148 entry daha
  • ortada dönen sıfatların hiçbiri ödp için yeni değildir. dergi çevreleri için zaten yılların liberali, revizyonisti; ulusalcı çevrelere göre ab uşağı, kürt savunucusu, pkk kuyrukçusu falan filan. bak daha sağcıları saymadım. bunca yıllık geçmişi, onca ayrışmaları, dünya kadar bölünmeleri sırasında bir eli kanlı faşistlerle eş tutulmadığı kalmıştı o da oldu.

    türkiye sosyalist solunda (legal) belki de türkiye işçi partisi’nden bile daha çok tartışılan partidir ödp. zor ve sıkıntılı bir deneydir neresinden bakılırsa. 13 yıl geride kalmış, elde ne var denilirse binlerce polemikten oluşan muazzam bir külliyat, küslükler, ayrılıklar. son kongre öncesinde ufuk uras’ın da aralarında bulunduğu özgürlükçü sol platform’un ayrılışı ile bölünme süreci tamamlanmıştır. geç bile kalınmıştır. uzayan boşanma sürecinde edilen laflar kavgada söylenmez onu bilirim.

    tasfiyenin, hukuk/guguk, tüzük, program tartışmalarının en ateşli yaşandığı ve ilk büyük ayrılığın gerçekleştiği dönemin ölçüsü ve siyaseti vardı. şimdi olayın politik olduğu bile tartışılır. dün “koyverin gidenleri” türküsünü çığıranların yarısı bugün gitmiş diğer yarısı ise aynı türküye devam ediyor. bugün partiye hakim olan dy uzantıları gökten zembille inmedi, teee kuruçeşme’den beri var bu insanlar ve ösp içerisinde aktif politika belirleyip ufuklarla el ele sep, ekmek ve gül, kurtuluş gibi yapılara yol verdiler. dün gidenler partiyi liberalizme bulaşmakla, sosyal demokrasiye ışık çakmakla suçlarken bugün ayrılanlar kalanları ortodoks olmakla suçluyor. valla karışık işler. “kimdi giden kimdi kalan?” belli değil.ödp projeyse eğer fiilen bitmiştir; yapılması gereken en gerçekçi iş de bu ismi ortadan kaldırmaktır. bu isimle yeni bir yol tutturmak imkansız. ab’ye havetçi yaklaşım, kürt sorununda arada kalma, parti gibi olmayan parti mottosu, her şeye yapıştırılan özgürlükçü ön eki, elveda proletarya, radikal demokratlık, sivil toplumculuk gibi üzerine yapışan tarihi izler varken ne yapılsa nafiledir bu saatten sonra.

    ben sendikal açıdan değerlendiririm bilader, ödp’de örgütlü olan devrimci sendikal dayanışma bu süreçlerden en büyük zararı görmüştür. özellikle kamu emekçileri hareketinin asli gücü olan dsd’nin de parti gibi ikili yapıya bürünmesi, sonrasında ise çatırdaması ile en ağır saldırı anlarını yaşadığımız bu dönemde bile eylemlilikleri yok noktasına getirmiştir. diğer mevzular bizim taşradan anlaşılabilecek gibi değil sanırım. bu polemikleri ve pireyi deve yapmaları beyoğlu/taksim çevresi dostlarıma bırakıyorum. binlerce lafı var oradaki dostlarımızın, sağ olsunlar aydınlatıyorlar bizi devrimcilik, solculuk, özgürlükçülük falan da biz endişeyle izlemekteyiz karşılıklı küfürleri.
244 entry daha
hesabın var mı? giriş yap