28 entry daha
  • tevazu sahibi olmayı öğrenirse hayatı kendisi için oldukça kolaylaştıracağını düşündüğüm… yoksa olaya yine bir kendini inşa perspektifinden bakıp, inşaata mütevazi bir fasad kazandırmanın, bu nevi sağlam bir personanın arkasından davranırken korunaklı olmanın pragmatik kapısını mı çaldım? çok da öyle yaptığımı düşünmüyorum çünkü tevazu, yaşamı daha güzel kılıyor, hata yapmaya açık hatta mahkum olduğumu görüp, insan olma hali ile daha kolay baş edebiliyorum. şimdi insan olmaktan anladığım, eskiden anladığımdan çok farklı elbette. eskiden insanın yeter sebep ilkesine mahkum bir şekilde yaşamaya ve bir gün onun tarafından dışkılanıp yaşamdan kovulmayı beklemeye mahkum oldukça patetik bir mahluk olduğu kanaatinden şekillenen tamamen schopenhauer’ci bir resim vardı kafamda. ona ister akıntı deyin ister yeter sebep ilkesi uygun kulaçları kestirmeye çalışırken sahiden de büyüğünden küçüğüne her engel ve sıkıntı değersizlik ve kontrolsüzlük duygularını büyütürdü içimde. ani bir değişim kararı ile değişmedi insana ve hayata olan bakışım. belki hiçbir insanın muaf olmadığı travmalardan payıma düşeninden arınma gayreti ile başka bir benliğe uyandım ben. ve kendimi o ünlü deyişte olduğu gibi ruhanilik kazanmaya çalışan kirli, aciz, çaresiz bir mahluk olarak değil de bu dünyada insan deneyimi yaşayan bir ruhani varlık olarak duyumsamaya başladım. zor olan zaten melek ya da tanrıça olmak değil insan olmak değil mi? peki, bu insan deneyiminin değerini küçümseyebilir miyim? bunu asla yapamam sanırım. çünkü bu dünyada gerçekten de çok az vaktim var. ve ben bu insan deneyimini sonuna kadar acısı, tatlısı, ekşisi ve tuzlusu ile yaşamak konusunda son derece tutkuluyum. sadece tutkulu değil son derecede inançlıyım hayata karşı. demem o ki onun üzerinde zerre kontrol sahibi olmadığımın bilinci ile tam bir teslimiyetle içindeyim kendisinin. doğumdan muaf kalmadım, ölümden de muaf olmayacağım. bu arada arabam da çizilecek, tekerim de patlayacak, sevdiklerimin ölümü ile de baş etmem gerekecek. ama bunlar zaten insan deneyiminin içinde değil mi? o zaman bana düşen öyle olması gerektiği için değil öyle hissettiğim için gün be gün olgunlaşmak, büyümek ve günü geldiğinde, umarım öyle olur bir tekamül hissi içinde bu yolculuğu tamamlamak. bunu bir hobi olarak görebilir miyim? bir taraftan evet çünkü sadece bu yolculuğu yaşamakla kalmak istemiyor, onu anlamak gibi kibirli bir istek de taşıyorum. bu yüzden belki başka bir hobiye harcanabilecek enerjiyi yolculuğu kavramsallaştırmaya, anlamaya ve bazen de anlatmaya harcıyorum. ama “olmak” benim için ya da başkası için bir hobiye indirgenebilir mi ondan çok da emin değilim. hele de bütün mesele hamlet tarafından dahi olmak ya da olmamak olarak özetlenmiş ve ben olmak yoluna ister istemez girmişken…
9 entry daha
hesabın var mı? giriş yap