60 entry daha
  • elbette black swan'ı anmamıza sebep oluyor film, black swan konuşulurken illa ki söze dahil olan "muholland dr.", "requiem for a dream" gibi filmler var ama anne-kız ilişkisinin benzerlikleri la pianiste'i izlerken black swan'ı aklıma getirdi (bir de henüz izlemesem de anne-kız çatışması içeriğinden autumn sonata'nın olduğunu biliyorum bu temayı içeren), özetle şöyle diyeyim, la pianiste'i önceden izlemiş olsaydım black swan'ı izlediğimde bu kadar fazla beğenmezdim kesinlikle.

    spoiler var. filmin en dudak uçuklatıcı sahnesi ne kan ne şiddet ne de uçuk fantazilerin açığa çıktığı anlardı. bayan kohut ne kadar sıradışı hareketler sergilerse sergilesin, filmin bana yuh dedirten anı filmin başındaki resital sahnesindeydi. onlarca insanın bir evde bir arada bulunduğu bir ortamda bile kızından bir an uzaklaşıp arka oda da bir kemanı incelemeye giden annenin 30 saniye bile dayanamayıp yaşı ziyadesiyle kemale ermiş kızını kontrol etmek için kemanı falan unutup kızını gözlemeye başlaması sahnesidir beni dehşete düşüren. (bkz: http://i.imgur.com/qh4ba.jpg). dudakları uçuklatma dozunu kat be kat arttıran ise koca profesör kohut'un bu sahnenin bir kaç sahne sonrasında genç walter ile konuşmadan önce annesinin bulunduğu odaya doğru dönüp bakıp ve onu gözlemediğinden emin olmak istemesidir. (bkz: http://i.imgur.com/tppkx.jpg). ruh sağlığı bozuk birey yetiştirme rehberinin ilk maddesi yetiştirilen çocuğu hayatı böylesine tek bir yanından tutabilmiş, o alanda sergilediği tüm yetenek ya da başarısına rağmen boş, bomboş, kontrole ve yönlendirilmeye muhtaç, 30+ yaşında bile ilkokul çocuğu gibi takip edilen ve kısıtlanan bir birey haline getirmek olsa gerek.

    bayan kohut'un bu sınırlı dünya içinde anormalliğe doğru seyretmesini, daha doğru düzgün bir cinsel hayat yaşamamışken en sıradışı mazoşist fantezilere sahip olmasını normal kabul etmek, üstüne bir de filmin sonlarındaki şiddet sahnelerini "ya kadın mazoşist ama tam da öyle değil, yani genç erkek tecrübesiz anlamadı kadının ne istediğini" diye anlamak ve anlatmak en hafif tabirle naifliktir. the pervert's guide to cinema sebebiyle izlemek istediğim bir filmdi la pianiste, sol framede görünce pazar gününün*filmi oldu. filmi biraz açıklamak adına slavoj zizek'in açıklamalarına yer verelim;

    "seksüel aktivitemizdeki düşlenebilir boyut ile gerçeklik arasındaki nokta kırılgan bir dengedir. haneke'nin piano teacher'ı, orta yaşlardaki, derin dramatik bir duyguya sahip bir kadınla onun genç öğrencisi arasındaki imkansız bir aşk skandalının hikayesidir. kadın henüz başkaları tarafından seksüel açıdan özne haline getirilmemiş bir insandır. fantazmatik bağlantılarını arzularına bırakır. bu da filmde bir kaç güçlü sahnenin ortaya çıkmasını sağlar. mesela porno dükkanına gittiğinde kapalı küçük odada hard porno filmini izlediğinde. filmi izleme yöntemi, içinde bir şey uyandırmak biçiminde değildir. o filmi bir ilkokul öğrencisi gibi seyreder. bir şeyi arzulamak için o işin nasıl yapıldığını, nasıl heyecan duyulduğu ile ilgili bağlantıları anlamaya çalıştığı basit bir izlemedir."

    "psikanalizde fantazi düşüncesi son derece belirsizdir. bir yandan fantazinin görünüşünü sakinleştirmeye çalışırız. piyano öğretmeni fantazinin ters yönündeki görünümle oynamaktadır, fantazi, dayanılmaz vahşi arzunun patlamasıdır. filmin sonlarında elde ettiğimiz şey ise, muhtemelen tüm sinema tarihi boyunca en moral bozucu sahnelerden biridir. ona yazdığı mektuptaki gibi fantaziyi ortaya çıkarmak için kadını cezalandırırcasına fanteziyi adamın kadını sevdiği biçimde gerçekleştirir. bu da tabi ki kadın için fantezinin kaybolması demektir. fantazi parçalandığı zaman, realiteyi elde edemezsiniz. son derece dramatik olan ve sıradan realite gibi anlatılamayan bazı kabusvari gerçekleriniz vardır. bu da kabus için başka bir tanımlama olmalı. cehennem burasıdır. ya da en azından bu baştan çıkarıcı cennet aslında cehennemdir."

    filmde akılda yer edecek pek çok sahne var ama isabelle huppert'in belli belirsiz gülümsemesi bana tekrar tekrar izletti kendini, beton gibi katı bir suratın yavaş yavaş ama hiç belli etmeden nasıl yumuşadığının görüldüğü bu sahne her filme bir swf kampanyasında yerini alıyor: http://www.swfcabin.com/open/1321195364

    ek: aylar sonra autumn sonata: (bkz: höstsonaten/#29888731)
139 entry daha
hesabın var mı? giriş yap