3 entry daha
  • "...başka bir yerde, insanlar yiyecekleri hayvanı kendileri öldürseler et yemelerinin meşru olacağı düşüncesini ikna edici bulmadığınızı söylemişsiniz. hatta bu fikri “çok aptalca” bulduğunuzu belirtmişsiniz. peki, mevcut piyasada en büyük sorun tam da sebep ile sonuç arasındaki bu kopukluk değil mi?

    evet, bu bir sorun. ama bu fikir biraz şuna benziyor: insanları kendimiz öldürmek zorunda kalsak, öldürmezdik. bu doğru olabilir, ama öldürmeyi seçersek bunun meşru olduğunu söyleyebilir miyiz? bence meşruiyet peşindeysek hayvanları kendimiz öldürmek yerine bir mezbahayı veya sınaî çiftliği ziyaret edelim. yüzlerce hayvanın nasıl sıkış tıkış yaşatıldığını görelim. fakat sorun şu: gidip bir hayvanı öldürmek, bir mezbahayı ve hayvan çiftliğini ziyaret etmekten çok daha kolaydır.

    bu kitap üç buçuk yıllık bir araştırmaya dayanıyor. bu süreçte pek çok mezbaha, sınaî çiftlik ve işleme tesisi gördüm, buralarda hayvanların yaşadığı koşullara tanık oldum. ama işin asıl ürkütücü yanı, tüm bu tesisleri yasal yollardan ziyaret etmenin imkânsız olması ve hayvancılık endüstrisinin çok sıkı güvenlik önlemleriyle korunmasıydı. 11 eylül’den sonra abd hükümeti hayvan çiftliklerine izinsiz girmeyi terör suçu haline getiren bir yasayı yürürlüğe soktu. bunun en iyimser yorumu şu olurdu: hükümet, teröristlerin gıda kaynaklarımızı zehirlemesinden endişe ediyor olmalıydı. ama işin aslı, hayvancılık endüstrisi bugün tam da bunu yapmaktadır: abd nüfusunun %76’sında gıda zehirlenmesi görülmektedir. yeryüzündeki büyük çevre felaketlerinin her birinden sınaî hayvan çiftlikleri sorumludur. hiçbir terörist bu kadar ileri gidemez.

    bugün bu tür tesislerin çevresindeki güvenlik önlemleri, insanların buralara girip hayvanları çalmasını veya hayvanların tesislerden kaçmasını engelleme niyetinden kaynaklanmıyor. bu önlemler ve yasalar, bizim gibi insanlardan duydukları korkudan kaynaklanıyor: endüstri, insanların buralarda neler olup bittiğini, tabağımızdaki yemeğin soframıza gelene kadar geçirdiği aşamaları ve bunun dünya üzerindeki yıkıcı etkilerini görmelerini istemiyor. bu kitabı yazarken pek çok defa içimden “neden bunu yapıyorum?” diye geçirdim. çünkü ben bir roman yazarıyım, vaktimi çok daha iyi şeyler için harcayabilirdim. ama bu üç buçuk yıl boyunca ne zaman şevkim kırılsa, o kapalı kapıları düşündüm ve aklıma gelen görüntüler beni o kadar öfkelendirdi ki devam edecek gücü bulabildim..."

    (bkz: http://www.birikimdergisi.com/…na-etmeniz-gerekiyor)

    şu kısım da ropörtajın başlığını özetliyor:

    "...vejetaryenliği gündeme getirdiğinizde insanların aklına hemen “peki ayağındaki ayakkabı deri değil mi?” veya “geçen gün ağzına kaçan sinek ne olacak?” gibi sorular geliyor. bunlar çok saçma ama tartışmada hep meşru sorularmış gibi gündeme geliyor. mesele, mükemmelliği yakalamanın imkânsız olmasının, etik davranmaya çalışmayı engellememesi gerektiğini görmek. bu tartışmaların en tehlikeli yanı konuşmanın hep aşırı uçlara kayması. oysa başka etik sorunlarda böyle olmuyor. örneğin yalan söylemenin ahlakî bir şey olmadığını kabul edersiniz, ama bir kez mecbur kalıp yalan söylediğinizde “tamam, bundan sonra hep yalan söyleyeceğim” demezsiniz. yemek konusunda da bu böyle. önemli olan önümüzdeki seçeneklerin ve daha iyisini seçebilme yeteneğimizin farkına varmak. aslında insanları duyarlı olmaya ikna etmeniz gerekmiyor, zaten sahip oldukları duyarlılıklara binaen harekete geçmeye ikna etmeniz gerekiyor."

    bunu okuyan bunları da alır:

    earthlings: http://earthlings.com/ - (bkz: https://www.youtube.com/watch?v=ce4djh-l7ys)

    farm to fridge-the truth behind meat production: (bkz: https://vimeo.com/58527215)
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap