59 entry daha
  • sonu mutlu olsun diye başlanır mı hiç bi şeylere? başlanır. herkes başlar. ben de başlardım. kimse istemez mutsuz olmayı, üzülmeyi.
    peki sonunun mutsuzluk olacağı biline biline başlanır mı bi şeylere. özendiğim birçok mantık abidesi insan başlamaz evet. başlanmamalı belki. ama ben.. başlarım..

    hayat böyle bir şey değil ki, bu kadar bencil olmamıza izin vermez ki. ömrünün sonuna kadar hiç üzülmeden nasıl yaşanabilir ki? hiç ağlamadan? kalbin hiç ağrımadan?
    peki bizi bekleyen son'ları düşünerek yaşamımızı şekillendirmek ne kadar elimizde? ya da ne kadar mantıklı?
    peri masalı yaşamıyoruz ki? yaşamak isteyen kim peki? sonu mutlu biten türk filmi de değil beklentiler..

    bugüne kadar yaşanılan hiçbir şeyi sıçtığımın mantığına oturtamamışken, mutlu olmak isteyip olamayışımı, olmak zorunda oluşumu, her şeyin sonunu düşünme gerekliliğini ne kadar sığdırabilirim ki mantığıma? sığdıramam..

    bu yaşıma kadar ''yaşamak'' oldu, ''hissetmek'' oldu hep öncelik sıram;
    üniversite tercihi yaparken önce şehri düşündüm, benim 5 senem nasıl mutlu geçer diye, severek hangi bölümü okurum dedim, sonunda iş bulunur mu, karnım doyar mı'yı en son hesap ettim, canım istedi bir yaz aldım başımı uzak bir ülkeye gittim, dil öğrenmek miydi amaç? sonunda bana süper bi getirisi mi olacaktı? iş bulmamı falan mı kolaylaştıracaktı? belki bunları kazandırmıştır ama zerresini hesap etmedim giderken, sadece ''gitmek''ti amacım. sonra çok istedim devam edeyim hayallerime diye, ancak kendime bir yoldaş bulamadım, yarım kaldım.
    küçüktüm, çok aşıktım, senelerce anlamsızca sevdim, çok sevdim. hiçbir zaman biz ne olacağız diye düşünmedim, mevkisi önemsizdi, ailesi önemsizdi, nereli olduğunu hiç takmadım, geleceğini umursamadım, seviyordum lan! var mıydı ötesi? ben sevmeye devam edeyim, bu adam beni mutlu eder ilerde dememiştim, akılma bile gelmemişti. ben çok aşıktım, kalbim acıyordu çok fazla, yaşıma da tecrübeme de çok ağırdı her şey. ama hissediyordum, dibine kadardı bende her şey.. çok mutluydum. mutsuz olacaktım sonunda çok belliydi lan! ama severken çok mutluydum işte.. bi gün gittim konuştum, bil abi dedim, bil ben seni çok sevdim, zerre beklentim de yok, hayatım boyunca bir daha böyle sevemeyebilirim, bu önemsiz bir şey mi? sadece bil dedim. deliler gibi ağladı karşımda. ben zaten ağlıyordum, çok mutlu oldum dedim seni severken..

    her şeyin sonucundan değil, sürecinden mutlu olmayı bildim.
    yaşım küçüktü, tecrübelerim çok azdı, sudan çıkmış balık halim hoşuma giderdi, gözüme her şey daha bir güzel gelirdi. mutlu son'u kurgulamayı bi yana bırak, hiç hesap yapmazdım.
    zor olanın peşinden gözü kapalı koşardım, elde etmek benim için mağlubiyetti, istediğimi elde etmek için koştuğum dikenli yollarda ağlaya ağlaya ilerlerken hissederdim yaşadığımı.
    ''beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldır'' değildi olayım, saçmalıktı.. beklediğim bir gün yoktu aklımda, o çileydi benim tek mutluluğum..

    sonra büyüdüm mü bi şeyler oldu. ben kurgulamaya başladım, temkinli olmaya başladım, hesaplamaya başladım, istediğim herhangi bir şeye kalkışmadan, birini delicesine istemeden önce hep tarttım, kafamdaki gerzekle, sol göğsümdeki günahsızı yarıştırdım, hayatta olduğu gibi bende de hep gerzek olanlar kazandı. günahsızımı uçurumlardan yuvarladım kayalıklara, paramparça ettim.

    şu yaşıma kadar beni en çok mutlu eden ''süreç''ten kopup direkt ''sonuç'' odaklı yaşamaya başladım. ''sonu güzel olsun da o son'a gelene kadar ne yaşadım ne ettim pek de önemli değil abi'' der oldum kendi kendime. ve sonra mal oldum. ne bir his, ne bir amaç, ne bir hayat gayesi.. sadece dümdüz yaşamak, dibine kadar değil yüzeysel.

    şimdi bazen durup düşünüyorum, ben artık ben miyim? yarım kalan hayaller nerdeler? bu kadar korkusuzken, her yerimden cesaret taşıyorken, bu kadar garantici bir bünyeye dönüşmüş olamam yıllar içinde. öz'den bu kadar vazgeçip de kurallarla çevrili bir zorunlulukla kandırıyor olamam kendimi. hepimizi teker teker dize getiren hayat denilen bokun, sıraya dizdiği gerzeklerden biri haline gelemem.

    ne eski enerjim, ne eski cesaretim, ne de eski fırsatlarım var belki elimde. ama derinlerimdeki ''ben'' hala hissetmek istiyor zaman zaman, ve bu fırsatı yakaladığım tek bir gün bile geçse elime, birlikte hissedeceğim tek bir ''imkansız''a bağlasam bile kalbimi, hatta aylarca süren mutsuzluk olsa bile bedeli, eğer ben yastığa kafamı koyduğumda ''umut''la uyuyacaksam, gözümü açtığımda içimdeki ''umut'' yaşıyor olacaksa ve sonunun mutlu olmayacağını bile bile sadece o ''umut'' için yaşayacaksam, ben mutsuz olurum sorun değil.

    ne diyordu savcı esra ablamız; ''mutsuz olalım, ne var! biz de mutsuz oluruz. ben seninle mutsuzluğa da varım.''

    korkmuyorum mutsuzluktan.

    mutlu son nedir ki?
    hayat bile bitecekken, sen bitmişsin çok mu?
    ..
64 entry daha
hesabın var mı? giriş yap