2 entry daha
  • sonsuz küçüklerin meydana gelerek oluşturduğu sonsuzluğun, insan zihninde kavranamaması durumu.

    zaman; eşyanın üzerindeki eskime payı diye tanımlanıyor; süreç, süre, vakit, an kelimelerini kullanmadan tanımlanmak istenirse. bir varlığın, bir konumdan başka bir konuma hareket etmesiyle anlaşılıyor, hissediliyor. misal, "bardak yere düştü." cümlesi (düşmeden önceki konum -düşme anı - düştükten sonraki konum) şeklinde tahayyül edilir.

    zamanın an'lardan oluştuğu görülüyor. (belirli bir süreçteki an sayısı belirsizdir, işte an'ın izafiliği burda sözkonusu yine, an saniye gibi değildir, ölçülemez) 1,2,3,4 diye sayarken herbir rakamın söylenmesi sonrasında şimdiler geçmişe dönüşüyor. bir yerde tutmak mümkün değil, yani donmuyor. bir akıntı gibi. akıntı; geleceği şimdiye çeviriyor, şimdiyi maziye.

    big bang ile oluştuğu varsayılıyor zamanın, big bang'den önce "hareket" olmadığı için. evrendeki tüm cisimlerin toplam kütlesine eşit bir cismin, sıfır hacim gibi bir yer kaplama durumundayken sebepsiz (?) bir şekilde bir anda patlamasıyla evren oluşuyor ve genişlemeye başlıyor. (sonsuz kütle-sıfır hacim ile yoktan var olma ifadesi arasında ilginç bir benzerlik mevcut burda. big bang'de patlayan kütlenin nerde durduğu ayrı bir sorun, zira patlamadan önce uzay yok, durduğu yer bilinmiyor, belirsiz) big bang'in "daha öncesinde" başka bir zaman benzeri boyutun olmadığını bilemiyoruz. (aslında bu cümlede "daha öncesi" demek zaman kavramıyla çelişkiye düşmeme sebebiyet veriyor, ama başka bir zaman boyutu olabileceğini düşünerek bu ifadeyi kullanıyorum)

    metafiziksel düşünceler içindeki insanın sonsuzu sorgularken vardığı son durak tanrı. tanrı'yı sorgularken düştüğü en ince hatalardan biri de bu zaman mefhumu sanırım. "tanrı, beni yaratmadan önce ne yapıyordu, kendisinden büyük bir taş yaratabilir mi ?" gibi sorular sorulunca zaman'ın ve mekan'ın tanrıyı da kapsadığı varsayılmış olur. oysa ki zaman, mekan, boyut, madde tanrı'nın eseriyse bu kavramlar onun için kapsayıcı olmayacaktır. tanrı bunlardan bağımsızsa, sorgulamada kullanılan kavramlar da iyi düşünülmelidir. zira kader kavramında anlaşılmayan konu da yine "zaman boyutu"na endeksli insanın girdiği bir çıkmaz sokaktır. tanrı zamandan bağımsız ise her bir insanın ne yapacağını zaten bilmektedir. bu cüz-i irade'yi etkilemez ve insan seçimlerini kendisi yapar. yani kader, insanın kendisi tarafından yazılmış olur.
    dolayısıyla zaman kavramını tanrı'nın baktığı açıdan düşünecek olursak biz birçok yerde ve zamandayız. dünyadayız, yaratılma durumundayız, ölmüş durumdayız, mahşerdeyiz, cehennemdeyiz, cennetteyiz...

    zamanı oluşturan "an" dediğimiz küçük parçacıklar, madde için de düşünülebilir. atom, bölünemez en küçük parça anlamındaki bir yunanca sözcük olmasına karşın bölünebildiği görülmüştü. alt parçacıkların da bölündüğünü görüyoruz. kuarklar. daha da alt parçacıklara hayalen bölündüğü düşünülürse (hayal gücünü kullanalım), var-yok arasında bir küçüklüğe erişilir. biz buna zerre adını verelim. zerrelerin birleşmesiyle kainat oluşuyor. mikrodan makroya erişiyoruz. işin ilginç tarafı ise bu küçük parça yani zerre, kuantum fiziğinde de açıklandığı üzere hem maddesel hem de dalgasal özellikleriyle mevcut. (dualite, ikili yapı) yani enerji ve madde içiçe. anlık olarak formunu ayırt edebilmek ise belirsizlik ilkesine göre imkansız. heisenberg'in dediği gibi "belirsizlik doğanın bir özelliği olarak karşımızda". belki de bu belirsizlikten dolayı sonsuzluk-an-zaman paradoksu varlığını devam ettiriyor.

    tabii bundan daha da önemli olan bir başka sorun var ki çok daha kafa karıştırıcı. madde ile mana'nın çözülemeyen ve içiçe olan yapısı. esas dualite ya da asıl paradoks burda sanırım.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap