• ankara nın beton yığını olduğunu belirtir tanım. yeşil rize den yola çıkarak bu sonuca varılabilir. malesef ankara hem gökyüzü bakımından kışın hep bu görünüm içindedir. konuyla ilgili bir şair aşağıda şöyle der

    ardımızdaki kapıları
    hep aralık bırakmışız,
    o yüzden hayat arkadan vuruyor tüm tüm mayıslarda

    söyle, dost bildiğim, sen söyle
    kaç kez daha hüzün düşer bu kente
    kaç rakıyla gelin olur su
    biz soğuğu balkanlar’dan,
    sevdayı çocukluktan almışız
    sırtımızda anne havlusu, yüzümüz hüzün...
    hangi gözün bebeği, büyüdü, adam oldu.

    söyle -dost bildiğim- sen söyle
    neden bu kadar siyah-gri-beyaz ankara
    şimdi istanbul’dayım deniz kenarında
    neden seviniyorum martıları görünce

    karnım acıktı,
    sosisli yiyeceğim az sonra, az uyumuşum

    küçük bir kayığa isim koymak
    dört elle yaşamaktır sarılmaya, -ki kayığın adı “mavi”dir-
    ve sonra arkamda kumar oynayan iki çocuk
    “bu sefer tura....mavi umuduna.

    biz ne kadar eksiğiz denizsiz kalınca
    deniz ne kadar ıslak, ben ne kadar ıslağım
    ve orada
    hala siyah-gri-beyaz mı ankara

    güvercinleri evcilleştiren açlıklarıdır
    ve bu yüzde bizde yan yana
    ve bu yüzden bizde sabahtan akşama
    ve akşamdan sabaha
    içimizdeki güvercinleri uçuruyoruz deniz boyunca.

    içimde zehir, ellerim tütün
    parmaklarımdan kaç uğurböceği havalanan
    ve bu giden kaçıncı vapur

    kızkulesi bir şırınga gibi karşımda
    iğnesinden deniz fışkırtıyor
    şairi görmeyeli çok zaman oldu
    o da artış sohbetini parayla satıyor

    heyecanım öldü, onun yası var, şimdi
    varlığımdan yokluğunu çıkardım
    yağmur kalmadı.

    ne kadar bağırdımsa sesim çıkmadı
    sesimi deniz aldı, dalga geriye vurdu
    içim siyah, yüzüm beyaz, hüznüm gri
    sevdiğim ise hala ankara’da
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap