65 entry daha
  • "karşıma çıkınca kızmadım hiç elma kurduna
    bendim çünkü bıçağı saplayan onun yurduna"*

    yokuşu bol olan bir semtte oturuyoruz ve birçok evin önünde, sokağın köşesinde dut ağaçları var. evet, her yaz yerlere dökülüyor ve gelen geçen bastıkça da yapış yapış oluyor o dutlar, çünkü ağaç sahipleri meyveleri ya toplamıyor ya da ağacı dikenler artık hayatta olmasa da mahalleli doğru olmayabilir deyip toplayıp yemiyor. bilhassa beyaz dutu çok çok seven ve mevsiminde pazarda ufacık kapta satılana bile epey para vererek alan biri olarak o manzaralara her yıl üzülüyorum. geçen hafta bir baktım, belediye aracı, tazyikli su basıyor dut ağaçlarına, yere düşen meyveleri de süpürüp süpürüp çöp aracına topluyorlar. tabiatın birçok özelliği rahata alışmış bünyemize ters geliyor artık ama toprağın cömertçe yetiştirdiği ve bünyelerimize en ufak esintisiyle bile fayda veren ağaçları, yeşillikleri, doğal ikramlarını her bahane ile ortadan kaldıra kaldıra nereye varacağız bilmiyorum, düşündükçe ciğerim sızlıyor. o gün su tutula tutula çöpe süpürülen onca nimete bakarken kaldırımın kıyısına çöküp ağlamamak için kendimi nasıl zor tuttum.

    21 yıl önce bu mahalleye taşındığımızda o ağaçlar ve daha fazlası buradaydılar. dut, en sevmediğim meyve olan incir ve malta eriği, çamlar, mis kokulu ıhlamurlar, erguvanlarımız, hepsi birbirinden kıymetli komşılarım benim. çok da kaydım, düştüm buranın yokuşlarında. o düşüşlerin acısı kazılı bedenimde ve hafızamda. o yüzden kar yağdığında acil bir ihtiyaç olmadıkça markete bile çıkmam, korkuyla sabretmeye çalışırım fakat şahsi kaygılarım yüzünden doğa ile kavga etmek aklıma gelmez.

    konuyu başıboş köpek meselesiyle karşılaştıranlar olmuş da onlara da ayrı esef duydum; ne zaman saldıracağı belli olmayan köpeklerle hükmü ancak birkaç hafta ya da ay olan meyveleri bir tutmak da ne bileyim... ki metro istasyonumuzda bile sereserpe yatan o kadar başıboş köpek var ki buralarda, yanlarından daima ürkerek geçip çoğunlukla yolumu değiştiriyorum ama yine de onlarla ağaçları-meyveleri bir tutmak gerçekten çok değişik bir bakış açısı. allah algımıza da ölçü versin daima. yoksa betonların arasında idrakimiz de boğulup gitmiş olacak, kurak distopyalar film dekoru olmaktan çıkıp acı gerçekliğimiz olacak.

    bu arada, tweet'in sahibi olan beyefendiyi yıllardır takip ederim, mantıklı ve aydın bir birey diye düşünürdüm, aydınlarımız cahillerimiz (!) kadar zahmete tenezzül etmiyor, her şey insan bencilliği ölçüsünde kısıtlansın ve ancak rahatlığa hizmet etsin istiyor demek ki. yazık geleceğimize, hâlimize.
202 entry daha
hesabın var mı? giriş yap