18 entry daha
  • “gelmiş geçmiş en iyi filmdir” yazısı olmayacak bu. öyle olsa bu başlık altında sayfalar dolusu yazı olmasını da beklerdik, ama yok. bu film ile yolumun nasıl kesiştiğinin hikayesi sadece. öyle aman aman da bir hikaye değil aslına bakarsanız. ama bu filmi nereye gidersem gideyim hala yanımda taşıdığım düşünülürse benim için anlatmaya değer.eğer sizin için de dinlemeye değer ise başlıyoruz efendim. sene 2002, üniversitede ilk senem. eskişehir'e yeni yeni alışıyorum, aileden uzakta yaşamaya ise mümkün değil alışamıyorum. ankara'ya yerleşmişler o sıralar onlar da.ilk aylarda her haftasonu atlayıp doğu ekspresine, 3 saatte gidilecek yolu 5 saatte gidiyorum. o zamanlar numarasız biletler vardı,çok ucuzdu. arkadaşlarla en büyük eğlencemizdi tren yolculukları...hele ki bir de yer kapabildik mi trene erken binip, keyfimize kimse dokunamazdı.nerede kalmıştım? evet, her haftasonu ankaraya gidiyorum. ankarada bir geçmiş yok pek, çok bilmiyorum şehri. öğrenmeye de çalışmıyorum zaten, amaç evden çıkmamak biraz. ilk sene yurtta kalıyor olmanın da getirdiği o “birlikte” yaşama duygusundan uzaklaşabilmek biraz da...
    mahallede bir vcd dükkanı buldum. o zamanlar film indirme sistemlerimiz mevcut değildi veya ben geriden takip ediyordum da diyebiliriz. her cumartesi sabahtan gider, uzun uzun bütün filmlere teker teker bakar, en az birkaç film toplayıp çıkardım. gel zaman git zaman dükkanın sahibi abi ile filmler üzerine sohbet etmeye de başladık. ilk zamanlar kimlik bırakmamı isteyen bu saygıdeğer abim ,bu sadık müşterisine kıyak yaparak sonrasında kimliksiz verir olmuştu filmleri. sanırım en hakiki müşterilerinden biri bendim. sinemayı çok sevdiğinden, o yüzden bu işe girdiğinden,ama etrafında sinemadan, filmlerden konuşabileceği çok insan olmadığından dem vururdu.mahallemizin durum itibariyle çok öğrencinin olmadığı, genellikle emeklilerin yaşadığı bir yer olduğu düşünülürse haklıydı da. film alışverişi, tavsiyeler,izlenen filmler üzerine yorumlar aylarca keyifli bir şekilde sürdü. yine bir haftasonu rutin ziyaretlerimden birinde artık yeni filmleri çok getirtemediğinden, işlerinin çok iyi gitmediğinden bahsetti. insan böyle durumlarda söyleyecek çok söz bulamıyor tabii ama, kapanırsa eğer ben naparım diye de düşünmüştüm, yalan yok. masasının üstünde bir film duruyordu. elimde senin seveceğin güzel ve yeni bir film yok şu sıralar dedi, ama bunu bir müşteri getirdi. kaç aydır peşinde koşuyorum getirsin diye, sen gelmeden bir 10 dk önce bıraktı gitti, istersen al bunu izle dedi. film sizin de kolaylıkla tahmin edeceğiniz üzere crazy/beautiful idi.eve gittim filmi taktım, izledim. film bittiğinde gülümsüyordum. sevdim ben bu filmi, kendimi iyi hissettim. basit bir gençlik filmi diyemem hiçbir zaman bu film için, çoğu izleyicisi için öyle de olsa. dedim ya bir veya birçok sebepten girdi gönlüme...herşeyden önce sadeydi, şarkıları çok güzeldi, esas kızımız çok güzel fotoğraflar çekiyor daha doğrusu çektiği fotoğraflarla güzel kompozisyonlar yaratıyordu, esas oğlanımız güzel gülüyordu...
    sonraki haftalarda eğer yeni gelen filmler varsa onlar alınır ama yanına mutlaka crazy/beautiful da eklenir oldu.yeni film yoksa da dert edilmez oldu...defalarca izlendi. ablayla, anneyle, kuzenlerle...her defasında aynı gülümsemeyi getirdi bana. vizeler sebebiyle ankara’dan uzak geçen birkaç hafta sonrasında dükkana koşarak gittiğim bir haftasonuydu yine. raflar boştu,tüm filmleri kolilere yerleştirirken buldum dükkan sahibini. nerelerdesin dedi ne zamandır?, sen gelmeden kapatacağım diye üzülüyordum dedi.zaten aylardır sinyallerini de verdiği üzere, “durumlar pek parlak değil” cümlesi sonunda kanlı canlı fiile dökülmüş,dükkanı devretmişti. yerine internet kafe açacaklarmış, benim yaptığımdan daha iyi iş yapacağı kesin diye de küskün bir ses tonuyla eklemişti. ben de üzüldüm. belki daha çok film almalıydım kapanmasın diye bile düşündüm sonrasında. üzgün olduğumu dilim döndüğünce ona da belirterek dükkandan çıkmaya hazırlanıyordum ki arkamdan seslendi. bak senin için birşey var masanın üstünde dedi...ne olduğunu hemen anladım, görmeden. bana bu filmi hediye etmişti...filmin beni gülümsettiğini biliyor muydu bilmem ama o abi sayesinde ben filmi her izlediğimde gülümsemeye devam ettim. hala daha vcd’sini özenle saklar, ne zaman dar gelsem kendime, ne zaman canım sıkılsa oturur izlerim. öyle internetten de değil, hala aynı vcd’den...tüm repliklerini, tüm şarkılarını, tüm ufak tefek çekim hatalarını ezberlediğim halde, hala aynı gülümseme ile de filmi bitiriririm.
    bu yazıyı yazarken bana eşlik eden, filmin güzel şarkılarından david gray, this years love’a da selam eder, sizi gülümseten filmlerden kopmamanızı dilerim.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap