıyor. fakat bu seferki öküz bir çöküyor bir daha kalkmıyor. ne yapsa kaldıramıyorlar hayvanı. yem vermiyorlar yine kalkmıyor. acaba güçsüz mü diye yem veriyorlar yine de kalkmıyor. tarlayı da kendileri sürüyorlar bu arada. en son bakıyorlar hayvanın kalkası yok, kasaba 2 mecidiye aşağısına satıyorlar. ama satmadan şöyle heybetli görünsün diye dünya kadar yem veriyorlar. kasap geliyor ayakkabısıyla dürtüyor. hacı mustafa'da dalga geçiyor. öyle dürtmeden anlamaz diye. hayvan kasaba bakıyor, kokluyor, sonra ayağa kalkıp kasabın yolunu tutuyor. dünyayı çeviren hacı mustafa bir öküzün oyununa geliyor. sinirden oğluna, yanaşmasına, kapamasına, karısına hepsine sövüp dövüyor.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap