23 entry daha
  • ii. yüzleşme

    bir sinek uçuyor, şimdi pencerede; tam çıkacakken geri döndü ve hızla masadaki tatlı tabağına kondu. bir parça atıp ağzına, kanat çırpmaya başladı ışığa doğru ürkekçe. “güneş mi sanıyorlardı bu aptal sinekler lambayı! zerre kadar yaklaşsa güneşe kül olurdu kanatları, aptallar işte. avutsundu sinek midesini şekerle, güneş zannettiği lambayla. bu aptallık yakışmıştı onlara..” diye düşünürken ellerini masanın üzerinde nereye koyacağını bilemiyor, sanki her uzvu ona ait değilmişçesine garipsiyordu bedenini.

    babası huzursuzluk içerisinde debelendiğinin farkındalığıyla, tam söze girecekken telefonun sesiyle duraksadı. arayan hande idi.

    hoş beş bile etmeden girdi söze, “nasıl yaptın bunu?”
    hiç susmadan ağlamaya başlamış, kardeşine hep tuhaf gelen, nasıl yaptığını anlamlandıramadığı üslubuyla hesap soruyordu karşısındakini incitmeden.

    inkar.. ölesiye inkar. saatler süren tartışmadan herkesin çıkarabileceği tek şey yalandı. bir yalan vardı gerçekliğin ortasında, onursuzluk sıfatını kimse sırtlanmak istemedi o gece. babası ona gözlerini dikip “kimin sözlerine inandınız? yalan bu” derken bile cevap veremedi, gözyaşları derin bir suskunlukta gerçeği haykırırcasına akıyordu babasının gözlerine.

    yolsuzluğun, şeref yoksunluğunun, bir gizin ortaya çıkışı mehmet'in üstüne çökmüş, andan ana bastırıyordu omuzlarını yerin en dibine…

    yeniden dünyaya dönmüş gibi derin bir nefes alarak konuşmaya karar verdi;

    “artık inkar edemezsin, buradan dönüş yok.”
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap