4 entry daha
  • dilerseniz bir de tarihi açıdan ele alalım bu konuyu. okulun tarih dergisinde yazdığım bir yazıdan bölümleri paylaşayım.

    türk fetih ve savaş taktiği, esir ve ganimet kuralları hususunda batılı kaynakların kimi gözlemleri yanıltıcı ve abartmalıdır. türk savaş taktiği iki aşamalıdır: birinci aşamada “akıncı” dediğimiz öncü birlikler düşmanın savunma hattını ve lojistik kaynaklarını yok etmenin yanısıra, halkı dehşete düşürüp (psikolojik savaş) tutsak alma amacıyla hızla düşman toprağına girer, yakar yıkar ve döner (günümüzdeki savaşlarla bir kıyaslayalım bakalım, herhangi bir benzerlik var mı?). işte bu savaş taktiğinin yalnız birinci aşaması, hristiyan ve batı kaynaklarınca esas alınmıştır. oysa ikinci aşamada, sultan veya beylerbeyi komutasındaki büyük ordu, disiplin içinde arkadan yürür. bu kısım genellikle gözardı edilmiş, türklere “yağmacı, barbar” yaftası vurulmuştur.

    ortaçağ düşünüş tarzı itibariyle savaş sebepleri cihad veya haçlı anlayışıdır. çeşitli dönemlerin papaları tarafından osmanlı devleti’ne karşı 14 tane haçlı seferi planlanmış ve bildiğimiz gibi bir kısmı düzenlenmiştir. bu kadar propaganda neticesinde dönemin batısının geniş vizyonlu bir şark kültürü anlayışı/yorumu olması elbette beklenesezdi. ne var ki türklerin bu dönemki batılı görüşündeki gibi “barbar, vahşi, acımasız” olmadıkları, osmanlı tarafından uygulanan islamın savaş kuralları incelendiğinde görülebilir. savaşta ele geçen “kafirlere”, kadın, çocuk ve yaşlılara nasıl muamele edileceği dini kurallara bağlanmıştır. esire ilkin islam teklif olunur. kabul edilirse malları ve canlarına dokunulmaz, çünkü islama sonradan geçenlerin malları haram kabul edilir. bakalım 14.yüzyılda yazılmış bir fıkıh (islam hukuku) kitabı ne diyor: “gaziler, kafir memleketine girdiğinde ilkin islama davet edeler, kabul etmezlerse, ancak o zaman savaş yapalar, kafiri esir etmeye gücü yetmezse öldüre, karılarını ihtiyarları öldürmeyeler, kafir savaşçılardan biri çok yaralı ise öldürmek gerekmez…” aynı zamanda esirleri azad etme bir toplum işi sayılırdı, bir cariye efendisinden çocuk sahibi olursa topluma kabul edilirdi. osmanlı devleti fetihlerde istimalet ve aman prensipleri sayesinde yerli hristiyan halkları barışa ve uzlaşmaya ikna edebilmiştir: önce düşmana üç kez teslim olma teklif edilir. kabul görürse kendilerine can ve mal güvenliği garanti edilir. birçok fetih bu yolla gerçekleşmiştir.

    dilerseniz özlem kumrular'ın "avrupa'da türk düşmanlığının kökeni: türk korkusu" kitabını okuyarak konu hakkında kapsamlı bilgi edinebilirsiniz. kendisinin hazırladığı "batı'da türk imgesi" adlı bir kitap da mevcuttur. zaten yazımda kullandığım başlıca kaynaklar bunlardı. özlem hanım olur ki buraları okuyorsa emeği için teşekkür etmek isterim.
184 entry daha
hesabın var mı? giriş yap