324 entry daha
  • çok farklı bir dizi, hatta dizi olmaktan öte, bir tür terapi gibi. patrick jane her şeyi o kadar kolay gösteriyor ki dizinin bir bölümünü izledikten sonra hafifliyor insan. ama sadece bu da değil. dizi karakterleri o kadar iyi kurgulanmış, oyuncular o kadar iyi seçilmiş ve o karakterler arasındaki uyum o kadar harika kurulmuş ki izlerken sadece kurgusal bir hikaye izliyor gibi hissetmiyorum. sadece bölüm içindeki veya red john hikayesindeki olayları izlemiyorum ben bir the mentalist bölümü izlerken, o karakterleri ve birbirleriyle ilişkilerini de izliyorum. bir dizi gibi izlemiyorum yani, gerçek insanları, gerçek hayatlarında görüyor gibi izliyorum. jane, lisbon, rigsby, cho, van pelt, summer ve hiç görünmese de red john... her biri gerçek hissi veriyor.

    bir de 4. sezonun 21. bölümü var ki, sondaki şarkıda gözleri dolmayan adama (evet adama), insan olmayı geçtim, adam demem ben. böyle hassas ve sömürüye açık bir konuyu bu kadar ince bir şekilde ele almak, mesajları bu kadar net ama göze sokmadan, hikayeyle çok başarılı bir şekilde bütünleştirerek anlatabilmek the mentalist'in farkıdır. bütün bu nedenlerle, en sevdiklerim dahil her dizinin, ana hikayesinden kaynaklanan bir doğal süresi olduğunu, o hikaye sonuna yaklaştığında dizinin de bitmesini gerektiğini düşünen biri olarak the mentalist'in hiç bitmemesini isterdim. bu mümkün değil maalesef ama en azından red john hikayesi bittikten sonra da devam ettirilebilir umarım. yine de 5. ya da 6. sezonda bitse bile şu anda yaptığım gibi baştan sonra tekrar tekrar izlemeye devam ederim the mentalist'i.
886 entry daha
hesabın var mı? giriş yap