14 entry daha
  • ilginc olma ihtimaline sahip olsa da tür olarak "psikolojik drama" klasmanina girmesiyle, izlemeden evvel kafada soru isaretleri yaratabilen, pek iddiasiz televizyon filmi halleriyle bu soru isaretlerini pekistirebilen fearless icindeki cevheri görmek icin heves edip basina oturulmasi gereken bir basyapittir.
    film bir basyapit oldugunun sinyallerini jeff bridges'in kiraladigi arabayla giderken radyoda calan sarkiyla birden costugu sahnede verir. bir kazanin iki insan üstündeki etkisi gibi insana bayginlik gecirtebilecek bir konuda hic duygu sömürüsüne kacmadan üstelik bu derece derine inerek nasil bir film yapildiginin dersidir fearless. bridgess in oynadigi karakter ölümden kil payi, üstelik burnu bile kanamadan kurtularak daha sonralari fight club'da bir benzerini görecegimiz "dibe vurma" islemini gerceklestirmistir; kaza sonrasi cevrede durmadan dolanan avukatlar veya maddi dünyanin gerekleri kendisini irgalamaz olmustur; ölüme yaklasarak, ölümü duyumsayarak diger insanlardan, dünyevi dertlerden soyutlanmis, kendi deyimiyle bir hayalet olmustur. diger taraftan kazada cocugunu kaybetmis rosie perez'in karakteri sucluluk duygulariyla kivranmakta, kendini cocugunun ölümünden sorumlu tutmaktadir.

    film jeff ile rosie arasindaki iliskiden yola cikip tanri, kader, ölüm gibi konular üstüne sessiz sedasiz düsünür durur, bunu yaparken ne bir saniyeligine didaktiklesir, ne bir saniyeligine karakterlerini hafife alip ucuzlasir. bir basyapit seviyesine ulasmasinin sebebi de karakterlerini söyleminden daha cok ciddiye almasi, söylemi dogrultusunda karakterlere bakmak yerine, karakterlere bakip onlarin üstünden bir seyler söylemeye cabalamasidir.
88 entry daha
hesabın var mı? giriş yap